Asrın'dan
Sonunda ders bitmişti ama kızlar hâla ortalıkta yok. Hemen Yankı salağının sırasından kalkıp kendi sırama geçtim ve telefonumu çıkarıp Ilgaz'ı aradım. Meşgule aldı. Meşgule aldı! Ulan siz bir gelin ben size ne yapıcağımı biliyorum. Ben içimden söylenirken sınıfın kapısı açıldı ve içeri bizim kızlar girdi. Peşlerinde de Yankı itinin arkadaşları vardı. Aslında onlarla bir derdim yok. İyi çocuklar. Hele Doğu. Çocuk espirileriyle sizi gülmekten öldürür. Kızlar yanıma geldiklerinde onlara ölümcül bakışlar atıyordum. "Nerdeydiniz lan?! Niye gelmediniz derse?!"diye tısladım. Kızlar bana korkuyla bakıp sesli bir şekilde yutkundular. "Knka sen az bir dışarı gelsene. Seninle birşey konuşmamız gerek."
Onbeş dakika sonra
"Lan ne demek sevgili olduk?! Daha yeni tanışmadınız mı siz?! Ne ara sevdiniz birbirinizi de sevgili oldunuz?!"diye bağırıyordum. "Asrın sakin ol. Biz birbirimizi dört yıldır tanıyoruz."diyen sese çevirdim kafamı. "Demek dört yıldır seviyorsunuz öylemi? Lan o zaman niye şimdi söylüyorsunuz! Niye daha önceden itiraf etmediniz!"diye tısladım Çağrı'ya. "Ya senin bizimle ne sorunun var?! He ne sorunun var?! Biz ne yaptık sana?! Ne istiyorsun bizden?!"diye bağıran Merih'e döndüm. "Benim sizinle bir sorunum yok! Tamam mı yok! Ben sadece kardeşlerimi kaybetmekten korktum! Yine sevdiklerimin elimden alınmasından kortum! Anladız mı?"dedim. Son kelimeyi fısıltı şeklinde söylemiştim. Birden biri bana sarılınca irkildim. Doğu bana sarılıyordu. Bende kollarımı ona doladım. "Merak etme kardeşim. Biz onları elinden almayız. Biz yanında olduğumuz müddetçe de kimse sevdiklerini elinden alamaz."dedi. Kafamı boynuna gömüp "Söz ver. Onları elimden almıyacağınıza,beni yalnız bırakmayacağınıza söz verin."dedim. Doğu beni kendinden ayırıp "Söz reis. Yanından ayrılmayacağız. Zaten seni bırakıp kaçsak bile sen bizi bulur kafamızı duvara sürte sürte gebertirsin."dedi. Onun bu söylediğine kıkırdayıp "Yaparım vallaha."dedim. "Artık herşey tatlıya bağlandığına göre kantine inelim mi? Hiç derse giresim yok."diyen Çağrı'ya döndüm. Tam ağzımı açıp cevap verecekken telefonu çalmaya başladı. Telefonun ekranına bakınca gözlerini devirdi. "Ne var Yankı. Arka bahçedeyiz. Kantine geçicez şimdi. Evet yanımızda. Tamam kantinde görüşürüz."diyerek telefonu kapattı. "Ulan annemden beter bu ya. Lan onbeş dakika görmedi hemen arıyor. Hadi yürüyün gidelim."dedi. "Durun lan. Size iki çift lafım var beyler. Siz hele bir bu kızları üzün o zaman karşınız da beni bulursunuz."dedim. "Yok reis ne üzmesi. Zaten biz kızları üzsek direk dünyayı terk ederiz. Yani sen hiç merak etme."dedi Merih. Onlara 'akıllı olun aklınızı alırım' bakışı atıp piç smile yaptım.😏
Kızlar benim bu halime gülerken erkekler sadece tebessüm edinmekle yetinmişlerdi. "Hadi yürüyün gidelim şu kantine ben çok acıktım."diyen Doğu'ya bakıp göz devirdim. Ulan bu çocuk hiç doymuyor mu? Şu iki gün içerisinde elinden yemek düştüğünü görmedim. Ya bir çikolata,ya bir kek,ya da bir tost. Doymuyor doymuyor. Herkes Doğu'yu onaylayınca kantine yürümeye başladık. Sonunda kantine geldiğimizde bir masaya oturduk. Biz siparişlerimizi Merih'e verirken karşıdan da Yankı salağı geliyordu. Yanıma gelip oturdu ve yanağımdan makas alarak "Naber yeşillim?"dedi. Ona sinirli bir bakış atarak eline vurdum ve ona cevap verdim,"Ya ben sana demedim mi bana yeşillim deme diye. Hem bir daha bana dokunma."diyip önüme döndüm. Omzumda bir el hissetmemle beraber bir göğüse yaslanmam bir oldu. Oha lan çok güzel kokuyor. Kokusu böyle deniz gibi. Aynı İzmir'in