"Rengin!"
Adımın söylendiğini duyunca zaten azalan kahkahalarımızı bitirdik. Yağız ayağa kalkıp kapının önüne giderken ben de yavaş hareketlerle doğrulup açılan kapının önüne kadar yine yavaş adımlarımla gittim. Tüm gözlerin bende olduğunu sessizlikten anlıyordum ama kafamı kaldırıp onlara bakmıyordum.
Nedenini bilmiyordum ama buradan artık eskisi kadar çok çıkmak istemediğimi fark ettim. Ben gayet güzel vakit geçirmiştim. Şimdi bu güzel ortamdan ayrılmak zor gibi geliyordu.
Kapının önüne kadar gelip beklemeden dışarıya çıktım. Ben çıkınca arkamdan diğerleri de gelmeye başladı. Yağız önümden geçip giderken dönüp Ezgi'ye baktım.
"Kolyeyi buldun mu?'' Bana şirince gülümsedi. Ya da onun gibi bir şey yapmaya çalıştı çünkü şu anda yavru bir köpek gibi görünüyordu. Onun bu haline gülmek istesemde ciddiyetimi kaybetmek istemiyordum.
"Çantamdaymış. Görmemişim," dediğinde gözlerimi kısarak tam gözlerinin içine baktım.
"Neyse. Sonra konuşacağız."
"Tabii ya. Konuşacağız," diye onayladı beni. Sonra yanında dikilen Murat'a bakınca "Tamam, siz bunu Ezgi ile halledersiniz. Ayrıca saat bunu konuşmak için oldukça geç," deyince Murat, direkt aklıma eve gitmek geldi. Saat oldukça geç oldu. Lanet olsun!
"Saat kaç?" diye sordum telaşla. Yağız çoktan yukarıya çıkmıştı ve biz hala merdivenin başında dikeliyorduk.
"Sekiz olmuş," diye mırıldandı Ezgi. İyi, o kadar da geç değildi en azından. Ben on bekliyordum oysa ki.
Merdivenleri çıkıp direk kapıya yöneldik. Murat, Yağız'ı çağırıp ona bir şey diyeceğini söyledi.
Dışarıya çıkıp taksiyi beklerken Murat, Ezgi'ye "Yarın için Yağız ile bir plan yapmıştık. Sizde gelmek ister misiniz?" diye sordu. Ezgi bana bile danışmadan hevesle "Olur," deyince araya girdim.
"Olmaz!"
Tüm gözler bana dönerken Yağız "Neden?" diye sordu. Omuz silkip "Bilmem. İstemiyorum," deyince Ezgi yine beni takmayarak "Ne planı?" diye sordu.
"Bowlinge gidelim dedik. İsterseniz, fazladan çağırmak istediğiniz birileri varsa daha iyi olur. Fazladan kişiyle daha da eğleniriz."
"Kimler geliyor?" diye sordum. Murak sırıtarak bana baktı.
"Ben, Yağız, Aytaç ve Cemre. Siz?"
"Bilmiyorum," diye mırıldandığımda Ezgi "Sen dert etme bizi. Doruk ve Umut'da gelebilir mi?" diye sordu. Umut'u sevmediğini biliyordum ama sırf ben üzülmeyeyim diye iyi geçiniyordu.
Murat göz ucuyla Yağız'a bakıp "Tabii," dedi sıkıntıyla. Yağız'da gerilmişti. Bunu yumruğunu sıkışından bile anlayabiliyordum.
Taksi dışarıdan kornaya basınca dördümüzde dışarıya doğru yürümeye başladık.
"Tamam o zaman, yarın haberleşiriz," dedi Ezgi.
Daha sonra da vedalaşıp taksiye bindik.
***
Uykusuzluk.
İşte bütün mesele bu.
Gece Ezgi bizde kalmıştı ve kendisi uyumadığı gibi benimde uyumama izin vermemiş, aynı zamanda Yağız ile neler yaptığımızı sormuştu. Ona her şeyi anlatmıştım ama bu sefer de onun hayallerini dinlemek zorunda kalmıştım.
Kısacası uyuyamamıştım.
Şimdiyse boş kimya dersinde, herkes kendi halindeyken bunu başarmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülüşü Yaralım
Genç Kız EdebiyatıKaranlık, siyahın içinde hapsolmuş bir adamdı o. Bir sürü yaraları vardı, kanayan... Dertleri vardı, bitmeyen... Acıları vardı, batan... Kendimle yaralarını sarıp iyileştireceğimi düşündüm hep. Her şeyin sonu mutlu biter sandım. Kendi düşüncemi ger...