O gün akşam eve döndüğümde, daha doğrusu Arda beni eve bırakınca hayatımda hiç olmadığım kadar mutluydum.
Daha önce kendime bile söylemeye korktuğum düşüncelerin aynısına sahip bir arkadaşım olmuştu. Her şeyi geçtim, bir arkadaşım olmuştu.Ama sanırım şimdi yapmamız gereken çok şey vardı. Oturup planlar yapmak, doğru zamanı bulup saldırmak? Saldırmak. Ağır bir kelime olmuştu sanırım.
Doğru kelime hangisiydi bilemiyorum ama çözmek istiyordum sırları, herşeyi...Ben böyle ne olacağını bilmez -ve tabiiki mutlu- bir şekilde otururken annem odamın kapısını çaldı. Hiçbir zaman rahatsız etmez,kapıyı çalmayı unutmazdı.
"Girebilirsin anne," dedim heyecanlı bir şekilde.
"Boşsun sanırım. Anlat bakalım bugün nasıldı okul? Yeni bir arkadaş edinebildin mi yoksa durum vahim mi?" dedi sıradan bir ses tonunda. Ona önce inanamayacağını bildiğim herkese göre sıradan olan ama ona göre müthiş bir kelime olan 'evet'i söyledim.
"Evet bir arkadaşım var artık."
"Tatlım, şaka yapıyorsun değil mi?" Böyle dese de sesinde inanmak istediğini gösteren bir ton saklıydı.
"Anne şaka yapmıyorum. Beni sonsuza dek koruyabilecek ve sevebilecek bir arkadaş edindim."
"Ah, ben.. ben çok çok mutluyum kızım! Sonunda bir arkadaşın oldu!" Gülümsedi. Ben de karşılık verdim.
"Ne duruyorsun o zaman anlat nasıl tanıştınız adı ne?""Adı Arda," diyerek başladım ve bana çarpmasından başlayarak şimdi olanlara kadar anlattım. Ama kelimeleri çok özenle seçmiştim. Çünkü annemin bilmesini istemediğim bir şey varsa o da bu yaşadığımız şehirle ilgili güzel ve iyi düşüncelerimin olmamasıydı. Sadece ama sadece bir kere ona "Anne, neden bu kadar sakin bir yerde yaşıyoruz. Her şeyin acayip bir şekilde normal olması sence de anormal değil mi?" diye sormuştum. Bana verdiği o soğuk cevapsa aynen şöyle olmuştu. "Sus, kapa çeneni. Güzel günlerine şükret. Okuluna git, hayatını normal yaşa, bir şey kaybetmezsin. Bir daha da bu konu açılmayacak!"
O gün bugündür susmuştum. Ve sonunda içim Arda'ya dökme acayip iyi gelmişti. Verdiği cevap ve ton ise anneminkiylen alakasızdı. Sanki biri bir anlığına içine girmişti ve bu cevabı vermesini sağlamıştı.Uzun ve şu an bana komik gelen tanışma hikayemizi anlatmayı bitirince annem önce biraz tereddüt eder gibi oldu.
"İlk olara erkek bir arkadaşının olması değişik geldi," dedi sadece sanki etkilenmemiş gibi.
"Anne ne yapabilirim? Erkek veya kız, far eder mi? Sonuçta bir arkadaşım var ve beni sonsuza dek koruyabilecek ve sevecek biri diyorum." Sesim ister istemez yüksek çıkmıştı.
"Üzgünüm haklısın. Neyse senin adına sevindim kızım. Şimdi ödevlerin varsa yap, derslerine çalış. Ben sana kek ve limonata getireceğim. Hani şu en bir en sevdiğinden yaptım," dedi annem eski sesiyle.
"Valla mı? Ayy, eline sağlık annecim. Acıkmaya başlamıştım iyi oldu," dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve çıktı.
Odada tek başıma kalınca ranzalı yatağımın üstüne önce çantamı fırlattım sonrada çıktım. Çok olmasa da belli bir miktar ödevim vardı.
Matematik.
Bir sayfa olduğunda bile işkence gibi gelen bir ders... Üstelik bir süre sonra sıkıyor! Böyle dememe rağmen hep kasıp yüksek not almaya çalışıyorum. Önemli bir ders sonuçta ne yapacan?Hocanın dağıttığı sayfaları çıkardım ve bir yana koydum. Ardından defterden konuyu tekrar edip masamın başına geçip ödevimi yapmaya başladım. O sırada da annem kek ve limonatayı getirip "Afiyet olsun biricik kızıma," dedi ve sessizce çıktı.
***
Sabah uyandığımda telefonum çalıyordu. Öncelikle kolumdan ayırmadığım saatime baktım. Daha 06.10'du. Erkendi yani, bu saatte kim arardı?Hemen telefonun ekranına bakınca Arda ismini görünce jeton düştü.
"Alo?" dedim uykulu bir sesle.
"Günaydın uykucu," dedi. Eminim o pis sırıtışı da vardır yüzünde. Eksik olmasın zaten (!)
"Günaydın, ukala bey. Erkenciyiz bakıyorum."
"Evet bundan sonra böyle. Altıyı on geçe sizin evin önünde buluşacağız. Okula erken gidip araştırmalara başlayacağız."Böyle deyince bir anda şok yaşadım. Ne yani ben 5 gün 5.30'ta mı kalkacaktım. Yok ya! Gelmiş bilmiş bir hoca gibi konuşması yetmemiş gibi bir de emir kipini kullanarak konuşmuştu.
"Başka isteğiniz var mı bari Ukala Bey?" dedim sinirli bir şekilde.
"Aslında her sabah daha da erken kalkıp bana Starbucks'tan bir kahve alabilirsin. Evet, evet öyle yap sen."
"ARDA!" Ciyakladım.
"Of kızım ne bağırıyorsun be!" dedi sanki bir şey yapmamış gibi.
"Bana emir verme. Kahve alamayacağım canım çok üzgünüm."
"Neyse bu konu kapanmadı. Sonra hallederiz. Anladığım kadar daha giyinmemişsin. 10 dakikan var," der demez yüzüme kapadı.Bir dakika boyunca sinirle telefona baktım. Bu yaptığını da intikam alma listeme koydum.
Tüm banyo işlerini halledip okul formalarımı güzelce giyip, saçımı taradım ve ördüm. Makyaj olarak fondöten allık ve kirpiklere de rimel uyguladım. Aşağı inip ayakkabılarımı giydim. Anneme de erken çıktığıma dair not bıraktım.
"Annecim benim bir ödevin araştırma kısmı var bu yüzden kütüphaneyi kullanmam lazım. Erken çıktım haberin olsun."
Koşarak aşağı indim ve Arda'yı orda buldum. Karşı kaldırımda gene duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Tabiiki elinden sevgili telefonu da düşmemişti.
Beni görmediği için yanına gittim. "Oo kimlerde gelmiş?" dedi ve ondan beklemeyeceğim bir şey yaptı. Sarıldı. Ben ona çoktan ısınmıştım her ne kadar sinir de olsam sevmiştim. O yüzden utanmadan direk sarılarak karşılık verdim.
"Hadi hemen kütüphaneye gidip araştırma yapalım. Belki neler dönüyor anlayıveririz hemen."
"Sanmam, bu kadar kolay bir görev olsa, bize verileceğini sanmam," dedim havalı bir şekilde. Bunun üstüne güldü o içten gülümsemesiyle. Ve böylece okula doğru yol aldık.
Yaklaşık 15 dk sonra kütüphanedeydik. Allahtan bizim okulunki hep erken açardı kütüphaneyi.
Süremiz kısıtlıydı o yüzden aceleyle sona doğru gittik. Ve bir anda hiç tahmin etmeyeceğim o kişiyle karşılaştık.
O ne arıyordu ki burda?
Umarım iyi olmuştur. Lütfen oy verin okuduktan sonra, destek ve oylarınızı gördükçe daha fazla enerji geliyor, yazasım falan da geliyor. Yorumlarınızı da belirtirseniz çok sevinirim. Yeni bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LONDRİST
AdventureBir şehir, iki ayrı dünya... Londrist'e hoşgeldiniz! Bilmiyordu kimse yaşadığı yer dışında başka bir yer. Bilmiyordu kimse aslında parçalara bölünmüştü şehir. Sade bir hayat sürerek yaşıyorlardı sadece. Ama ikisi... İşte ikisi çıkagelince ortada 's...