2| Yarım Kalan Limonata

45 6 23
                                    

●●●

"Valla ben bu çocuk için hiçbir şey yapmam." dedim kafamı sağa sola sallarken. Beren gözlerini devirdi.

"Kızım çok bir şey istemiyoruz ki zaten! Altı üstü şu ikisini barıştıracaksın."

Elimle Umut denen çocuğu gösterip "Ya tamam da niye? Bu çocuk barışsa n'olur, barışmasa n'olur?" dedim.

Beren muzhipçe sırıtıp "İyilik yapmış olucaksın." dedi.

"Gerek yok. Zaten bizim mahalleden değil. Kendine evine gitse, olur."

Umut denen çocuk ayakta duvara yaslandığı yerden bacaklarını üst üste attı.

"Ben bu mahalleye taşındım."

Iyi halt yedin. Aferin sana Umut denen çocuk! Ulan asıl seni şimdi Eren değil de Eymen döver. Mahallenin çıtasını yükselttin be! Bu çocuğu ben değil, peygamber gelse sevdiremez bundan sonra mahalleli gençlere. Tam çocuğa ters ters bakıyordum ki aklıma gelen dahiyane fikirle gülümsedim.

"Artık bu mahalleli olduysan, bi' mahalle dayağı yemen gerek canım, kusura bakma."

Suratını buruşturup "Ne?!" diye cırladı.

"O dayağı yedikten sonra herkes kardeşin olur zaten."

Beren hemen lafa atlayıp "Kızım iyi misin sen? Biz zaten çocuğu kavgadan kurtarmak için senden yardım istiyoruz." dedi. Beren'e döndüm hemen.

"Sen yardım et o zaman çocuğa! Niye benden istiyorsunuz ki?"

Beren alt dudağını dişledi. Ne halt yemişti bu kız yine?

"Şey.. aslında benle de barıştırmak gerekebilir diyecektim ben de zaten." Gözleri Umut denen çocuğa döndü.
"Umut yumruk atınca, ben Umut'un kolundan tutup partiden çıktım."

Abi dün gece partide nasıl içmişlerse Allah'ın verdiği beyinlerini de kaybetmişler! Berkay da bile daha çok vardır. Biri Eren'e yumruk atıyor, güya kavgayı durdurmak için. Biri kankasına yumruk atan çocukla birlikte partiden çıkıyor, kavgayı uzatmamak için(!) Allah'ım sen yüz tane versende boş, sonuçta beyin bedava!

İkisininde suratına mal mal bakıp "Ne haliniz varsa görün lan!" diye bağırdım. Tam o sırada telefonum çaldı. Masanın üzerindeki telefonuma benden daha yakın olan Umut (denen çocuk) ekrana bakıp yüzünü buruşturdu. Telefona tutup bana atarken "Al, helalin arıyor." dedi.

"Helalim arıyor..."

Telefona bakarken açıp açmama arasında kaldım. Bunları barıştırsa mıydım? diye düşünürken arama sonlandı. E tabi Melin 5 dk sürmüyor ya! Umut gözlerini devirip Beren'e bakarak konuştu.

"Helalim nedir ya?! İnsan sevgilisinin adını Helalim mi koyar?"

N'oluyor ya? Sevgili falan? Ulan Helalim diye kayıtlı olan Eren be! Hayır yani, benim tipime bakan anlar ki sap olduğumu. Bir de Helalim dalga geçmek için yani. Siz de kankalarınızın adını kekoca şeyler koymuyor musunuz? Yine de sevgilim var sanılması duygusu bile güzel hissettirdiği için sırıttım. Beren de bunu farkedip sırıttı. Bu çocuk anlayana kadar söylemicektim. Sevgilim var sansın bakalım Umut denen çocuk.

Umutla Beren'e bakıp "Onu bunu boşverin de arıyorum şimdi Eren'i. Melekliğim tuttu." dedim. Çalıyor...çalıyor...çalıyor....

"Efendim Melin?"

Efendim mi? Ho, he, ne var, noldu? Falan değil de "Efendim" mi demişti o? Çocuğun ayarlarıyla oynamışlardı resmen.

"Eren ben sana şey diyecektim ya..."

Bi' Sevsen BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin