Ve tabiki bide mine vardı.Ondan ayrılmazdım bende halama kalsa zaten beni eve almazdı bile..
Muavin " erzurum yolcusu kalmasın " diye bağırıyordu. Kurduğum hayallerden irkilip, kendime geldim. Tamı tamına yirmi bir saat önümde uzun bir yolculuk vardı. Yanım boştu, çünkü orası annemin yeriydi. Çantamdan telefonu alıp, annemi arıcaktım. Sessizde olan telefonumu aldığımda dört cevapsız çağrı gördüm. Artık sıkılmaya başlamıştım. Arayan gizli numaraydı. Aramaları silip, annemi aramıştım. Annemin sesi hiç iyi gelmiyordu.Ve ben anlam veremiyordum. Sanki beni yollamasında ki sebep neydi. Telefonu kapattıktan sonra, gözlerim yumulmaya başlamıştı. Gözlerim kapanmıştı. " Birinin bişey ister misiniz? Hanfendi. " deyişiyle gözlerimi açmıştım. Karşımdaki sadece bir muavinmiş. "Teşekkür ederim" dedikten sonra saate baktım. Oo olamaz çok fazla uyumuş olmalıydım. Sadece on iki saat kalmıştı. Yolculuklardan nefret ediyordum. Yollar bitmek bilmiyordu. Gerçekten sıkılmaya başlamıştım. Gözlerim fal taşı gibi açık snapchat'te dolanıyordum. Sonra instagram'a girdiğimde bir mesaj vardı. Bi an gülme gelmişti, aptalın biri kendine " Tanımsız " diye adlandırmış. Daha kendini bile tanımıyan biri beni tanısa kaç yazardı ki. Yazdığı mesaja cevap vermeyerek kapatmıştım. Yolda hiç bişey olmayışı canımı sıkmıştı. Yolu daha fazla çekecek halim yoktu. Dinlenme molası gelmişti. Bende otobüsten inerek hava alıyordum. Bu bana iyi gelmişti. En azından iyi hissediyordum. Dışarıda nefes aldıktan sonra otobüse tekrar bindim. Yolculuk devam etmeye başlarken, gözlerimin ufacık kaldığının farkına vardım. Uyku basmıştı beni. Gidince nasıl günler bekliyordu beni merak içerisindeydim. Yolculuğum öyle böyle bitmesine az kalmıştı. Sonunda erzurum'a varmıştım. Otobüsten inip, köye doğru çıkmaya başlamıştım. Köyün havası bana çok iyi gelmişti. Köyümün mis kokusunu içime çekerken, bi yandan etrafa göz gezdiriyordum. Ve sonunda köye çıkmıştım. Eve doğru ilerlerken, köydeki kadınlara selam vererek babaannemin evine doğru ilerliyordum. Evin önüne gelmiştim babaannem dışarda oturuyordu. Beni görünce şok olup, gözlerine inanamadı. Babannemi görünce çok sevindim. Halam meydanlarda yoktu. Buna sevinmiştim. Babannem beni öpüp koklarken, halam çıkıvermişti meydana, surat ifadesinden gelmeme sevindiğini anlayabiliyordum. Allah bilir nasıl hain planlar düzenliyordu. Ona aldırış etmeden eve geçmiştik. Babaannem açmısın diye sorular sorarken, en sonunda annen nerde dedi. Hüzünlenmiştim. Ama pozisyonumu bozmadım. Çünkü babaannemin üzülmesini halamın sevinmesini istemiyordum. Bu yüzden sadece işi vardı gelemedi. O sonra gelecekmiş dedim. Babaannem tamam dedikten sonra, istersen uyu yorgundursun dedi. Hiç itiraz etmeden uyumaya karar verdim. Odaya geçerken, halamla göz göze gelmiştik. Off gecenin yarısında beni arıyan düzembaz kimdi allah bilir, diyerek baktım telefonuma arayan annemdi, hemen açtım telefonu. Ama bu kişi annem değildi ki, annem nerde telefonu ona verirmisin? Dedikten sonra,
"Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Ben hastaneden arıyorum. Hastamızı kaybettik. Allah sabır versin. Kısa zamanda gelip, cenaze işlemlerini yapmanız gerekiyor." Diyince, kendimi tutamayıp,
ANNEEEE!! diye bağırdım. Halam gelip,
"Bu ne terbiyesizlik utanmıyor musun? " demesiyle babaannemin yanıma gelmesi bir oldu. Babaannem ,
"Noldu güzel kızım, kötü rüya mı gördün?"
"B-babaanne a-nnem ö-ölmüş."
Babannem ne diyerek bayılmıştı. Korkmuştum ama sonra uyandırmıştık. Uyanınca odaya geçtik. Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken, babaannem ağlayarak soruları soruyordu." Kim aradı. Ne dedi sana " dedi bende
"Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Ben hastaneden arıyorum. Hastamızı kaybettik. Allah sabır versin. Kısa zamanda gelip, cenaze işlemlerini yapmanız gerekiyor. Dedim "
Babannem iyde onun işleri vardı. Nasıl olabilir deyince, bende başımdan geçen herşeyi anlattım. Babaannemin hıçkırıkları benim hıçkırıklarım köyü başımıza toplanmasına yetiyordu. Babanneme ben izmir'e döneceğim yarın, dedim babaannem bir hışımla hayır dedi. Onu dinliyecek değildim. Çünkü annem için ölümede giderdim. Babaannem ne kadar hayır cevabını versede ben gitmekte kararlıydım. Babaannem hiçbiryere gidemessin, Ben yarın gidip herşeyi ayarlıcam. Demişti .
