⏩Bölüm 8⏪

0 0 0
                                    

Asrın'dan
Yankı itinden o piçin adını öğrenip hemen okulun içine girdim. O gerizekalıyı bulmam gerekti. Koridorda ilerlerken bir yandanda gözlerimle etrafımı tarıyordum. O salağı bulduğumda direk yanına gittim. "Hey Gündüz baksana bir!"diye seslendim. Adının Gece olduğunu biliyordum ama ona Gündüz demek istiyordum. "Burada Gündüz adında birisi yok güzelim. Gece var."dedi ve bana döndü. "Yoo benim karşımda şuan Gündüz isminde bir it var mesela."dedim ve sağ elimle onu işaret ettim. Bu sırada bizimkiler yanıma gelmişti. Gece salağı sinirlenmiş olucakki çenesi kasıldı. "Bana bak sürtük. Sınırlarını zorlama. Yoksa sonuçlarına katlanırsın."dedi dişlerinin arasından. "Bana bak bir daha bana sürtük deme. Yoksa seni mahvederim."dedim ve suratına tokadı geçirdim. Suratı sola doğru savrulurken konuşmaya başladı."Bundan sonra arkanı kolla güzelim. Çünkü başına çok büyük bir bela aldın."dedi ve kafasını düzeltti. "Elinden geleni ardına koyma Gündüz."dedim ve alayla sırıtıp oradan uzaklaştım. Salak herif. Bizimikilerde koşarak peşimden geldi. "Bro noluyo ya? Bizede anlatsan hani."diyen Ilgaz'a döndüm. "Bu gerizekalı sabah geldi bana çarptı. Özür de dilemedi. Bende haddini bildirdim."dedim ve omuz silktim. "Onu anladık ama bunlar kim?"diyen Çağrı'ya döndüm bu sefer. "Bunlar benim kuzenlerim. Bu Deren. Bizden bir yaş küçük. Bu da Dolunay. O da bizimle aynı yaşta."dedim ve bizimkilerle onları tanıştırdım. Onlarda kafalarıyla bizi onayladılar ve yürümeye başladık. Itır'ın dikkatini birşey çekimiş olucakki beni durdurdu. Elini köprücük kemiğimdeki dövmeye getirdi. Orada mavi bir melek vardı ve İspanyolca 'Mavi Melek.'yazıyordu. Bunun aynısından abimde de vardı. Onunda köprücük kemiğindeydi. Babam bize Yağız amcamın,yani annemin en yakın arkadaşının ona Mavi Melek diye seslendiğini söylemişti. Bizde abimle bunları yaptırmıştık."Asrın bu ne? Ne yazıyor burada?"diye sordu Itır. Ben tam ağzımı açıp cevap verecektim ki,arkadan uzun boylu,yeşil gözlü ve sarı ile kumral arası saçları olan bir çocuk cevap verdi. "Mavi Melek."dedi. Itır'daki bakışlarımı alıp çocuğa çevirdim. "Sen kimsin ve bu dövmenin anlamını nereden biliyorsun."dedim sertçe. Çocuk hafif bir tebessüm edip "Adım Toprak.Ve senin dövmenin aynısından bir abide görmüştüm. Ve o bana anlamını söyledi. Hatta hikâyesini bile anlattı."dedi. Ney ney ney? Bunun hikâyesini sadece abim ve ben biliyoruz. Ve bu dövmeden sadece ikimizde var. "Sana bu dövmenin anlamını söyleyen ve hikâyesini anlatan abinin adını biliyor musun?"dedim. Allah'ım abi nolur böyle birşey yapma. "Evet biliyorum. Adının Asel olduğunu söyledi. Asel Ok'muş. Öyle dedi."diye söyledi karşımdaki adının Toprak olduğunu söyleyen çocuk. Abi ya. Off ben bu hikâyenin sır olarak kalmasını isterken o gitmiş hiç tanımadığı birine anlatıyor. Arkadaşlarım bana ve Toprak'a anlamaz gözlerle bakarken onlara bir bakış atıp konuştum. "Size herşeyi anlatıcam ama bana bir dakika verin."dedim ve Toprak'ı kolundan tutup sürüklemeye başladım. Sonunda durduğumda kolunu bıraktım ve konuşmaya başladım."Toprak abim sana başka birşey anlattı mı? Eğer anlattıysa lütfen söyle."dedim ve gözlerine baktım. "Sen Asel abinin kardeşi misin?"diye sordu bana. Onu başımla onayladım."Hayır hiç birşey anlatmadı. Sadece anneniz ve babanızın aşkı çok güzelmiş.  O da öyle bir aşk istiyormuş. Böyle söyledi."dedi. Ona gülümsedim. Evet abim ve ben annem ve babamın aşkına imrenirdik hep. "Saol kardeşim."dedim ve kolunu sıvazlayıp bizimkilerin yanına döndüm. Aklıma gelen şeyle hemen Toprak'ın yanına koştum. Allah'tan hâla bıraktığım yerdeydi. "Ha bu arada lütfen bu bildiklerini kimseye anlatma. Çünkü o bildiklerin bizim için çok önemli. Lütfen."dedim ona yalvarırcasına. O da bana gülüp "Merak etme kimseye anlatmam Asrın abla."dedi. Oha lan bu benden küçük mü? "Sen benden küçük müsün?"dedim şaşkınlıkla. O da küçük bir kahkaha atıp "Evet bir yaş sadece ama. Bir yaşta bir yaştır. Değil mi?"dedi ve gülümsedi. Sevdim lan ben bunu onu onaylayıp bizimkilerin yanına döndük. Bu sefer Toprak'ı da almıştım yanıma. "Şimdi bu anlatıcaklarımı kimseye anlatmicaksınız. Bunun için söz vermenizi istiyorum." dedim. Hepsi bana söz verince anlatmaya başladım. Anlatmayı bitirdiğim de kızlar 'ay ne romantik.'deyip iç çekmişlerdi. Erkekler ise 'helal be. Valla ne güzel aşkmış.'demişlerdi.
Onların bu yorumlarına içten bir gülümsemeyle karşılık verdim. Gözlerim Yankı'ya kaydığında gülüşüme bakıyordu. Hemen yüzümdeki gülüşü silip ona kızgın bir bakış attım. O da bana sadece sırıtmayla yetindi. Onu önemsemeyip önüme döndüm.

