Sabah o güzel kokunun yok olduğunu hissetti daha gözlerini açmadan. Uyandığında uzattığı kolunda yatan kız yoktu, yerinde dün bahçesinden söktüğü çiçekler vardı. Arka bahçeye baktı gittiğine emindi ama yinede onu aradı evin her yerinde. Uçurumda olacağından adı gibi emindi. Bisikletide almamıştı, yürüyerek nasıl gitmişti bu garip kız? Üstüne üstlük hala hikayesinden bahsetmemişti. Semi uçuruma gitti yanılmadı, Lena oradaydı. Bu sefer uçurumun en ucunda aşağı bakıyordu.
Semi;
-Lena dur düşündüğüm şeyi yapmayacaksın değimli?
-Yapamadım... Sen gelmeden yapamadım bir kez daha gözlerine bakmadan ait olduğum yere gidemedim işte.
-Yapma zaten neden yapmak istiyorsun bilmiyorum ama burada beni bir başıma bırakamazsın bak ne yaşadıysan kabulum, gel yeniden bir hayat kuralım seninle. Seni seviyorum Lena. Seviyorum işte söyleyemedim gördüğüm günden beri gözlerinden, kokundan kurtulamadım. Kim olduğunu umursamıyorum, yalnız sen ol yanımda.
- Bende seni seviyorum... Sana aşık oldum.. Fakat istesem de kalamam çok geç karşılaştık.
-Yaaa Lena yeter ya anlat o zaman şu gerçek dediğin şeyleri! Dikkatli ol bak çok ileri gitmişsin düşeceksin. Nasıl bir yaşanmış fırtına olabilir ki? Sevdiğini bir başına bırakıp gidebilecek kadar mücadele etmeden alıp başını gidecekmisin?
-Artık gitme vakti, zaman doldu. Sana olan sevgim o çiçeklerin fısıltısında saklı. Ben kendi halimde dünyamda yaşarken mutluydum. Yağmurların aslında gözyaşlarımı sakladığını, güneşin ışıklarında gezmeyi, karanlıkta yıldızları seyretmenin değerini bilemedim. Bir rüzgarın kovaladığı bulutun ardına takılmayı hayattayken yapmadım. Gökkuşağının renklerini süsleyen kuşların kanat çırpınışlarını seninle izledim. Kuşların sesleri özgürlükmüş seninle anladım.
Yaşarken bir şey kovalar gibi yaşıyordum sanki yarınım varmışcasına umarsızca günlerim geçiyordu. Toprağa hayattayken hiç dokunmadım. Yaşamımın sona erdiği bu bir haftada bile şefkatle sarmadı bedenimi. Beni şefkatle saracak toprağın hasreti ile geçirdim bu araf günlerimi ama en şefkatlisi kollarındı. Huzur denilen şeyin kollarının arasında saklandığını gördüm.
Arafta yaşadığım bu tarifsiz günlerimin tadını yaşamımda bile tatmadım.
Biliyorum güneşi çok özleyeceğim, yıldızları, çiçekleri... Ben bir uçurum çiçeğiyim... Bir kez solan ve bir daha asla açmayacak olan...
Şimdi bir karanlığamı? Işığamı gidiyorum bilmiyorum ama benim ışığım yolumu aydınlatan sen olduğunu düşündükçe gittiğim her yolun adımlarında sen içimde olacaksın. Ben seninle yaşamak isterdim fakat şu anda bu ruhumu toprağa kavuşturmam gerekiyor. Toprağımla kavuşturduğun için sana minnettarım, avuç avuç her gün üzerime attığın için üzülme sakın. Ne olursa olsun ruhum aşkla dolu. Seninle dolu...
İşte merak ettiğin sır bu ama dahası var hemde seninle ilgili. Ne ölüm ne yaşam arasında olduğum şu zamanda nereden bilirdim gerçek aşkı bulacağımı, elimden yaşamımı ve bu aşkın gerçekliğini alan kişi kardeşinin beraber kaçtığı adamdı. Ben Aslı'nın psikoloğuyum, olanların hepsini biliyordum ve ona gitmesini ben söyledim. Telefonunda Aslı'nın resmini görene kadar bu tesadüfü bende bilmiyordum. Neden nasıl oldu onu hiç bilmiyorum. Bir kader beni bulmanı sağladı beklide. Aslı'nın senden adım adım kaçması o adamın senin hayatına bulaşmaması içindi. Beni affet bunları şimdi anlattığım için.. Ben buraya ait değilim beni o adam öldürdü...
Aşağı düşmesine ramak vardı Lena'nın. Semi hayatı boyunca annesinin ölümünde bu kadar hüngür hüngür ağlamıştı. Ne olduğunu ne dediğini anlamaya çalışırken ona doğru hızlandı sarılıp kendisine çekecekti fakat...
-Ruhum huzur dolu, sevginle dolu dedi Lena son sözüydü bıraktı kendisini aşağı yüzündeki gülümsemesi gördüğü son kareydi. Limandan gemi ayrılırken seyir halinde bakanların gözünde küçülüp yok olması gibi bakakaldı Lena'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZDEN BİRİ
RomanceRüyalar serisinin 2. kitabı olan Bizden Birini okurken bambaşka duyguları ile içinizde merak uyandıracak kadar farklı bir hikayesi var. Semi'nin başına gelen olaylar ile aşkı bulması bir tesadüf olamazdı.