BÖLÜM DOKUŽ

29 20 4
                                    

Ders boyunca hiçbirşey konuşmadan öylece bana bakıp durdu, tek bir saniye dahi olsun gözlerini benden ayırmadı. Rahatsız edici bir durumdu, normal bir insan olsaydım kesinlikle çoktan kızarmış, domates'in koyu rengini almıştım. Bronz renkli saçlarının beyaz tenine olan uyumu harikaydı, masmavi ve oldukça derin olan gözleri bana kuşku ve hayranlıkla bakıyordu. İlgilenmiyormuş gibi yaparak dersime konsantre olmaya çalışıyordum lakin Ned'in ezici bakışlarına maruz kalmak kesinlikle buna mani oluyordu. Arada kaçamak bakışlarla kendisini süzüyordum, bakışları hâlâ aynıydı, ifadesiz...
Derse odaklanıp koçun tahtaya yazdıklatını dikkatlice not alıp dersin geri kalanını dinledim, bu arada kafamı Ned'e çevirdiğimde kafasını çevirmiş Koçu dinliyordu. Bu kısa sürmezdi, tekrar ilgi alanına girerdim hiç kuşkusuz.
Ned de farklı birşey vardı, sezdiğim ama bir türlü çıkaramadığım birşey...
Ders tüm gürültü ve şamatasıyla sürerken ben ve Ned ayrı dünyalarda gibiydik. Kafamı ona taraf çevirdim ve dikkatlice yüzüne baktım, saf ve temizdi ve bir o kadar da şüpheli ve tehlikeli.
Ben onun hakkında bunları düşünürken o da kafasını çevirip bana baktı, işte o an gözlerimiz bir birine kenetlendi. Yakıcıydı, derinlere, çok derinlere işleyen zevk veren bir acı gibiydi. Gözlerinde kaybolmak ve tekrar yolumu bulamamak daha cazipti tüm olanlardan ve olacaklardan. Zaman durmuş gibiydi, şimdi sadece biz vardık bu dünyada ve sadece biz yaşıyorduk bu anı. Bakışlarında kuşku vardı, tehlike her zamanki gibi ön plandaydı. Ben ne yapabilirdim ki onun bu çekimi karşısında, insan doğasına oldukça yabancıydım. Aşkmıydı acaba bunun adı, bu dünyada, insanlar arasında sevgimiydi bunun tarifi..?
Bilmiyordum olacakları ama ileride olacaklar pek hayra alamet değildi şüphesiz. Alev alevdi dudakları, hissedebiliyordum, benim kadar soğuk olamazdı. Baştan aşağıya bir ürperti hissettim, neler oluyordu ki bana?  Ölmek istemiyordum, zaten önümde uzun bir hayat vardı. Bela, tanımı belaydı, bakışlarında bela gizliydi, nefret sezile bilirdi lakin neyden nefret edecekti ki? Benim bir Aswang olduğumu bilmiyordu, bilmesini de istemiyordum.
Kendimi onun büyüsüne kaptırırsam ki şuanda kaptırmak üzereydim, sonucunun çok ama çok acı olacağını biliyordum.

Kafamı ilk çeviren ben oldum, birkaç saniyelik göz göze gelme oldukça uzun bir süre gibi olmuştu. Ned de kafasını çevirmişti, derin düşüncelere gömülmüş gibiydi.
Bilmediğim bir duygu tüm bedenimi ele geçiriyor gibiydi, hareketlerimi düzensizleştiriyor, kendimi bir acayip hissetmeme sebebiyet veriyordu.
İlk defa insani duyguları bu kadar net ve yoğun bir şekilde yaşıyordum, bana daha önce hissetmediğim müthiş şeyleri yaşatıyordu.
İnsan olduğumu ilk defa bu kadar net anlıyordum, öyle değilmiydi, gündüz insandım ben.
İnsan olmak oldukça doğaldı, sade ve yoğun. Hayatları kısaydı lakin yaşadıkları duygular kesinlikle çok yoğundu. Aşk, nefret ve diğer duyguları çok iyi yaşıyorlardı, şehvet ise kaçınılmazdı.

Ara zili büyük bir çılgınlıkla çaldığında düşündüklerim ve ders bitmiş oldu. Koç sınıfı terk etti ve öğrenciler teker teker sınıftan ayrılmaya başladı.
İrina yerinden kalkarak yanıma geldi, yüzü hâlâ gülüyordu.
"Kafeteryaya gidelimmi?" diye teklifte bulundu.
"Olur," dedim düz bir sesle.
Ned hâlâ yerinde oturuyordu sessizce, galiba öyle de kalmaya niyetliydi.
Koridorda sessizce irina ile ilerliyorduk, gayet sessizdik...
"Ned ile takılman şaşırtıcı olmamış," dedi.
"Nasıl?" dedim anlamadığımı belli edercesine.
"Pek konuşkan olduğu söylenemez, kimseyle samimi değil, hatta kızlarla bile. Anlarsın ya yalnız takılmayı seven bencil tiplerden."
Bu sözleri irina'nın kendisiyle daha önce takılmayı denediği, kim bilir belki daha ileri gitmeyi istediği anlaşılıyordu, sonucu hüsrandı, Ned kendisiyle pek ilgilenmemişti anlaşılan.
"Bilmem, bana pek bencil gözükmedi," dedim omuz silkerek.
"Kesin senden faydalanmak istiyor," dedi irina teşhisi koyarak.
"Bu tipler saman altından su yürüten cinsinden, seninle seks yapmak istiyor!"
"Ne! Bunu nasıl dersin, Ned öyle biri değil."
Tanrım bu kız çok açık sözlüydü.
"Nereden biliyorsun, erkekler böyledir tatlım, kafaları hep sekstedir."
Utanmaya başlamıştım, bu tür kelimeleri ulu orta, bağırarak konuşmak dikkatleri üzerimize çekmişti.
"Sessiz ol!" dedim Irina'nın kolunu dürterek.
"Ne, öyle değilmi?"
"Tabiiki öyle değil, tüm erkekler aynı değil, sen hep yanlış düşünceli erkeklere rast gelmişsin," dedim.

