Görünen kimse yoktu, tekrar çaldı kapıyı umutsuzca. Sonunda içeriden ses geldi, birileri vardı evde. Kapı henüz tamamı ile açılmadan içeriden bir koku geldi burnuna. Sanki bu koku hissedilmiyor havada uçuyordu görünür bir halde. Hayatı boyunca böyle bir koku duymadığına emindi. Hiçbir pahalı parfümde bile bu kokuyu duymamıştı.
Kapıyı açan genç bir kızdı. Büyük iri gözleri ile karşısında duran siyah dağınık saçları olan bir kız. Sanki tanıyormuşcasına gülümsüyordu Semi'nin yüzüne bakarak. Gözlerine hapsolmuş halinden sıyrılıp üzerine baktı gayri ihtiyari yırtık kıyafetleri vardı. Gri bir tişört ve siyah bir pantolon, yırtıklarından parçaları sallanıyordu. Süzmeyi bırakıp yüzüne tekrar baktı. Çok fakir olduğu için bu evde yaşamak zorunda olduğunu düşündü kısa bir an.
-Özür dilerim ben bu arazi için görevliyim keşif için gelmiştik ama telefonumun şarjı bitti sizinkini kullanabilirmiyim?
Kız gülümsemesini hiç bozmadan cevap verdi;
-Benim telefonum yok ki
Semi;
-Nasıl yani neredeyse dağın başında yaşıyorsunuz ve telefon kullanmıyor musunuz?
Kız;
-İhtiyacım yok dedikten sonra ekledi konuşmasına davetini
-Fakat içeriye girip telefonunuzu şarj edebilirsiniz bende size soğuk bir şeyler getirebilirim yorulmuşsunuzdur.
Red edemedi bu güzel daveti büyülü bir gülümseme vardı yüzünde, üstünün başının halini gölgede bırakıyordu adeta. İçeriye adımını attığı an koku yoğunlaştı, evin her yerini saran bu kokuyu solurken arkasından aniden kızın kaybolduğunu fark etti. Ne kadar hızlı hareket ediyordu öyle? Mutfağa gitti diye düşündü içinden.
Telefonunu şarja takmış beklerken evi incelemeye başlamıştı. Üzerindeki kıyafetlerden dolayı fakir olduğunu düşünmesi evi için aynı fikri eşitlemiyordu. Evin dizaynı ve eşyalar öyle derme çatma bir ev için fazla lükstü. Büyük bir salon ve salondan açılan iki ayrı kapı vardı birisi mutfak olmalıydı diğeri de yatak odası. Eşyalar yepyeni ve özenle seçilmişti uyumluluğu sanki.
Duvardaki tabloya takıldı gözü. O kadar çok eşyanın içerisinde bu tabloda onu çeken bir şey vardı sanki. Ayağa kalktı ve yaklaştı tabloya. İçeriden gelen kızın arkasında olduğunu fark etti elinde tepsi ile soğuk bir limonata ve fındıklı kurabiye ikram etmişti. Semi tablodaki ilgisini birden kurabiyelere çevirdi. Ama bu kurabiyeleri annesi ne çok yapardı çocukken hatta neredeyse tüm gün yemek yemez tüm tepsideki kurabiyeleri bitirirdi. Hafif bir acı tebessüm ile tabağı aldı.
Semi;
-Burada tek yaşamıyorsunuz herhalde? Umarım sizi zor duruma düşürmemişimdir.
Kız;
-Hayır zor durumda kalmadım hatta çok memnun oldum ansız ziyaretinize teşekkür ederim, burada yalnız yaşıyorum.
Semi limonatasını yudumluyordu o anda, yutamadı. Nasıl yalnız başına yaşıyordu burada? Hemde hiçbir iletişim olmadan... Etrafa baktığında telefon, bilgisayar ya da televizyon gibi teknolojik bir şeyde görmemişti.
-Hiç korkmuyor musunuz burada? Sonuçta bende bir yabancıyım ve evinize davet ettiniz beni?
-Burayı herkes bulamaz. Yani isteyen öyle çıkıp gelemez, yalnız seçilmiş özel insanlar gelebilir, inanın o kadar minnetarımki size.
Bu kız neden teşekkür edip duruyordu? Ne demek istiyordu? Konuşmalarından hiçbir şey anlamamıştı defalarca hafızasında yineliyordu söylediklerini. Beklide bir akıl hastasıydı. Geldiğinden beri ne çok şey düşünmüştü kız hakkında ama çokta merak etmişti sebepsiz. Telefonuna baktı ayağa kalkıp.
Semi;
-Bu şarj bana şimdilik yeter çok teşekkür ederim. İkramınız içinde ama şimdi gitmeliyim derken kapıya doğru yönlendi. Aniden dönüp ismini söylerken, kızda aynı anda ismini söyleyince ikisi de gülümsediler.
-Adım Lena
-Benimde Semi
Elini uzatmıştı, kızın teni bir kadife çiçeği gibiydi öyle bir his bıraktı ki çekemedi elini, bakışması ile birbirinde kaldılar bir süre.
-Gitmeliyim, tekrar teşekkür ederim Lena
Adımlarına bakarak yürürken düşünmekten alamıyordu kendisini. İsmi ne kadar güzeldi hele ki o kokusu, dünyanın başka bir yerinde böyle bir koku varmıydı acaba? Davetkar kokusu geri döndürebilecek kadar güçlüydü. Sonra o elindeki hala kaybolmayan kadife hissi hissetti. Üstü başı sonra yaşadığı yer bu kadar garip olmasına karşın etkileyici bir yanı vardı. Bir sihir gibi, bir melek gibi hemde çokta nazik, aynı zamanda korkusuz bir kızdı, hayranlık uyandıracak bir cesareti vardı fakat neyine güveniyordu yalnız başına? Kendine geldi bir anda, ne saçmalıyordu böyle içinden? Hemen işine tekrar adapte olmayı zor olsa da başardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZDEN BİRİ
RomanceRüyalar serisinin 2. kitabı olan Bizden Birini okurken bambaşka duyguları ile içinizde merak uyandıracak kadar farklı bir hikayesi var. Semi'nin başına gelen olaylar ile aşkı bulması bir tesadüf olamazdı.