"Her gece düşünüyorum. Her seferinde de %100 anormal olduğunu fark ediyorum," dedi tam istediğim bir ton ve cevapla.
İşte o an karar vermiştim Yasemin benim aradığım kişiydi.
"İşte istediğim cevap, işte bu benim kızım!" dedim mırıldanarak.
"Efendim? Bir şey mi dedin?" dedi Yasemin ben içimde deliler gibi sevinirken.
"Yok bir şey. Var aslında. Of senle konuşmamız gereken acayip şeyler var!" dedim bir çocuktan farksız çıkan sesimle.
"Hiç bir şey anlamıyorum biraz daha açık konuşur musun? Daha sadece bugün senin bana çarpmanla tanıştık, seni tanımıyorum ve şimdi gelmiş benle arkadaş olmaya çalışıyorsun ayrıca da ikide bir 'Bir şey konuşmam lazım,' diyorsun. O yüzden artık konuşsan iyi olur," dedi. Haklıydı küçük farecik o yüzden susup açıklama yapmaya başladım.
"Tamam, tamam sus haklısın. Biraz hızlı bir başlangıç oldu. Bak öncelikle ben senin bildiğin klasik erkek tayfasına girmem. Tek başımayım nerdeyse arkadaşım yok denebilir sadece Serkan diye bir çocukla arada sohbetim vardır. Hayatım düşünmek dışında başka bir şeyle geçmez. Ayrıca annemle yaşıyorum babam eve sık uğramaz. Bizi çok sevmez." Uzunca olan konuşmam bitince Yasemin'in de kendisini tanıtmasını bekledim. O istemişti tanımak, şimdi sıra ondaydı.
Oysaki o bana iki karış açılmış ağzıyla bakıyordu."Bana şöyle bakmayı kes farecik." Böyle deyince hemen eski haline döndü.
"Of Allahım fare demeyi kes ya."
"O zaman sen de başla konuşmaya kimsin sen?"
"Tamam. Benim de senden bir farkım yok. Hiçbir arkadaşım yok. Babam iki sene önceye kadar evi terk etti annemle sıradan bir hayat yaşıyorum," dedi bana nazaran az süren konuşmasıyla.
"Yasemin, sen benim aradığım kişisin," dedim konuya ikinci bir defa giriş yaparak.
"Açık konuşur musun artık?! Ne demek sen benim aradığım kişisin?"
"Of bak. Bu şehirde normal olmayan şeyler dönüyor tamam mı? Bu yüzden sana baştaki soruyu sormuştum. Bu hayatı ne kadar normal buluyorsun diye. Bana göre de değil hem de hiç. Hayatımız o kadar sıradan ki... Burda normal şeyler dönmüyor hem de uzun zamandır," dedim bir çırpıda. İçimi uzun zamandır hatta yıllardır dökmemiştim. Bu iyi geldi. Sinirden de ellerimi sıkı yumruklar haline getirmiştim. Ona bakmıyordum ama cevabını bekliyordum. Kısa bir süre sonra konuştu.
"Arda ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Sen benim kimseye diyemediğim, paylaşmaya korktuğum şu ana kadar içime attığım tüm düşüncelerimi özetledin," dedi büyük bir mutluluk içinde.
Tek mutlu ve şaşkın olan o değildi. Ben de o bunları dediği saniye itibariyle ne yapacağımı şaşırmıştım.
"N-ne y-yani şimdi sen de benim düşündüklerimi mi düşünüyorsun?" dedim kekeleyerek ve emin olmaya çalışarak.
"Evet, düşünüyorum," dedi içten bir şekilde gülümseyerek. Sonra neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum ama yumruk olan ellerimi kendi elleriyle sararak konuşmaya devam etti. Bu hareketi beni daha fazla olduğum yere sabitlemişti.
"Arda, bunlar bir tesadüf değil. Aynı şeyleri düşünmemiz, bir anda çarpışmamız, yaşadıklarımızın tıpatıp aynı olması... Bize verilen bir şans bu."
Bunları söylerken çok farklı biri olmuştu. Zafere kavuşmuş gibiydi. Sabahki intikam almaya çalışan çocuksu Yasemin bir anda yok olmuştu sanki.
Şaşkınlığımı yenmeye çalışarak konuşmaya çalıştım. Ellerimi de çektim."Sanırım haklısın. Bu bize verilen bir şans. Yani burdan da işlerin bu şehirde normal yürümediğini anlayabiliriz. Sırları açığa çıkarmalıyız," dedim hızlıca plan konusuna gelmeye çalışarak. Ama o beni durdurdu. Ayrıca elimi çektim diye de herhangi bir tepki göstermedi.
"Tabiikide bu bize verildiğine inandığımız şansı boşa harcamayacağız. Her türlü sırrı ve gizemi açığa çıkaracağız. Ama bir anda yapamayız bunu. Çok düşünmemiz ve yapmamız gereken şeyler var. Burası da uygun bir yer değil."
Bu kızda hoşlanmaya başladığım bir özellikte aceleci davranmamasıydı.
"Yani şimdi arkadaş mıyız?" dedim saçma bir soru olduğunu düşündüğüm halde.
"Evet arkadaşız. Ama hala bana bir özür borcun var Öküz Bey!" diye mızmızlandı eski haline dönerken.
"Çok beklersin farecik," dedim ve yüzüme o sevmediği gülüşümü yerleştirdim.
Saatine bakarak, "O konu daha kapanmadı canım benim ama şimdi gitmem lazım geç oluyor annem merak etmiştir çoktan," dedi ve hemen ayağa kalktı.
Ama onu durdurdum. "Bekle, beraber gidelim, gitme bu saatte tek başına."
Bunun üstüne sadece bana minnetle gülümsedi. Sanki senelerdir kimsede göremediği güven ve sevgiyi görmüştü.
Böylece yola koyulduk. Bana evinin nerde olduğunu gösterdi ve yol boyunca bu konu hakkında hiçbir şey konuşmadık. Evinin önüne geldiğimizde gene şok içindeydim.
"Beni hala şaşırtmaya devam ediyorsun minik farem."
Eve ona farem demiştim. Ben de bir an ne dediğimi şaşırdım. Demek ki bu kıza kendimi gerçekten yakın hissediyordum.
O da anlamamış bakışlarla baktı bana.
"Ne ara faren oldum ben senin ya?" Güldü. Samimice.Sorduğunu pas geçerek, "Benim evime çok yakın oturuyorsun. Bir sokak sonrada ben oturuyorum," dedim sırıtarak.
"Tamam. Peki. Bunu normal karşılayacağım," dedi karşılayamacağını bildiği halde.
"Neyse görüşürüz o zaman," dedim.
"Görüşürüz," dedi ve bana sarıldı. Beni fazlasıyla şaşırtıyordu. Önce afallasam da ben de bir şekilde ona sarıldım. Böyle şeylere alışık değildim."Bana numaranı verir misin?"
"Anlamadım ne dedin?" Başı göğsüme dayalı olduğu için sesi bir mırıltı gibi çıkmıştı.
"Bana numaranı verir misin? Sabah belki beraber gideriz okula. Sonrası içinde gerekecek tabii."Böylece karşılıklı numaralarımızı verdik. Ve eve vardım.
İlk defa bu kadar huzur dolu ve mutlu bir şekilde eve gidiyordum.
Akşam yatmadan önce son bir kere daha düşündüm.
Ama bu sefer plan falan yapmadım kafamda.
Tek düşündüğüm çok güzel bir günü atlattığımdı. Ve bana sonsuza dek yardımcı olacağına inandığım bir arkadaşa sahiptim.
Tek yapmamız gereken harekete geçmekti.
Artık daha fazla sır kaldıramazdı bu masum halk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LONDRİST
AdventureBir şehir, iki ayrı dünya... Londrist'e hoşgeldiniz! Bilmiyordu kimse yaşadığı yer dışında başka bir yer. Bilmiyordu kimse aslında parçalara bölünmüştü şehir. Sade bir hayat sürerek yaşıyorlardı sadece. Ama ikisi... İşte ikisi çıkagelince ortada 's...