Mutluydum. Her şeye rağmen, herkese rağmen çok mutluydum. Yağız'ın teklifini kabul etmiştim. Artık bir birlikteliğimiz vardı ve bu benim düşündüğümden çok daha farklı bir şeydi. Fazla heyecan vericiydi, özgüvenliydi. Bir çocuğun kendisine çok istediği oyuncağın alınması ve o çocuğun içinde oluşan heyecan duygusu gibiydi bu his. Gece gündüz o oyuncakla oynamak, yatağa bile o oyuncakla girmek istiyordum ben. Sanırım onu düşündüğümden de fazla seviyordum. Durmadan o geçiyordu aklımdan.Son sınavlar bitmişti. Kendimi o dertten kurtardığım için biraz olsun rahatlamış hissediyordum. Hala okulun sonunda girmem gereken bir üniversite sınavım vardı ama diğer sınavların stresi azalınca ona daha iyi çalışabiliyordum. Ya da ben öyle düşünüyordum. Emin değilim bu konuda.
Yarın cumartesiydi. Akşam eve gelince kendimi direk yatağa bırakıp biraz uyuklamıştım. Yarın tüm gün ders çalışacaktım. Kendime hazırladığım çalışma programına biraz olsun uymak istiyordum ve yarın bunu yapacaktım.
Doğum günümün üzerinden iki hafta geçmişti. Yani Yağız'la üçüncü haftamıza giriyorduk. Her gün görüşemesek de mutlaka telefonda konuşuyorduk. Ben aramasam bile o arıyordu beni. Bugün de okul çıkışı o almıştı beni okuldan. Biraz parkta oturmuş sohbet etmiştik. O da okuldan çıkıp gelmiş benim yanıma. Bir saat kadar oturduktan sonra her ne kadar evimiz parkın arka sokağında olmasına rağmen beni eve bırakmış sonra da gitmişti. Aslında onu eve davet etmek istiyordum ama annem evdeydi ve yanlış anlayabilirdi. Aslında yanlış anlaması lazımdı. Sonuçta sevgilimdi.
Elimi yarıya gelmiş cips paketinin içine sokup iki tane cipsi ağzıma tıktım. Bugün epey yoğun geçmişti. Sınavlar biteli üç gün oluyordu ama deneme sınavları yapıyorduk okulda. Bu da epey baş ağrıtıcı oluyordu bir durumdan sonra.
Telefonun melodisini duyunca paketi masamın üzerine bırakıp elime aldığım ıslak mendille elimi sildim. Sonra yatağımın üzerinde ki telefonumu alıp ekrana baktım. İsmi görünce yüzümde bir sırıtma oluşmuştu. Yağız arıyordu. Ya da onu telefonuma kaydettiği isimle söylemek gerekirse... sevdicek.
"Efendim?" diye açtım telefonu.
"N'aber?" dedi
"İyi de... sen benim telefonumu ne zaman kurcaladın?" diye sordum. O ismi ne ara değiştirmişti hiç bir fikrim yok bu konuda.
"Neden?"
"Birileri senin ismini değiştirmiş telefonumda." Küçük bir kıkırtı geldi karşı taraftan.
"Bugün. Sen çantanı bana vermiştin ya hani... o ara işte."
"Anladım." Yatağıma oturdum.
"Ne yapıyorsun?" Boş boş odaya baktım.
"Cips yiyorum. Canın çeksin," dedim sırıtarak. Sonra kalkıp cips paketinden bir tane cips alıp ağzıma attım. İç çekerek güldü.
"Benim canım başka bir şey çekiyor şu anda. Neyse, ayrıca bende biraz önce yedim. Merak etme." Kaşlarımı çattım. Başka bir şey derken? O konu hakkında fazla takılmadım. Zira eğer soracak olursam, beni utandırabilirdi. Bunu göze alamazdım.
"Neredesin şu anda?" diye sordum.
"Murat'layım."
"Kiminlesin demedim ben! Neredesin dedim," derken sesim sinirli çıkmıştı.
"Sahildeyiz, meraklı. Senin yanından babamın yanına gittim. Sonra Murat aradı. Buraya geldim." Yağız'ın babası Alpay amca, geçen hafta taburcu olmuştu. Yağız onunla yaşamadığı için arada bir sağlığını merak edip yanına uğruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülüşü Yaralım
ChickLitKaranlık, siyahın içinde hapsolmuş bir adamdı o. Bir sürü yaraları vardı, kanayan... Dertleri vardı, bitmeyen... Acıları vardı, batan... Kendimle yaralarını sarıp iyileştireceğimi düşündüm hep. Her şeyin sonu mutlu biter sandım. Kendi düşüncemi ger...