denizi gibi kokuyor. Çok güzel. Beni göğsüne yaslayana baktığım da Yankı olduğunu gördüm. Yuh ben o güzel şeylerin hepsini bu orangutan kılıklıyamı söyledim. Allah'ım affet yarabbim. Bir daha konuşmam bu salak hakkında öyle. "Lan bıraksana beni. Ne sarmışın ahtapot gibi kollarını. Lan nefes alamıyorum!"diye cırladım en sonunda. Masadaki herkes kulaklarını tıkarken,Yankı yüzünü buruşturup kollarını çekti. "Ya knk niye cırlayıp benim hassas kulaklarımın anasını ağlatıyorsun. Ah örsüm,çekicim,üzengim. Öldü hepsi ya. Pis kulak katili."diye söylenen Doğu'ya gözlerimi kıstım ve "Bana bak. Eğer çeneni kapatmassan asıl kafan yerinde olmicak. Kes sesini yemeğini ye. Bak çocuk o kadar gitti aldı."dedim. Doğu hemen çenesini kapattı ve yemeğine döndü. Bende Merih'e sipariş verdiğim kekimi ve vişne suyunu yemeğe başladım. Kekimin son dilimini yerken karşıdan bize sırıtarak gelen bir Arel görmemle durdum. Niye sırıtıyor bu salak. Arel yanımıza geldiğinde hepimize bakarak "Siz hayırdır gençler böyle? Hepiniz bir yakınsınız sanki?"diyerek kaşlarını indirip kaldırdı. Yanıma baktığım da Yankı dibime girmiş mübarek. Onu hemen kendimden uzaklaştırdım ve Arel'e cevap verdim. "Bizim kızlar sevgili yaptı Arel. Biz sap kaldık seninle. O yüzden bunlarla bu kadar yakınlar."dedim ve göz devirdim. Arel bana değişik bir şekilde sırıtarak bakıyordu. Sonra bana söylediği o cümleyle sinirimi tepeme çıkardı. "Knk bence sen hiç sap gibi durmuyorsun. Yankı'yla maşallah yani."diyerek imalı imalı konuştu. "Arel seni 190 yerinden bıçaklar,damatlık giydirir,kezzapa sokar,uçurumdan atar,tekrar yukarı çıkarıp arabayla üstünden geçer ve kurtlara yem ederim kardeşim. Düzgün konuş benim asabımı bozma."dedim ve oturduğum sandalyeye daha da yayıldım. Masadaki herkes bana şaşkınlıktan pörtlemiş gözlerle bakarken ben kekimin son dilimini ağzıma attım ve meyve suyumun son yudumunu içtim. Arel şaşkınlıktan çıkmış olucakki "Tamam apla. Sakin ol. Ben öyle birşey demedim ki. Sen yanlış anladın."dedi ve şirince sırıtmaya çalıştı. Bakın altını çiziyorum çalıştı. "Arel yapma şöyle aynı orangutana benziyorsun kardeşim."dedim ve sırıttım. En sonunda herkes yemeğini bitirmişti ve susuyorlardı. Bende telefonla uğraşıyordum. Egehan dayımın kızı Deren'le konuşuyorduk. Onlarıda çok özlemiştim. Biz İzmir'de oturuyorduk. Onlar İstanbul'da. Dedemin ve anneannemin yanaklarını sıkmayı,Egehan ve Egemen dayımla futbol oynamayı özlemiştim. Ve birde Egemen dayımın oğlu Dolunay'ı PlayStation'da yenmeyi özlemiştim. Umut dayım var birde. O İngiltere'ye taşındığı için onunla pek görüşemiyorduk. Ama en yakın zamanda İstanbul'a gitsem iyi olacaktı. Elimdeki telefonu masaya bırakıp bizimkilerin ne yaptığına baktım. Arel ve Yankı'da benim gibi telefonla uğraşıyorlardı. Diğerleri ise sevgilileriyle uğraşıyorlardı. Telefonumdan mesaj sesi gelince kafamı telefonuma çevirdim. Telefonun ekran kilidini açıp mesaja baktım. Kuzen Dolunay'la beraber İzmir'e taşınıyoruz. Yani artık hep beraberiz.;*
Mesajı okumamla çığlığı basmam bir olmuştu. Bizimkiler bana korkuyla bakarken ben sevinçten ne yapacağımı bilememiştim. "Asrın iyi misin birşey mi oldu?"diye soran Ilgaz'a çevirdim bakışlarımı. "Hayır bro birşey olmadı."dedim. Onlar bana yemek görmüş Doğu gibi (evet benimki yemek görmüş Doğu. Tamamen kendi üretimim.)bakarlarken ben hâla şok geçiriyordum. "O zaman ne oldu da çığlık attın benim aptal kuzenim?"diyen Arel'e döndüm. "Dolunay ve Deren buraya taşınıyorlarmış!"diye bağırdım ve ayağa kalkıp en yakınımdaki kişiye sarıldım. Sarıldığım kişiye