Kafeterya tıklım tıklımdı, galiba okulun tüm öğrencileri burdaydı.
Zorda olsa boş bir masa bulup oturduk. İrina iki kahve getirmek üzere gitti ve kısa süre sonra ekinde iki kağıt bardakla geri döndü.
Masaya oturdu ve bardaklardan birini önüme bıraktı.
"Bundan sonraki dersin hangi sınıfta?" diye sordu.
"F10 da galiba, biyoloji dersi."
"Aynı sınıfta değiliz, benim bundan sonraki dersim beden eğitimi."
Sessizdik, biraz önce koridorda seks konusunda bağırıp duran kız burda sessizce bekliyordu.
"Bu gün iki ceset var," dedi beni şaşırtarak.
"Ne cesedi?" dedim bilmiyormuşca, aslında gayet iyi bikiyordum.
"Bilmiyorum, bu gün ormanda iki ceset bulmuşlar, biri polis memuru, diğeri sıradan bir insan işte." dedi ve bekledi.
"Polis memurunu yarı çıplak bulmuşlar, pislik herif kim bilir ne için gitmişti de soyunmuştu. İki ceset de boğazından yaralanarak öldürülmüştü, bir tür delici aletle boğazları deşilmişti."
İrina'nın söyledikleri beni oldukça rahatsız etmişti, bunca şeyi nerden öğrenmişti ki?
"Nerden biliyorsun bunları?" diye sordum.
"Bunu herkes biliyor, çoktan kasabaya yayıldı bile, tüm kanallarda bu olay var. Ben de internetten tesadüfen gördüm, iki cesedin mide bulandıran fotoğraflarını da koymuşlar."
Demek ki tüm şehir öğrenmişti ve bu sabahki polis arabalarının hızla geçip gitmesi bunun sebebiydi. Bir daha bunu asla, kesinlikle asla yapmayacaktım, buradaki insanlara zarar vermeyecektim.
Korkuyla etrafıma bakındım, buradaki, kafeteryadaki tüm insanlar mide bulandıracak bir hâl almıştı gözlerimde.
'Birşeymi oldu?' diye sordu irina, yüzünde kuşkumu, yoksa endişemi vardı anlayamıyordum.
'Yok birşey, sadece bu nasıl olmuş olabilir diye düşünüyordum,' diye yalan söyledim.
"Muhtemelen seks içindir, oraya sex için gittiler, o iki erkek eş cinseldi ve layık oldukları şeyi buldular," dedi irina beni yine şaşırtarak.
"Kadınlar varken neden erkekler anlayamıyorum?" diye devam etti dudaklarını bükerek.
"Umarım ikisi de Cehennemi boylamışlardır!" diyerek tekrar yüzüme baktı, neyseki benden şüphelenmiyorlardı.
Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde Ned ile göz göze geldim, kuşkuyla bana bakıyordu, bu bakışlar bedenimi yakıyor gibiydi ve kesinlikle oldukça rahatsız ediciydiler.
"Sanırım bu konuyu kapatsak iyi olur, onlar hakkında böyle acımasızca konuşmamamız gerek," dedim Irina'ya.
"Bence de kapatalım, onların yaptığı iģrençlikleri düşünmek bile istemiyorum."
Sessizce beklemeye başladık, tek kelime çikmiyordu ikimizin ağzından, kafeteryada rahatsız edici bor uğultu vardı.
"Bakiremisin?" diye sorarak beni şaşırtan Irina'ya sert sert bakmaya başladım, yüzunde arsızca bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Ne? Bakire olamazsın," diye söylenmeye başladı.
"Bence burası bunlari konuşacak iyi bir yer değil," dedim sertçe. Tanrım bu kız beni oldürecekti.
"Bence en uygun ortam,' dedi.
"Sakın bana bekaretini evleneceği erkeğe saklayan man kafali kızlardan olduğunu söyleme," diye devam etti.
Birşey demeden yüzüne baktım, beni utandırma konusunda oldukça başarılıydı.
Neyseki zil tüm büyüyü bozarcasına çalmaya başladı, hızla yerimden kalktım,
"Ders zili, gitmem gerek," dedim ve aceleyle hareket etmeye başladım.
Ardimdan sesini duya biliyordum.
"Bu konu burda kapanamaz, bana gerçekleri söylemen lazım."
Ahh, bu kızdan kolay kolay kurtulamayacaktım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 28, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aswang | Karanlıkta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin