BÖLÜM 2

747 241 264
                                    

  


                                                                                      HAYALDEN GERÇEĞE




Nefes almak.

Dünya güzelliklerini görebilmek.

Kulağının eşsiz seslerle dolması.

Dilinin dönüp söylemek istediklerini söylemesi.

Kokusuyla, tadıyla nimetlerin lezzetine vara bilmek.

Kısacası yaşamak güzel şey.

Var olmak, insanlar için yaratılmış bu nimetlerden faydalanabiliyor olmak çok güzel bir şey.

İşte bende bizler için yaratılmış bu güzellikleri görmeye, yaşamaya gidiyorum. Annemin izin vermesi beni ne kadar mutlu etse de sanki ayrılığın burukluğu şimdiden çökmüştü içime. Biliyorum kısa bir süreliğine bu ayrılık ama onlar benim bir parçam, çekirdek ailem, her şeylerim. Kızlarla gezeceğimiz yerleri çoktan planlamaya başlamıştık. Ellerimizde haritalar sağını solunu gideceğimiz yerlerle ve otobüs duraklarının güzergâhları ile karalamıştık. Her şey planlı olacaktı ki keşke şuraya da gitseydik deme şansımız kalmayacaktı. Telefonum elim de araştırma yaparken Başağın telefon ekranın gözüme girmesiyle daldığım telefonumdan Başağa odaklandım. "Ay Başak gözümü oydun."

"Şu elbise çok güzel değil mi ama? Fiyatı da uygunmuş gidip alalım mı?" Demesiyle jetonum sert bir şekilde düşmüştü. Doğru ya ben hiç kıyafet ayarlamamıştım. Ne giyeceğim, eksiklerim neler hiç bakmamıştım. Başak benden cevap beklerken oturduğum yataktan kalkıp çekmecemden kâğıt ve kalem çıkarttım. Kendime ihtiyaç listesi hazırlamaya başladım. Her zaman planlı ve düzenli biriydim, şimdi de bu huyumun güzelliklerinden yararlanıp tüm eksiklerimi yazmaya başladım. 15-20dk sonra listem hazır olmuştu. Listemi ve çantamı alıp Başak ile beraber alışverişe çıktık. Ceren, halası hasta olduğu için onu ziyarete gitmişti. Onunla AVM de buluşacaktık. Başakla ilk önce çarşı pazar gezip listenin bir kısmını tamamlamıştık. Sonrasından da Avm'ye geçmiştik. Başakla vitrinlere bakınırken Ceren de yanımıza gelmişti.

"Naber kızlar? Güzel şeyler var mı?" Diye sordu Ceren. Sesinden de belli oluyordu yorgunluğu. "Daha yeni geldik öyle vitrinlere bakıyoruz. Asıl sen nasılsın? Yorgun duruyorsun." Ceren koca bir iç çekip, "Evet ya bu sabah çok erken kalktım, sizden sonrada halama gittim. Kadın bu havada feci grip olmuş ona çorba yaptım evini falan temizledim. Evi de bizim eve uzak, bu avm de halamlara uzak anlayacağınız bittim bugün yorgunluktan." O Anlatırken yorulmuştu bizde dinlerken. Fazla vakit kaybetmeden birkaç mağazaya girip kendimize uygun elbiseler, ayakkabılar vb. ihtiyaçlarımızı alıp evlerimizin yolunu tuttuk. Eve geldiğim de annemle Pelin bahçede oturuyorlardı. Onları öpüp elimdeki poşetleri bırakmak için odama çıktım. Bu kadar yolu çıktım bari duş alayım deyip kendimi banyoya attım. Ilık bir duşun ardından pijamalarımı giyip annemlerin yanına indim. Masanın tam ortasına kocaman bir meyve tabağı koymuş meyve yiyorlardı. Ama ben feci açtım annem kesin bana yemek ayırmıştır diye düşünüp; "Anne yemekte ne var? Çok açım" dedim.

Annemden önce Pelin lafa atlayıp, "Yemek kalmadı şansına küs." dedi. Yıkılmıştım adeta, çünkü çok açtım. Alışverişte çok yorulduğum için evde yerim diye düşünmüştüm, ayrıca bir şeyler hazırlayacak halim de yoktu. "Yapma ya vardır, annem beni atlamaz ayırır demi, anne." deyip küçük Emrah bakışı attım. "Pelin doğru söylüyor yemek kalmadı, kendin hazırla. Hem koca 1 hafta boyunca gurbet ellerde kalacaksınız ağzınızın yolunu bilin." Bak bak yıldırma politikası işliyorlar. Benden kaçar mı? Güya uzak yerde yapamayacağım, yok ya o kadar para biriktir hayal et izin al bunlar bana sökmez. Gözlerimi kısıp yapmaya çalıştıklarını anlamışım gibi bakış atıp mutfağa girdim. Kendime mükemmel bir sofra hazırlamalıyım ki yapmak istedikleri geri tepsin. Buzdolabının kapağını açtım ve ne yapabilirim diye göz gezdirdim. Patlıcan ve kabak vardı, dolaptan onları çıkartıp tezgâha koydum ve hasır sepetten de birkaç tane patates aldım. En sevdiğim yemeği yapacaktım, sebze kızartması. Çocukluğumdan buyana hep sevmişimdir. Şimdide aynı şekilde yapıp afiyetle yiyecektim. Sebzeleri yıkadım, kuruladım, doğradım ve kızarttım. Üzerine domates sosu ve yoğurtta hazırladıktan sonra küçük bir tepsi hazırlayıp annemlerin yanına gittim. Annem baya şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım benden böyle bir şey beklemiyordur. O kadar yorgunluğun üstüne bir yumurta kırarım sanmıştı ama yanılmıştı.

TERAPÖTİK ETKİLEŞİM (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin