Bölüm III - Mavinin Gazabı

225 52 102
                                    

Günler geçmişti ve kimse Almor'a zarar vermiyordu. Ölümü beklemenin ne kadar zor ve korkutucu olduğunu anlıyordu. Ama bir yandan da mutluydu çünkü Berra'sına kavuşacaktı.
İşler Lucazirf'in tarafında iyi gidiyordu. Planı hazırdı ve uygulamaya hemen şimdi başlayacaktı. İlk adımını kolay yoldan seçmişti. Çünkü ona göre başlayan iş, bitmiş demekti. Bu nedenle kolayca başlarsa kolayca bitireceğine inanırdı.
Sarayın mutfağındaki görevlilere hâl hatır sorma ayağına yatıp babasının yemeğinin içine sarayın dışından getirttiği zehri kattı ve mutfaktan hızla uzaklaştı.
Almor'un hiçbir şeyden haberi yoktu. Ölümün soğukluğunu hissediyordu yalnızca. Ölecekti evet, ama nasıl?
Yemek yemek, günlük bir rutindi. Kim yemekten şüphelenebilir ki? Kimse. Almor da şüphelenmedi. Önüne gelen leziz yemeği, sanki son yemeği olduğunu biliyormuş gibi keyifle, yavaşça yedi.

♤Almor'un Ağzından♤

Yorgun hissediyorum. Gece hiç uyumadan, yaptığım şeyin doğru olup olmadığını düşünmüştüm. Doğru olmadığına karar vermiştim fakat oğlum benden hızlı davrandı. Bu yemek... Tuhaf bi şekilde fazla lezzetliydi. Bi gariplik seziyordum. Sebebini anlamam uzun sürmedi.
Görüş alanım karanlıktan ibaret olmaya başladığı anda, ölmek üzere olduğumu hissettim ve...

♤Lucazirf'in Ağzından♤

Çok geçmeden sarayda kulak tırmalayıcı çığlıklar yükselmeye başladı. Keyifle gülümsedim. "Elveda baba."

♧♧♧

"Askerler! Hemen onu mumyalatın ve ülkenin tek nehri olan Ejder Nehri'ne atın!" Askerler emrimi yerine getirmek zorundaydı. Ve öyle de yaptılar. Ceset taşındı ve mumyalandı.
Askerler arasında dedikodu dönüyordu. Neden Ejder Nehri'ne atılacaktı? Cevap basitti. Lucazirf'in nefreti, babasına huzurlu bir mezar verdirmeyecek kadar büyüktü. Ejder Nehri'nde eriyip gitmesini istiyordu.
Aile geleneği gereği, ölen firavunun ardından tören yapılmalıydı. Duyuru yapıldı; halk ertesi gün meydana toplanacaktı. Tören sonrası ceset nehre atılacaktı. Fakat şimdilik tabuta konulup tören için hazırlanmalıydı.
Mumyalanan ceset özel işlenmiş bir tabuta, özel eşyalarıyla beraber konuldu. "Efendim, tahttaki kafa tasını da koymamız gerekmez mi?" Konuşan asker öyle korkakça konuşuyordu ki, tüm askerlerin onu sözcü olarak seçip zorla söylettiklerini belli ediyordu.
Lucazirf uzunca düşündü. "O tahtta ben oturacağım ve o lanet kafanın orada olmasını istemiyorum. Fakat Almor'a değer verdiği şeyi de vermek istemiyorum." diye düşündü çenesini hafifçe ovalayarak. Asker, ürkekçe bakıyordu, bir cevap bekliyordu.
Lucazirf derin bir nefes aldı ve "Tamam. O kemik parçasını da koyun." dedi, "Unutmadan! Tören sonrası kimsenin haberi olmadan tabutu Ejder Nehri'nin kıyısına getirin. Sizi orada bekliyor olacağım." diye devam etti.

♧♧♧

"Ülkemizi bugünlere ulaştırdığın için sana teşekkürlerimizi armağan ediyoruz. Ölümün halkımız için yıkıcı oldu fakat eminiz ki yüce evladın, seni aratmayacaktır. Tanrıdan senin için rahmet diliyoruz." Halk da sıkıcı bir şekilde "Rahmet diliyoruz" diye tekrarladı. Konuşmacı, kafasını öne eğerek geri çekildi.
Meydanda boğucu bir hava vardı. Lucazirf sıkılmıştı. "Umarım pişman olmadan, şu sıkıcı şeyi bitirirler." diye geçirdi içinden. Halk teker teker yaktıkları mumları tabutun başına bırakıp saygıyla eğiliyordu. Lucazirf'in pişmanlıkla dolmaya başlayan kalbi sıkışıyordu. Ne yani? Babasını özleyecek miydi cidden? "Kes şunu. Tüm bu ülke senin. Tatmin ol." diye emir verdi kendine. Almor'un tabutunun nehirde yüzerek kendinden uzaklaştığını hayal etti, sırıtmaya çalıştı.
"Seni saygıyla uğurluyoruz, efendim." Konuşmacı son sözlerini söyledi ve askerler, Ejder Nehri'ne götürmek üzere tabutu sırtlandı.

♤Lucazirf'in Ağzından♤

Nehrin müthiş görüntüsü ve esen hafif rüzgâr beni benden alıyordu. Bu hissi hep sevmiştim. Aptal çocuklar aptal oyunlar oynarken ben burada nehri seyrederdim. Ve bu güzel nehir, az sonra babamın bedeniyle süslenecekti.
Askerlerin ayak sesleri uzaklardan gelmeye başlayınca toparlanıp ciddi hâlime büründüm. "Buradayım." dedim ve onları gördüm. Büyük tabut tüm endamıyla karşımdaydı. Yere bırakmalarını emrettim. Baş ucuna iliştim.
"Baba. Bu kelimeyi sana son kez diyor oluşum çok keyif verici. Seni o lanet kadının yanına yolluyorum. Sana yapabileceğim tek iyilik ancak bu olabilir. Bu nehre atılan ilk ve son kişi sen olacaksın. Yapayalnız kalacaksın! Ve kimse senin için üzülmeyecek. Sen bir alçaksın. Senden nefret ediyorum ve herkesin senden nefret etmesi için elimden gelen her şeyi yapacağımdan emin olabilirsin. İyi yolculuklar." dedim ve keyifle sırıttım.
"Askerler! Derhal onu su ile buluşturun." Söylediklerim üzerine askerler ahmakça birbirine bakmaya başladılar. "Ne bakıyorsunuz?! Hemen dedim!" Birden irkildiler ve işe koyuldular. Bu iğrenç ânı görmemek adına arkama döndüm ve tabutun şiddetle suya çarpma sesini duydum. Ondan kurtulmuştum. Artık ülkeyi yönetmek için tek engelim kalmıştı; annem.

♧♧♧

Planlarıma tanık olan askerlerin idamını emretmiştim. Geriye annem kalmıştı. Babamın ölümünden benim sorumlu olduğumu biliyordu. Onu da ortadan kaldırmam gerekiyor. Annemi seviyorum fakat ondan vazgeçmek zorundayım. Dediğim gibi, bu dünyadaki tek gerçek liderlik. Liderliğimi tehlikeye atamam. Tanrım, ne hâle geldim ben? Önce babam, sonra annem. Bu koca sarayda yalnız mutlu olabilecek miyim? Elbette, kimseye hesap verme zorunluluğum yok, her geceyi başka kadınla geçirebilirim. Kim mutlu olmaz ki?
Annemi nasıl yok edebilirim? Yine zehir, iyi bir fikir olabilir. Yine ufak bir tören ve bu iş tamam.
Halk yine isyan çıkaracaktır. Evlenecek bir kadına ihtiyacım var. Aynı Almor gibi, sadece evleneceğim.

♧♧♧

Tüm gelecek planlarım hazırdı. Bildiğim yoldan devam ettim, annemin yemeğine aynı zehri döktüm. Bir an önce vicdan azabımın önüne geçmeliydim. Yoksa bu hain planlarıma devam edemeyeceğim.
Kendimi odama kapattım ve kimsenin girmesine izin vermedim. Ölüm haberini duyup vicdanımı kabartmak istemiyordum. Saraydaki yeni acıyla uyanacağım bir sabaha ulaşmak üzere, kendimi derin bir uykuya bıraktım.

♧♧♧

Huzursuz bir gün geçiriyordum. Halkın şüphesini bastırmak için babamdaki ölümcül bir hastalığın anneme de bulaşıp onları ölüme sürüklediği yalanını duyurtmuştum. Bir görev daha tamamlanmış bulunuyordu. Şimdi sadece, o sıkıcı konuşmayı tekrar dinlemeliydim.
"Halkımızı güzelliğinle cezbedip, iyiliklerinle kalbimizi yumuşattığın için teşekkürlerimizi huzurunda sana sunuyoruz. Tanrıdan senin için rahmet diliyoruz." Tekrardan o sıkıcı ses; "Rahmet diliyoruz."

♧♧♧

Kimsenin bilmediği yerlerde, usulca olan olaylar vardır. Beklenmedik bir anda o olay, gözler önünde sergilenir.
Bir rivayete göre, Ejder Nehri'ne atılan ilk ceset, korkunç bir ejderhaya dönüşür ve hayatının aşkını geri kazanır.

♤Almor'un Ağzından♤

Sersemce gözlerimi açtım. Mağara benzeri bir yerdeydim ve fazla yorgun hissediyordum. Olanları hatırlamaya çalıştım. En son... Lezzetli bir yemek vardı. Ve sonra? Sonrasını hatırlayamıyordum.
Olduğum yerden doğrulmamla, başımın tavana çarpması bir oldu. Gözlerimi yere çevirdim, fazla yüksekti ve ayaklarım... Sudaki yansımama baktım.
Efsane gerçek oldu...

♤Lucazirf'in Ağzından♤

Ay ışığıyla aydınlanan odamda huzursuzca dolaşıyordum. Mutlu değildim. Vicdanım mutlu olmama izin vermiyordu. Açık olan camdan esen hafif rüzgar, beni yine o güne götürdü. Nasıl yapabildim? Usulca gözlerimi kapattım. Artık kim benim derdimi dinleyecekti? Annemi kaybetmenin bu kadar can yakıcı olacağını tahmin etmiyordum. Kalbimin acıdığını hissedebiliyordum.
Hafif esen rüzgar yavaş yavaş şiddetleniyordu. Saçlarımın savrulması ve duyduğum güçlü sesle birlikte gözlerimi araladım.
Püsküren ateş sonrası, o korkunç ses duyuldu.

Bir anda çatımın yırtıldığını , koparıldığını gördüm o anki korkuyla yere düşmüştüm gözlerimi yukarıya kaldırdımda karşımda bir ejderha vardı, mas mavi gözleri vardı bana birini anımsatmıştı ve ben düşüncedeyken ejderha bir anda konuştu bana bakarak tek dediği şey ;

"Mavinin gazabı başlıyor,Lucazirf!"

Mavinin GazabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin