Bölüm 8

26 4 0
                                    

Hiç sallamadan cama doğru bakamaya başladım. Çagatay' ın saçma sapan soruları ilgimi hiç çekmiyordu. Konuşmak istediği belliydi. " Havalar nasıl.? " görmüyor sanki havayı..

Çağatayın dediklerine aldanmadım bile. Çağatay tam konuşacakken babaannem aradı. Babaannemle konuşurken çağatayın gözleri birşeyler söylemek ve cevabını almak için dört dolanıyodu. Babaannemle oldukça çok konuşmak istiyodum. Çağatay kalbimi bütünlenmez bir parça gibi kırmıştı. Affetmeyecektim..! Tamam kabul yani ben arama dedim ama kibardım. Kırmadım peki o mal... Ya en tuhafı benim kırılmamdı o kimdi ki işim bile olmazdı. Telefonu kapattıktan sonra, çağatay konuşma çabalarına tekrar dönmüştü..!

" Sıkıldım artık çağatay!! Ne diceksen de. "

" Ya b ben ö özür dilerim. "

" Saol istemiyorum. Gerek yok..! "

" Peki. Ama sana bir şey vereceğim. "

" Ne? "

Çağatay ayağa kalkarak, üst kısımdan çantasını aldı. O da ne çiçek almış. Otobüsün hepsi bize bakmak zorunda mı? Herkes ritim tutmuş bildiğin alkışlar ıslıklar çağatay kulağıma eğilerek  galiba evlenme teklifi ettiğimi sandılar. Dediğinde öylece kalakaldım. Ee peki ne yapacağım. Çağatay eğer başka bir şey dersek, bizi döverler. Bu yüzden evet de. Evet mi?? İmkansız. Çağatay gözleriyle gözlerimin en derinine inercesine bakarken, bende evet dedim. İmkansızı başardım galiba. Çağatay sevinçle sarıldı. Vücudumda bir şeylerin çıtırdadığını hissedince,

" Çağatay dur! Kemiklerimi kırdın. "

" Ya bir şey olmaz "

Kemiklerimin kırılmasına sessiz kalırken sonunda bırakmıştı. Bu arada istanbula gelmiştik. Birkaç dakika sonra otogara varıyorduk. Uykum vardı. Ve bir an kafamı çağatayın omzunda buldum. Hemen toparlanarak, konu saptırmaya çalışma çabam başarılı olmuştu. Otogara geldiğimizde çağatay üstüme gülmeye başladı. Sinir olmuştum artık. Hey! Neden gülüyorsun?

" Gerçekten evet demeseydin bizi dövceklerini mi sandın? "

" Nasıl yani? Dövmezler miydi? "

Çağatay yüzümü avuçlarının içine alarak;

" Ben varken, sana bir şey olmaz! İzin vermem! Miniğim. "

" Sen beni kandırdın mı? "

" Gerçekten söylediklerimden sadece buraya mı takıldın? "

Ben ısrarla soruyordum.

" Sen beni kandırdın mı? "

" Malesef. Ama sırf benimle konuşman için. İnan bana? "

" İnanmıyorum.! "

" Özür dilerim. " ama bunu yapmasaydım. Benimle konuşmayacaktın. Bu yüzden bunu söylemek zorundaydım. İnan bana.

Burcu' dan...

Çağatay'a kaşlarım çatık biçimde bakarken, birdaha asla benimle konuşmamasında kararlıydım. O her ne kadar desede aklımda          " Ben varken sana bir şey olmaz miniğim. " sözü vardı. Ne demek istemişti. Sormak ve sormamak arasında kararsız kalmıştım. Ama soracaktım. Sessizliği bozarak;

" Çağatay? "

" Efendim miniğim. "

" Sana ben varken, birşey olmaz. İzin vermem. Derken neyi kastettin.? "

" Sonunda demek istediğim yere takıldın. "

" Anlamadım.? "

Çağatay' dan...

Belki Birgün...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin