Mavinin Gazabı

Bölüm IV- Galred

♤Lucazirf'in Ağzından♤

Ne demişti o? Mavinin ne? Evet, mavinin gazabı. Tam da mavinin gazabı başlıyor demişti. Neydi bu şimdi? Bu yaratığın benimle derdi ne, mavi kim? Tüm bu soruların cevabını öğrenmem gerekiyordu.
Dünyanın her bir yanından büyücüler getirttim. Kendi ülkemden olanlara öncelik tanıdım.
"Efendim. Huzurunuza çağırdığınız büyücüler geldi." Odama dahi yerleştirdiğim muhafızlardan biriydi bu. Haberini verdiği büyücüler, neredeyse tek umudumdu. İşe yaramazlarsa, sonları kötü olacaktı.
"Onları buraya getir."
İşte. Siyah bukleli, mavi gözlü büyücü tam karşımdaydı. "Gelmemi istemişsiniz Lucazirf hazretleri."
"Evet büyücü. Yalakalık yapma, işine bak. Benim için tehlike oluşturan bir yaratık var. Onun kim olduğunu, nereden ve nasıl geldiğini, ne istediğini öğrenmek istiyorum. Sarayıma huzursuzluk vererek 'Mavinin gazabı başlıyor' biçiminde sözler söyledi. İşini temiz yap, büyücü." Kadın güzeldi. Eğer işini düzgün yaparsa, gecemi onunla geçirebilirdim. Tahtımdan doğruldum. Ona yaklaşıp mavi gözlerinin önüne düşen buklesini hafifçe geriye ittim. "İşini temiz yap, büyücü." diye tekrarladım.
Utanır gibi oldu. Boğazını temizledi. "Peki efendim." dedi. Taze ve el değmemiş bir güzellikti. İşini yapamazsa, ona yazık olacaktı.
Yanında getirdiği büyük bez çantadan, tuhaf malzemeler çıkardı. Anlam veremediğim şeyler yaparak iyice odaklandı. İlgimi vücudundan, önündeki garip renkli suya çektim. Fazla ilgi çekici bir güzelliği vardı. "Evet, büyücü?" Zorlanmışa benziyordu. Sanırım beceremeyecekti.
"Efendim, yaratık mı demiştiniz? Ne tür bir şeydi? Şey, yani çözmek üzereyim de." Hafif kekeleyerek konuşuyordu. Yüzüne baktım. Alnında minik ter damlaları oluşmuştu. Belli ki fazla gerilmişti.
"Yaratık mı? Unut gitsin. Senin adın ne, güzellik abidesi?" Sözlerimle, afalladı. Yavaşça yutkundu.
"Berra."

♧♧♧

Muhafızlarıma Berra'yı hazırlamalarını söylemiştim. Onun beyaz ve yumuşak tenini hayal ederek keyifle sırıttım. Kapının ardındaki hızlı nefes sesini duyunca yatağımdan doğruldum ve kapıyı açtım.
Kırmızılar içinde, adeta pamuk gibiydi. Kontrollü adımlarla odaya girdi ve yatağın ucuna ilişti. "Bana ne yapacaksın?" dedi kısık ses tonuyla. Masum görünüyordu. Yaşça büyük gibiydi ama 16 yaşındaki genç kızlardan eksiği yok, hatta fazlası vardı.
Yanına oturdum. Elmacık kemiklerine minik öpücükler bıraktım. "Canını acıtmam, masum şey." Kalbi çok hızlı atıyordu. Elimi göğüslerine götürdüm. Gözlerine baktım, göz yaşları parıldıyordu.

♤Berra'nın Ağzından♤

Almor. Sevgilim. Seni oğluna teslim etmemek için yaptığım şeye bak.
Gözlerimi sıkıca kapattım. Almor'dan başkasının dokunuşlarına tahammülüm yoktu. Midem bulanıyordu. Almor, kurtar beni...
Elimin altındaki örtüyü, Lucazirf'in boğazıymış gibi sıkıyordum. Güvenliği bu kadar üst seviye olmasa, boğazını da sıkardım fakat beni hemen etkisiz hâle getirirlerdi ve elime hiçbir şey geçmezdi.
Sıcak bir damlanın gözümden düşmesiyle birlikte, camdan oluşan duvar üstümüze patladı.
Vücudumla olan ilgisini kesip kendini korumaya çalışan Lucazirf'in ardından onu gördüm. Onu ve lacivert gözlerini. Güvenle gülümsedim. Almor.

♤Lucazirf'in Ağzından♤

İşte yine o. Pençelerini Berra'ya uzatınca muhafızlara seslendim. "Muhafızlar! Onu buradan uzaklaştırın. Hemen!"
Dediğimi yaptılar. O yaratıkla başbaşa kalmak istiyordum. Hemen kılıcıma davrandım. "Ne istiyorsun adi yaratık?!" Üzerime püskürttüğü ateş perdeleri tutuştururken, bana çevirdiği korkutucu gözlerindeki yansımama baktım. Çaresizdim ama güçlü olmam gerekiyordu. "Ne istiyorsun ha, piç?!"
Sözlerimin onu sinirlendirdiğini anlayabiliyordum. Buna rağmen o iğrenç sesini sunmadı ve devasa kanatlarını çırparak saraydan uzaklaştı.
Tanrım. Bu pis şey ne ve benden ne istiyor? Lanet olsun ki birkaç muhafız ve Berra bu anlara tanık olmuştu. Onları ortadan kaldırmam gerekiyordu. Sabah olduğunda ilk işim bu olmalı.