bakınca sırıtarak bana bakan bir adet Yankı buldum. Ne yani buna mı sarıldım ben ya? Neyse vur göte gitsin. Sonra koşarak Arel'in yanına gittim ve onada sarıldım. O da bana sarılıp etrafında döndürmeye başladı. Sonunda Arel beni bırakınca direk kantinci amcanın yanına gittim ve üç tost,iki hamburger,ve bir pizza vermesini söyledim. Sonradan içecek unuttuğum aklıma geldi ve kantinci amcaya iki kola,iki portakal suyu,iki tane de su vermesini söyledim. Kantinci amca beni başıyla onayladı ve siparişlerimi hazırlamaya başladı. Yarım saat sonra herşey hazır olunca aldım ve koşarak bizim masaya gittim. Aldıklarımın hepsini Doğu'nun önüne yığdım ve "Sevincime say bro. Yoksa sana hiç birşey almam. Şimdi onların hepsini ye bitir. Sizde bir şey istiyorsnız söyleyin. Yankı buna bugünlük sende dahilsin."dedim. Herkes bana anlamsız ve şaşkın gözlerle bakıyorlardı. Ne yani hiç mi kuzenleri geliyor diye sevinen insan görmediniz. Doğu ayağa kalkıp bana sarıldı ve "Bro babana söylesek beni evlatlık alır mı ya?"diye sordu. Ona gülümseyip kendimden ayırdım. "Kusura bakma bro. Babam kabul etsede ben kabul edemem. Çünkü benim bir abim var ve o bizim eve yetiyor yani."dedim. Doğu'nun yüzü düşerken hemen kendini toparladı ve Yankı'yla Çağrı'ya bakarak,"Olsun bende Şeyda teyzeme söylerim o evlatlık alır beni. Hem beni bu iki dağ ayısından daha çok seviyor."dedi. Yankı ve Çağrı aynı anda "Doğu!"diye kükreyince zavallım hemen yerine oturup yemeklere gömüldü.
5 saat sonra
Sonunda okul bitmişti ve eve gidiyorduk. Bende hemen bizimkilerle vedalaştım ve arabama atlayıp eve sürdüm. Çünkü bizim mallar bugün geliyordu ve uçakları bir saat sonra iniyordu. Eve geldiğimde arabamı park etmeden indim ve kapıdaki güvenliğe hemen geliceğimi söyledim. Kapıyı çaldım ve açılmasını bekledim. Melek teyze kapıyı açtığında ona başımla selam verdim ve konuşmaya başladım. "Melek teyze iki oda hazırlayabilir misin? Biri Deren için. Diğeri Dolunay için. Ama sakın babam ve abime birşey söyleme sürpriz olması gerek tamam mı?"dedim ve ona baktım. O da başıyla beni onaylayınca hemen yukarı odama çıktım. Hemen hızlı bir duş aldım ve banyodan çıktım. İç çamaşırlarımı giyip hemen dolabıma koştum. Dolabımdan beyaz bir kot şort ve gri baskılı bir t-shirt çıkarıp giyindim. Üstüne de kot ceketimi aldım. Ayağıma da beyaz bez ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı kurutup taradım. Saate baktığım da yarım saatim olduğunu gördüm. Havaalanı burdan yirmi dakikaydı. Ama benim bebeğimle on dakika. Hemen aşağı indim ve dışarıya çıktım. Arabama atladım ve havaalanına gazladım. Allah'tan yollar boştuda hız yapabiliyordum. On dakika sonra havaalanına geldiğimde hemen arabayı park ettim. Arabadan inip bizimkileri beklemeye başladım. On dakika sonra elinde bavullarla ve didişerek gelen kuzenlerimi gördüğümde yüzüm de kocaman bir gülümseme belirdi. "Dereeen! Dolunayy! Burdayım."dedim el sallayarak. İkiside beni fark edip didişmeyi kestiler ve koşarak yanıma gelmeye başladılar. Yanıma vardıkların da ikisinede kocaman sarıldım. "İzmir'e hoşgeldiniz."dedim ve kocaman gülümsedim. İkiside bana gülümseyip "Hoşbulduk."dediler...
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Multi Asrın'ın giydikleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın
General Fiction"Ağla Yeşil Denizim ağla. Ağlaki rahatla." "Yeşil Denizim mi?" "Evet Yeşil Denizim. Sen benim Yeşil Denizimsin. Gözlerin yeşil olmasına rağmen bir deniz gibi uçsuz bucaksız. Bir deniz gibi muhteşem. Bir deniz gibi tapılası. Bir deniz gibi huzurlu."d...