Bölüm 6

57 8 0
                                    

Kafasıyla tamam dedikten sonra, hızlı hızlı kahvaltımı bitirdim. Yola koyulmuştum. Sonunda ara verdiğim okula geri dönmüştüm. Ve oda ney bu olamazdı..!

Gözlerime inanmıyordum. Daha önce çarpıştığım çocukda bursluluk sınavını kazanmıştı. Demek ki benim kadar zekiymiş.
Aslında hiçte öyle gözükmüyordu.
Tam tersi gerizakalı, aptal, ukala birine benziyordu. Neyse benim için pek bir önemi yoktuz zaten. Allah bilir, hangi şehire düşmüşdü. Daha fazla onu bekleyemezdim. Direk atlayıverdim. " Eee pardon. "

" Buyur bakalım "

" Hocam bursluluk için geldim. "

" Adın ne? "

"Burcu "

" Tamam bekle iki dakika. "

" Peki. "

Ben beklerken, çocukla göz göze gelmiştik. Ben kafamı çevirdim. Heralde beni tanımıştı. Onun ayağı kalkmasıyla, benim irkilmem bir olmuştu. Ohh be gitmişti sonunda, ben bursluluk için hocayla konuşmaya başladım. Aslında canım sıkılmıyor değildi. Çabucak bitmesi için. Hocanın sorduğu tüm soruları hızlı hızlı cevapladım. "Bana bir yurtta kalacaksın. " diyince itiraz etmeye başladım. O zaman bursluluğumu iptal edeceğini söylemişti. Mecburen " tamam " dedim. Ama orada kalcağımı sanmıyordum. İstanbul'a varır varmaz. Kendi başımın çaresine bakacaktım. Bakmak zorundaydım. Her şey tamam olduktan sonra okuldan çıkmaya başladım. Ve kapıda çarpıştığım ve adını bilmediğim çocuk kapıda bekliyordu. Hiç aldanmadan yoluma devam ederken, arkamdan birinin " şştt küçük " diye seslendiğini duydum. O anda tartıştığım çocuğun bana dediği küçük lafıyla aynıydı. Sabrımı zorluyordu. Arkamı şiddetle dönerken,

" Sakin şaka yaptım. "

" Sen kimsin ya derdin ne? "

" Tanışıp dost olabiliriz. "

" Neden? "

" Seninle dost olmak istiyorum. Tamam yaptıklarım için kusura bakma. "

" Önemli değil. "

" Adım Çağatay. Senin? "

" Burcu "

" Memnun oldum. Bursluluğu kazanmışsın nereye düştün? "

" İstanbul. Peki sen? "

" İstanbul. "

" Perşembe günü yola çıkıyorum. Saat 2.50'de otobüsüm kalkıyor. "

" Benimde aynı şekilde. Numaranı versene? "

" Sebep? "

" Karşılaşcaz aynı yerlere düşmüşüz. Ve tanımadığın şehirde tek kalmanı istemem. Başın sıkışınca ararsın. "

" Evet. Mantıklı olabilir. "

Numaramı verdikten sonra ayrılmıştık. Ukala aptal dediğim çocuk yardımsever çıkmıştı. Haklıydı ama bir erkek şarttı. Eve doğru yola koyulmuştum. Babaannem bayağı yorulmuştu. Kaç kere gidip gelip yolculuk yaptı. Bu yaşta bünyesi kaldırmazdı. Babaannemi izmirde kalması için ikna edecektim. Halamda buraya gelirdi. Belki buranın havası onu değiştirirdi. Eve az kalmıştı. Herşeyi dert ettiğimden çok stres yapıyordum. Babaannem beni dinlemez kendi şehrine geri dönerdi. Eve varmıştım. Babaannem kapıda oturuyordu. Yanına gittiğimde, neden burda oturduğunu sordum. Canım sıkıldı kapıda oturayım dedim. Babaannemle kapıda oturup, neyin ne olacağına karar vermiştik. Gidecektim ve o izin verecekti. Sohbetimiz o kadar koyuydu ki akşamın karanlığını bile farkedemedik. Tam içeri girerken, telefonum çalmıştı. Arayan çağataydı. Babaannem içeri girince telefonu açtım.

" Alo "

" Alo "

" Ne istiyorsun çağatay? "

" Hiç canım sıkıldı. Bende seninle konuşayım dedim. "

" Ne iyi etmişsin ama her istediğinde arayamassın. Sana bunun için numaramı vermedim biliyorsun! "

" Tamam ya kızma bir daha olmaz. "

" İyi neyse nabıyosun. "

İçeriden babaannemin sesi geliyordu.

" Burcu hadi! "

Çağatay" a geri dönerek

" Çağatay benim şimdi kapatmam lazım. Ben seni yarın ararım. "

" Tamam görüşürüz. "

" Bay bay "

Babaannemin yanına geri dönerek geldim babaanne dedim. Babaannem kimdi o konuştuğun kişi. Diye sormaya başladı. Arkadaşım babaanne dedim. Tamam tamam ben yemeği hazırlıyorum. Sende masayı kur. Yemek yiyelim. Babaanne torun ne dersin? Tamam babaanne hemen hazırlıyorum.

Belki Birgün...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin