Babaannemin yanına geri dönerek geldim babaanne dedim. Babaannem kimdi o konuştuğun kişi. Diye sormaya başladı. Arkadaşım babaanne dedim. Tamam tamam ben yemeği hazırlıyorum. Sende masayı kur. Yemek yiyelim. Babaanne torun ne dersin? Tamam babaanne hemen hazırlıyorum.
Ben masayı kurarken babaannem mutfakta yemeklerle meşguldü. İşim biter bitmez babaannemin yanına gidip, ona yardım etmek istediğimi söyledim. Herşey hazır sofraya geç sen desede yardım etmekte oldukça nettim. Babaannem otirmadan asla oturmazdım. Babaannem oturduktan sonra peşine oturarak, hem yiyip, hem sohbet etmeye başladık. Babaannem yarın geri döneceketi. Ve beni ise bilmediğim beklemediğim bir yolculuk bekliyordu. Saat 12.00 a otobüse binecektim. Babaannem ise benimle birlikte erzurum aracına binecekti. Evimi satmama artık gerek kalmamıştı. Evet ev annemin üstüne olabilirdi. Ama vefatından birkaç gün önce evi benim üstüme yaptırmıştı. Küçük yaşta kocaman bir mirasa sahiptim. Oralarda başımın çaresine bakardım. Gerekirse okumazdım. Ama evimi satmazdım. O evde annem babam ve benim anılarımız var nasıl bırakabilirdim. Babaannem;
" Tek başına ne yapacaksın? "
" Bilmem. "
" Bende geliyim. "
" Babaanne konuştuk bunları. "
" Tamam tamam bende yarın seninle gelip, biner giderim. "
" Sen gitme kal dicem ama tek napacaksın buralarda. "
" Yok kızım sen desende kalmam zaten. Benim memleketim bir başka. Gitmem en iyisi. "
" Tamam babaanne sen nasıl istersen. "
Yemeği bitirdikten sonra, babaannem eşyalarını toplamak için odaya çıkarken ben ise masayı toparlamaya başlıyordum. Masayı ve bulaşıklar fazla uzun sürmeden bitirmiştim. Bende odama çıkıp eşyalarımı toparlayıp, uyuyacaktım. Evimlede vedalaşmam gerekiyordu. Ama yaz tatillerinde gelip, ziyaret ederdim. Sonuçta kalabileceğim bir evim vardı. Bana ait ne varsa topladıktan sonra babaannemin yanına giderken, babamın çerçevesinin yerinde olmadığı gözüme çarpmıştı. Babaannemin yanına doğru ilerledim. Odayı açtığımda çoktan uyumuştu. Ve yanı başında yerinde olmayan babamın çerçevesi vardı. Evlat acısı her tarifi vardır elbet ama evlat acısı bir başka..
Çerçeveyi alıp, üstüne üşütmemesi için pike örttüm. Annem bana hep bir insan uyuyunca üstüne kar yağar. Bu yüzden üşürsün derdi. Düşünceli annem, oda benim üstümü örterdi. Ne vardı yine örtüyodu. Bazen hissediyorum. Birisinin üstümü örtüp saçlarımı okşadığını farkındaydım. Babaannemin yanağına küçük bir buse kondurup, kısık sesle iyi geceler tontişim diyerek odadan ayrıldım. Odama doğru ilerlerken babamın çerçeveli resmini yerine koymuştum. Bayağı geç olmuştu artık uyumalıydım. Ama uyumak istemiyordum. Okulların açılmasına bir hafta vardı. Herkes yerlerini bilsin diye bir hafta önceden çağırıyorlardı. İnşallah oda arkadaşım erkek olmaz diye umuyordum. Gözlerimin altı torba torba olmuştu. Artık uyuma vaktim gelmişti. Yatağıma usulca uzanıp, hayallere dalmıştım. Sonsuz hayallerin içinde çoktan uyumuştum. Gözlerimi açtığımda,şafak vaktiydi. En sevdiğim saatler. Güneşin doğuşu ve batışı. Sabah olması benim için üzüntülüydü. Çünkü yeni bilmediğim bir hayata başlayıp, anılarımla dolu her köşesinde anı dolu olan şehirden ayrılmaktan daha ne kadar kötü olabilirdi ki; Ha evet ve tabiki babaannem...
Onunla aynı anda bu şehirden göç edecektik. Neyse sabah sabah çağatayı ben uyandırıyım bari. Çağatayı sabah aradım. Açmasıyla kapatmam bir olmuştu. İki dakika sonra çağatayın aradığını gördüm.
" Alo "
" Efendim çağatay "
" Sabahın bir köründe aramanın sebebi ne? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Birgün...
Teen FictionHiç olmaz dendik imkansız olan bir aşk karşılığında, hayatın onu bir noktadan bambaşka noktaya koyması ve hiç alışamadığı ama aşkıyla ayakta tutunmayı sağladığı..