P p peki ya ben? Beni nasıl götürmez! O benim annem. Gün doğmuştu. Babaannem evden ayrılıp, biletini almak için kasabaya giderken, ben halamın yanında kalmayıp, mine'nin yanına koştum. Mine'yi karşımda görünce sevinmiştim. Mine'nin yanına ağlaya ağlaya gittim. Mine beni görünce karmaşık duygular içerisindeydi. Gördüğüne şaşırmış, gelmeme sevinmiş, ve üzülmemle oda üzülmüştü. Bana sarılarak, noldu iyimisin sorularını sordu. Mineye herşeyi anlattım. Mine ağlamama dayanamayıp, ağlamaya başladı.Biz belki kardeş değildik ama can kardeşiydik. Kalplerimizin yönü hep birbirimizi gösteriyordu. Benimki ona, onunki bana...
Mine'ye acımı anlatırken, annesi gelmişti yanımıza Allah rahmet eylesin kızım acı haberi duyduk. demişti. Peki şimdi napacaksın, okullar açılırsa, bilmiyorum demiştim. Kafam fazlasıyla karışıktı. Annesi içeri girerken, biz mineyle sohbet etmeye başladık. Mine okul için istanbulda okuyordu. Bu yüzden yaz tatillerinde görüşebiliyorduk ancak. Minenin bana sıcak bakışlarından hüzünlü olduğunu anlayabiliyordum. Ama kalkmak zorundaydım. Malum halamı kızdırmam iyi olmazdı. Mine'den ayrılıp, eve doğru yürümeye başladım. Annemi özlemiştim, hatta çok belkide beni izliyodur. Aptalsın Burcu aptal!! Ne olursa olsun anneni tek bırakmıcaktın. Bak noldu hepsi benim yüzümden annemin ölümü benim yüzümdendi. Kendimden nefret ediyordum artık. Kendimce katildim. Annemin katili..!
Eve gelmiştim. Halam sinir küpüne dönmüştü çoktan. Bişey demesine izin vermicektim. Kendimi ezdirmicektim. Artık kaybedecek hiçbişeyim yoktu. En değerli varlığım bile gitmişti. Sonsuz bir uykuya dalmıştı. Aslında annemin öldüğüne hala inanmıyordum yada inanmak istemiyordum. Evde halamla tek kalmakta istemiyordum. Hiçbirşey istemiyordum. Sadece annemi istiyordum. Ama o çoktan gitmişti. Halam bavulumu düzeltmemi söylemişti. Odaya gidip, bavulumu döktüm hem halamlada konuşmazdım. Çok iyi olurdu. Bavulumu döktüğümde içinden bir zarf çıkmıştı. Zarfın üstünde, Güzel Kızıma.. yazıyordu. Galiba annemin bana yazdığı bir mektuptu. Merakla açıp okumaya başladım. Her kelimesinde gözümden kağıda yaş düşüyordu. Gözlerimde yağmur, içimde fırtına kopuyordu. Annemin beni neden köye ısrarla yolladığını şimdi anlamıştım. Canım annem sırf ben üzülmiyim diye yollamış. Ama böyle üzülmediğimi sanıyordu. Babaannem halamı aramıştı. Onunla konuşurken kulak astım. Halam iş yaptığı için hoparlöre almıştı. Babannem cenazeyi kaldırmış bile şimdi annem melek mi oldu. Keşke anneler ölümsüz olsa.. Babaannem yarın dönecekmiş. On beş gün kalamam ben burda İzmir'e dönecektim. Bizim bir evimiz var bi düzenimiz vardı. Halamdan bu gece Minelerde kalmak için izin istedim. Halamın inkar etme gibi bi hali yoktu. Çünkü zaten benim gitmemi istiyordu. Neden bu talihsizlikler hep beni buluyordu önce babam, sonra annem..
Minelerin eve doğru ilerledim. Mineyle sabaha kadar oturduk. Ona gitceğimi söyledim. Ne kadar gitme diye ısrar etsede gidecektim. Mineye sende benimle gel dedim. Annesi babası vardı. Nasıl gelebilirdi ki.. Sabah eve döndüm. Babaannem eve gelmişti. Ben hemen babaanneme gözükerek gideceğimi söyledim. Halamın en mutlu günü iken babaaanem izin vermiyordu. Kafaya koyduğumu yapacaktım. Gece çıkıp gidecektim. Annemden bana kalanlar vardı geride. Babaaannem şüphelenmesin diye birlikte oturuyorduk. Bi ara kalkıp gitmişti aslında nereye gittiğini merak ediyordum. Halamla beş dakika aynı ortamda kaldık. Sadece sabrettim. Babaannem geldiğinde elinde bavul telefon ve anahtar vardı. Annemin eşyalarıydı bunlar. Babaannem onları bana uzatırken bende almak için elimi uzattım. Neredeyse bir saniye içinde bütün anılarım depreşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Birgün...
Teen FictionHiç olmaz dendik imkansız olan bir aşk karşılığında, hayatın onu bir noktadan bambaşka noktaya koyması ve hiç alışamadığı ama aşkıyla ayakta tutunmayı sağladığı..