Ten: I have to go

4.2K 395 71
                                    

Edward, Luke'un kucağında uyuya kalmıştı. Melin'de Jack'in omzunda uyuyordu. Luke, Jack ve Ben derin bir sohbet ettikleri için Edward'ı kucağıma aldım. Luke birden bana döndü.

"Ben yaparım hayatım."

"Hayır, bölmeyeyim. Devam et."

Luke gülümsedi. Kucağından, Edward'ı aldığımda rahatladı. Edward'ı kucağıma aldım ve odaya götürdüm. Liz salonda beni görür görmez kalktı ve odama kadar eşlik etti.

"İki elini de kullanamaz haldesin."

Gülümsedim. Salonda oturan aile büyüklerimize döndüm. "İyi geceler."

Hepsi el sallayıp 'iyi geceler' dedi. Liz kapıyı açtı ve seri adımlarla, Edward'ı yatağın üzerine koydum. Kolum acımıştı. Hızlıca Edward'ın ayakkabılarını çıkarttım. Çoraplarını çıkarttım ve daha sonra onun ceketini çıkarttım. O kadar masum uyuyordu ki, o uyanmasın diye dünyayı geceye mahkum edebilirdim. Yatağa oturdum.

Ellerimi dizlerimin üzerine koyarken, her şey çok zor geliyordu. Edward'ın nasıl hissettiğini biliyordum. Jenna bana sarıldığında kaybolan bir parçamı bulmuş gibiydim. Annem, bana hiçbir zaman gerçek bir annelik yapmadı. Beni doğurmuş olabilirdi ama asla bana bakmak istemedi. Genç yaşında evde benimle kalmak istemiyordu. Açlıktan ağladığımı hatırlıyorum. Annem ağlamama karşılık sadece bağırdı.

Onu babama söylemememin tek sebebi annem oluşuydu. Babam belki bu kadarını bilmiyordu ama ben biliyordum. Annemi şimdi görsem, ona belki sadece bakardım. Annem olduğu için onu sevmek zorunda değildim. Çünkü o beni sevmiyordu. Bu yüzden Jenna her şekilde beni hayrete sokuyordu. Bana asla sevimlilik yapmadı. Ona ismi ile hitap etmemi istemişti ama en çok 'anne' kelimesini o hak ediyordu.

Evde yalnız kaldığımızda, bana bakıp sadece gülüyordu. Sessiz kalıp resim çiziyorduk ve biz olmaya başladık.Partiye gitmem için babama yalan söylemişti. Ne zaman başım derde girse onu arıyordum.

Ben her zaman zor olandım. Luke ile ilk zamanlarda ondan hoşlanmamak için kendimi çok zorlamıştım. Beni sevdiğini aslında, çiftliğe tekrar gelişimizde fark etmiştim. Tanrım, bana dokunurken elleri titriyordu. Ama Luke'u zorladım. Benden vazgeçmesi için onu süründürdüm. Gerçekten pes edeceğini sanmıştım.

Ve birden çıkıyordu. Yine o mükemmel sesiyle 'Alex' diyordu. Kendimi ondan ne kadar uzaklaştırmaya çalışsamda o beni sevmekten vazgeçmiyordu. Bu yüzden ne yapsam Luke için değerdi. Çünkü bir zaman sonra ihtiyacım olanın bu olduğunu anlıyordum.

Etrafımda sürekli böyle insanlar vardı. Jenna bana sevgiyi göstermişti. Luke bana sevgiyi göstermişti. Ama şimdi ben bunu Edward'tan bekleyemezdim.

Sanırım sıra bendeydi. Birisi için sevgiyi öğretmem gerekti. Ben sevgi nedir bilmiyordum. Edward'ta sevgi nedir bilmiyor. Ben öğrendim. Ve ona da öğreteceğim. Tüm sorumluluğu Luke'a yıkamazdım.

Edward'a baktım. Onun saçlarını okşadım. Bunu yapabilirdim. Gözlerimin dolmasına izin vermeden ayağa kalktım. Dudaklarımı yaladım. Hızlıca odadan çıktım. Yıllar sonra bu yatakta üç kişi yatacaktık. Gülümseyerek bahçeye doğru yürüdüm.

Jack fısıldadı. "Birbirlerine alıştılar mı?"

Luke konuştu. "Tam değil. Alex hala Edward'a dokunmaya çekiniyor. Edward'ta zaten biraz durgun."

Melin devam etti. "En azından eski Alex değil. Alex'in odasına girdiğimde delice ağlıyordu bir şeyleri kırıyordu. Onu hiş bu kadar zayıf görmemiştim."

Ben girdi araya. "Alex'in yanında o gülen ve çok fazla kelime kullanan kızı özlüyordum."

Jack ürperdi. "Sanırım ben olsam, senin yaptıklarını yapamazdım Luke. Tanrım, yanımda karına iğne yaptın."

Sleep with meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin