"Arda bu sorunun cevabını söyler misin? dedi tarih hocası hafif sert bir tonda. Oysaki dersi dinlemekten başka ne varsa yapıyordum o an. Mesela düşünmek gibi, plan yapmak gibi... Uzatmadan sorusuna cevabımı verdim.
"Hocam, bu anlattığınızı ben anlayamadım." Arkadamda oturan çocuğun "Dersi dinlemeyince ben," dediğini duydum. Normal zaman olsa suratına yumruğu yerdi ama öyle bir şey yapacak kadar salak değildim.
"Bir gün de 'Anladım hocam cevaplayacağım.' de be çocuğum!" Sınıftan gelen gülme seslerini bile duymamıştım. Çünkü tekrar vermiştim kendimi düşünmeye...
***
Çocuğun uzaklaşmasından sonra eşyalarımı güzelce toplayıp, sınıfıma gitmiştim ve sevdiğim dersi yani edebiyattan verilen ödevi hocama gösterip artımı kapmıştım. Artı aldığım her zaman yüzüme hınzırca bir gülümseme yerleşiyordu.Dersin sonlarına doğru gelen soruyla kimse el kaldırmayınca ben de cevaplamak üzere, parmak kaldırdım.
"Evet Yasemin?" Tam cevaplayacakken sınıfın yaramaz ve kötü çocuğu olarak adlandırdığım Serkay "Zil çaldı," diye kendine yakışır bir cevap verdi. "Peki Yasemin geldiğinde cevaplarsın o zaman."
O anda aklıma gelen düşünceyle yerimden fırladım. Lütfen yani benim intikam almam lazımdı. Çocuk gelecek düşerecek beni, sonra elini kolunu sallaya sallaya yoluna devam mı edecekti? Hah!
Koridorda yürürken bir anda sınıfını bilmediğim gerçeğiyle durdum. Hemen kattaki nöbetçi öğretmene "Hocam, şöyle uzun boylu, koyu kahverengi saçlı bir çocuk var onun sınıfı nerde biliyor musunuz acaba?" Hiçte açıklayıcı olmayan lafıma Emre hoca olumlu olduğunu düşündüğüm bir cevap verdi.
"Sanırım Arda'dan bahsediyorsun. O 11/C sınıfında."
"Çok sağolun Emre hocam," deyip sınıfa doğru yol aldım o sorgulamaya başlamadan önce.
***
Bir ders daha boşa gitmiş gibi gözüküyordu. Düşüncelerimi ve aklımdaki planları kağıda döktüğümde gene aynı sonuca varıyordum. Diğer çizimlerimden farklı bir şey çıktığı yoktu.
Sinirle soludum. Çabuk sinirlenen bir tiptim. Bunu söylemekten nefret ediyordum ama sanırım yeni fikirlere ihtiyacım vardı ki böylece büyük sırları çözebileyim. Yani bunun için gidip birileriyle arkadaş olmak gerekiyordu sanırım?Ben ne yapacağımı düşünürken sınıfımıza son sürat hızla bir kız girdi. Tanımıyordum o yüzden kafaya takmadım ama gözüme de çarpmadı değildi. Ne acelesi varsa?
Sonra bir anda durdu ve sınıfı incelemeye başladı. Normaldi tabii. Okulun en havalı ve güzel sınıfı bizimkiydi.
Kızı incelemeye devam ettim. Ne arıyordu burda? Herhalde sırf sınıfa bakmak için gelmiş olmazdı değil mi? Öyleyse bile buraya bu hızla gelmesi saçmaydı.
Ben böyle 'düşünceli' yorumlar yaparken ve neden buraya geldiğini anlamaya çalışırken bir anda bana baktı. Anında da kaşlarını çattı. Ve bir anda üstüme doğru gelmeye başladı.
Fazlasıyla yakınıma gelip kimseyi de umursamadan elleriyle omuzlarımdan itti. Daha kızmaya ve hesap sormaya vakit kalmadan "Oğlum sen kendini ne sanıyorsun, nasıl cüret edersin sen bana çarpmaya? Elimdeki her bir eşyam -telefonum olmak üzere- yere düştü! Bunu göstereceğim sana!" diye kükredi sonra elini yumruk yapıp bana vurmaya yeltendiğinde o minnacık ellerini sıkıca ve sertçe sıktım. Bu sırada herkesin bize baktığı da gözümden kaçmadı.
Allah aşkına bu kız mı bana "gösterecekmiş"?
"Şşşt, yavaş gel bakalım. Biraz sakin ol ya ne bu acele?" dediğim saniye az önceki derse girmeden önce çarptığım kişinin bu kız olduğunu anladım.
"Bırak elimi!!"
"Yoo neden bırakayım, hem madem bana günümü göstermeyi çok iyi biliyorsun o zaman ellerimden de kurtulmayı eminim biliyorsundur küçük fare," dedim ve onu aşırı derecede de sinir edecek bir şekilde gülümsedim.
"Bir dakika ne?! Küçük fare mi?! Olum sen ne sanıyorsun kendini!!" Böyle ciyaklaya ciyaklaya konuşması beni daha da güldürüyordu.
"Aynen öyle beğenemedin mi? Ayrıca benden özür falan da bekleme alt tarafı çarptım. Derse geç kalmak istemem malum." Gene sırıttım.
"Alt tarafı çarpmışmış! Öküzler gibi koşturmanı geciktirecek kadar geç kalmasaydın o zaman!"
Buna cevap olarak, "Sen de benim bulunduğum zaman diliminde ortalıkta dolaşmasaydın o zaman küçük fare."
Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Sinirle soludu. Tam gene konuşacakken zilin çalmasıyla elini sert bir şekilde çekti ve "Emin ol senle işim bitmedi Öküz Bey, en yakında sürede tekrar görüşeceğim senle," dedi ve ortalıktan toz oldu.
Sınıf ise hala şaşkın ve anlamaz gözlerle bana bakarken ben umursamayarak yerime çöktüm ve tam hoca sınıfa girmeden önce bu kızla ilgili ilgimi çeken şeyler olduğunu fark ettim. Ve anında gözlerim parladı.
Bu kızda planlarıma yardım edebilecek bir potansiyel görmüştüm.
***
Tam da zamanında çalmayı başaran zil sayesinde hıncımı çıkaramadığım - Adını Emre hocadan öğrenebildiğim- Arda'nın suratına doğru "Emin ol senle işim bitmedi Öküz Bey, en yakın sürede tekrar görüşeceğim senle, dedim ve geldiğim hızla sınıfıma doğru koştum. Derse geç kalmıştım. İkinci edebiyat dersiydi. Demet hocayı çok seviyordum. Bu yüzden onu gözünden düşmek... Bu düşünceyle daha da hızlı bir şekilde sınıfa doğru koşmaya devam ettim. Ama o Arda denile öküzcüğe gösterecektim ben çıkışta!Söz verdiğim gibi daha uzun bir bölüm yazdım. Umarım iyi olmuştur. Oylarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LONDRİST
AdventureBir şehir, iki ayrı dünya... Londrist'e hoşgeldiniz! Bilmiyordu kimse yaşadığı yer dışında başka bir yer. Bilmiyordu kimse aslında parçalara bölünmüştü şehir. Sade bir hayat sürerek yaşıyorlardı sadece. Ama ikisi... İşte ikisi çıkagelince ortada 's...