Ders zili çalmıştı ve hiç derse giresim yoktu. Okula başlayalı neredeyse bir ay olacak ama ben okulu sevmediğim için bana bir yıl gibi geldi. Gerçi hangi insan evladı okulu severki. Dersimiz fizikti. Ve kadın bana takıktı. Onu böyle bir kaşık suda boğasım geliyor.  Pis karı. Düşüncelerime son verip çocuklarla sınıflara ilerlemeye başladım. Sınıfa geldiğimizde önde ben ve diğerleri olmak üzere sınıfa girdik. Bizden on saniye falan sonra ise fizikçi manyak Ayşe içeri girdi. Herkes ayağa kalkarken ben ve şu küpeli,yani Yankı - ona bu ismi taktım - oturuyorduk. Manyak karı bakışlarını sınıfta gezdirirken gözleri benim ve küpelinin üzerinde durdu. Bakışları hâla bizdeyken konuştu. "Herkez otursun. Yankı ve Asrın ayağa kalksın."dedi. Ona alaycıl bakışlarımı attım ve yerime daha çok yayıldım. Yerine oturan Itır bana korkuyla bakıp konuştu."Kızım kalksana. Yine dersten atıcak seni."dedi. Ona alayla bakıp konuştum. "Bana ne. Ne yaparsa yapsın. Umrumda değil. Eğer benimle uğraşıyorsa bende onunla uğraşırım."dedim ve hocaya döndüm. "Asrın! Yankı! Ayağa dedim. Duymadınız sanırım!"dedi hoca bağırarak. Bakışlarımı küpeliye çevirip ona baktım. Cevap vermem için bana bakıyordu. Ona göz kırpıp hocaya döndüm. "Duyduk hocam. Ama kalkmak istemedik."dedim ve sırıttım. Hoca sinirden deliye dönmüş bir şekilde bana bakıyordu. Hah! Çokta tın. "İkinizde dışarıya! Hemen. Ayrıca ders içi notunuz 0!"dedi. Ulan bana ne dersten. Ben her türlü geçerim o dersi ama bu hoca haddini aştı. "Bana bak hoca. İstediğini yap. Dersten at. Notu 0 ver umrumda mı sence? Hayır! Ama bana bulaşmakla hata ettin. Bundan sonra nefesimi ensende bil."dedim ve oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürüdüm ve çıktım. Arkamda bir sürü şaşkın göz bırakarak. Ardımdan kapı kapanma sesini duymamla kafamı oraya çevirdim. Yankı çıkmış yanıma geliyordu. Yanıma geldiğinde şaşkın ve alaycı sesiyle konuşmaya başladı. "Hocaya baya iyi laf koydun yalnız Yeşillim. Anlaşılan göründüğünden daha hırçınsın."dedi ve sırıttı. Zaten sırıtmasa şaşardım. "Haketti manyak karı. Benimle uğraşmasına izin verdim diye haddini de aşamaz. Bundan sonra benden çekeceği var."dedim ve yürümeye devam ettim. Artık Yeşillim demesine alışmıştım. Birşey demiyordum. Merdivenlere geldiğimizde birden biri arkamdan itti. Dengemi sağlayamayıp ayağım kaydı. Tam yuvarlanacağım sırada belime kaslı kolların sarılmasıyla yuvarlanmaktan kurtuldum. O anki korkuyla o kaslı kollara sarıldım. Yankı tam gözlerimin içine bakıyordu. Bende onun o deniz mavisi gözlerine bakmaya başladım. Çok güzellerdi. Aynı bir denizi andırıyorlardı. Derin,uçsuz ve bucaksız. Ne diyorum ben ya. Hemen kendimi toparlayıp bakışmamızı bozdum. "Saol. Eğer kurtarmasaydın bir yerlerimi kırıyordum."dedim ve t-shirtümü düzelttim. Arkama dönüp baktığımda Gece itinin yanında dolaşan sürtüğü gördüm. Ağzındaki sakızı tam bir sürtük tarzı patlatıp konuşmaya başladı. "Kusura bakma canım ya. Bilerek oldu."dedi ve şuh bir kahkaha attı. "Bana bak sürtük. Gündüz'e(Yani Gece'ye. Asrın'ın ona taktığı lakap Gündüz.) söyle kendi işini kendi yapsın. Bunlar eski numaralar. Yani yeni fikirler denesin."dedim ve arkamı dönüp merdivenlerden inmeye başladım. Arkamdan ayak sesi gelmeyince dönüp küpeliye baktım. "Gelmiyor musun küpeli?"diye sordum. Bana doğru dönüp "Sen git Yeşillim. Ben birazdan gelicem. Bir kaç işim var."dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Allah Allah. Ne oldu şimdi buna? Aman neyse ne. Boşver. Bana ne yani. Bunları bir kenara atıp kantine doğru ilerlemeye başladım.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&Multi Dolunay.

AsrınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin