- YETEEER!
Diyerek korkunç kabustan güneşli bir sabaha uyandım.
Midem bulanıyordu.
Koşarak kendimi lavaboya attım. Dün gece içtiğim kan midemden boşalırcasına dışarı çikıyordu.
Gördüğüm rüyayda neydi öyle?
Sanki hiç bitmeyecek, sürekli devam edecek ve devamlı tekrar edecek gibiydi.
Yüzümü yıkayarak lavabodan çıktım. Kendimi yatağıma atarak derinlere dalıp düşündüm.
Annem yine bana kızmıştı, insan ırkına zarar verme demişti. Ben zor durumda olmasam asla yapmazdım ama buna mecbur bırakılmıştım.
Geçen gece olanları unutarak, masum bir şekilde kahvaltımı yapıp okula gitmek için yola koyuldum. Saat daha çok erkendi ve galiba ben okula ulaştığımda bu saatte ana kapıların açık kalacağını pek zannetmiyordum
Dünün açık havasından anlaşıldığı gibi bu gün oldukça güneşli ve hoş bir sabahtı. Huzur her yana bulaşmış gibiydi.
Korkusuzca ilerliyordum sokakta.
Biraz sonra uzaklardan polis arabasının yaydığı siren sesi duyuldu, bu ses oldukça rahatsız ediciydi.
Hızımı arttırarak yürümeye devam ettim, her ne kadar da uzaklaşmaya çalışsam siren sesleri gittikçe yaklaşyordu. Az sonra bir grup polis aracı hızla yanımdan geçerek uzaklaştı. İçime huzur dolduğunu hissettim, ama sonra bu kadar telaşın ne için olduğunu anlamakta güçlük çekmedim. 'Ölü polisi' bulmuş olmalılardı. Tekrardan içime bir korkunun yayıldığını hissettim, ya benim onu öldürdüğümü anlarsalar?
Anlayamazlardı, ardımda tek bir kanıt bile bırakmamıştım ki.
"Selam" dedi biri beni tüm düşüncelerimden sıyırarak.
Ardıma dönüp baktığımda yine aynı sıcak gülümsemesiyle bana bakan Ned duruyordu. Ahh tanrım bu çocuktan kurtulamayacakmıyım?
Her yerde karşıma çıkıyordu.
"Selam" dedim yüzüme yapmacık bir şaşırma ve gülümseme ekleyerek.
"Bu saatte nere?" diye sordu beni süzerek.
"Okula gidiyorum ama sanırsam biraz erken" dedim.
"Oldukça erken" dedi gülümseyerek. "Bu saatte kimse okula gitmez."
"Sanırım tahmin etmiştim, sıkıntı insanı bir yerde uzun süre tutmuyor galiba." dedim gözlerimi yere devirerek. Bu çocuk bana değişik duygular yaşatıyordu, daha önce böyle hissettiğimi sanmıyorum.
"Bu saatte okula gitmeyeceğine göre sen ne için dışardasın" dedim cesurca.
"Spor" dedi kısaca, yüzüme bakıyordu sürekli. "Her sabah bu saatlerde koşarım."
Biraz sonra bir kaç polis aracı sessiz bir şekilde hızla yanımızdan geçti.
"Birşeyler olmuş olmalı" dedi Ned.
"Bilmem, öyle gözüküyor, telaşlılar" dedim umursamazca.
Sessizce yürümeye başladık, kaçamak bakışlarımızı da eksik etmeden...
"Çok farklı birisin" dedi birden.
"Nasıl farklı?" dedim şaşırmışça.
"Çok sessiz ve içine kapanıksın" dedi.
"Her şeye ve her kese şüphe ile bakıyorsun."
Ne demeliydim ki? Aslinda tam olarak insan olmadığımı söylesem ne yapardı ki? Doğrular hiç bir zaman söylenmezdi bazı durumlarda, bazen yaşamak ve hayatta kalmak için yalan söylemek gerekti.
"Kimseyi tanımıyorum burda" dedim sessizce. "Bilmediğin bir şehre ve tanımadığın insanların arasına karıştığın da sanırsam paranoyak bir dedektif kesiliyorsun."
Gülmeye başladı, gözlerinden mutluluk akıyor gibiydi.
"Bu gayet iyidi" dedi ve yüzüme baktı.
"Ben koşsam iyi olur, okula terli terli gelmek istemem. O zaman okulda görüşürüz." dedi.
"Görüşürüz" dedim ve koşarak uzaklaşmaya başladı. Yükselmeye başlayan güneşe yüzümü çevirerek okuluma doğru yol almaya başladım hiç bir şey umrumda olmayarak. Sadece içime dolan huzurun hazzını yaşamak istiyordum. Ned ile konuşmak, sohbet etmek huzur veriyordu sanki. Bazen sorduğu zor sorular olmasa ve benden kuşkulaniyormuşcasına yorumlar yapmasa onunla iyi anlaşabirdim.
Hayatım boyunca ilk defa yaşadığim bir duygu yayıldı içime, huzur olamazdı ama onun kadar saf ve temizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aswang | Karanlıkta Kal
Ma cà rồngHer şey koyu karanlık summit ormanında başladı. karanlık ormanın derinliklerinde, küçük bir kulübede dünyaya açıldı. Baştan çıkarmak en büyük silahıydı, O gündüz insan, gece Şeytanďı. Göklerde Belaya kanat çırpan kargalar misali, süzülerek 'Ölüm' ge...