BÖĹŪM SĒKĪŻ

38 21 2
                                    

     birkaç dakika sonra...

Okula varmıştım en sonunda; korku, nefret ve aşk karışımı bir hava soluyarak.  Bu dünya ve yaşam bana oldukça ters ve zor geliyordu, buny biliyordum. Korkarak ve kaçarak yaşamak iğrenç bir şeydi. Tüm ömrünü korkarak geçirmek, insanlardan saklanmak...
Ben insanlardan korkmak istemiyordum, onlardan saklanmak da istemiyordum ve onları öldürmek istemiyordum. Lakin bu garipliklerle dolu dünya da garip bir şey ile karşilaştımi insanlar hemen lanetli veya kotü sıfatını yapıştırırlardı, anormal veya farklı diye hitap ederlerdi. Kimi korkup kaçar, kimi zarar vermek için işe koyulurdu. Anlardı ki bu dünyada farklılar yaşamak için ya gizlenecekti, yada öldürecekti. Ben yaşamak için gizlenmeyi, onlar gibi olmayı seçtim ama merak duygusu oldukça fazla olan insan derinleri deşerek kendisini ölüme sürüklüyordu.  Ne yapmalıydım ki bu dünyada? Yarı insan olmama rağmen insanlara oldukça uzaktım, ne bir Vampirdim, nede İnsan, Neydim ben?
Ben bir Aswangdım. Bambaşka bir tür, insan ve Vampir Melezi yeni ve güçlü bir türdüm. Göklerde kanat çırparak ölüm getiren dediler bana, Gece Gelen, Ölümün güzel kızı gibi bir çok isim. Ama ben en çok Aswangı sevdim, kendime onu layık buldum...
*******

Okul kapısı kapalıydı, anlaşılan daha açılmamıştı. Karşıya yavaş adımlarla geçip soğuk bank'a oturdum. Kapılar açılıncaya kadar burda bekleyecektim.
Derin düşüncelere dalmamak için cebimden kulaklığımı çıkarıp ipod'uma taktım. İnsanlar rahatlamak için müzik dinlerdi, bende tam bunu yapacak ve rahatlayacaktım, umarım işe yarardı.
Şarkılar arasından rahatlatıcı bir parça seçip çalmasına izin verdim. İnsanlar gibi gözlerimi kapatarak sadece şarkıya ve sözlerine odaklandım.
O kadar dalmıştım ki, bir elin omuzuma dokunmasıyla başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissettim, elimde olmadan tiz bir çığlık atmıştım. Kulaklıkları çıkarıp arkama döndüğümde pis pis sırıtan Ned ile karşı karşıya geldim.
"Üzgünüm, korkutmak istememiştim. Aslında bir kaç kes seslendim ama duymadın."
Kulaklıkları havaya kaldırarak Ned'e gösterdim.
"Kulağındayken duymazsın."
"Sanırım öyle"
Gelip yanıma oturdu, ne olduğunu tam olarak anlamıyordum lakin bu çocuk her yanıma geldiğinde kalp atışlarım hızlanıyor, heyecanlanıyordum.
"Sanırım biraz sonra okul kapıları açılmış olacak."
Hiçbirşey demedim, diyemedim, dilim tutulmuş gibiydi. Tanrım! sana geliyorum.
"Alışabildinmi Alaskaya?" diye sordu.
"Sanırım alışmaya başlıyorum," dedim sessiz bir tonda, duyması bile mucize olurdu.
"Genelde buraya yeni gelenler soğuk havaya ve kara pek alışamaz, diģer eyaletlerden daha çok kar yağar buraya ve daha soğuk olur."
Aslında benim için soğuk pek önemli olmasa gerekti. Benim gibi soğuk kanlı yaratıklar pek soğuktan etkilenmezdi.
"Benim için hiç sorun değil, alışırım."
"Umarım, burayı soğuk yüzünden terkedip gitmezsin."
Gitmekmi? Ah asla, bir insan gibi yaşamaya başladığım bu şehri kolaylıkla terketmezdim zaruri birşey olmadığı sürece...
Aklıma gelebilecek en son ihtimaldi burayı terketmek, hem başka nereye alışabilirdim ki?
Ben tüm bunlarla zihnimi meşgul ederken okulun görevlileri gelip giriş kapısını çoktan açmışlardı bile.
"Okula geçelimmi?" diye teklifte bulundu. İkimizde yerimizden kalkıp yavaş alımlarla okula yöneldik.

Okulun içi dışından baya sıcaktı, sessiz ve sakindi ve galiba bu durum pek uzun sürmeyecekti.
Sınıfa geçip herhangi bir sıraya oturdum, oturduğum yerin arkalarda olmasına dikkat ederdim. Ön sıralar fazla göze çarpmama neden olurdu ve bu durum benim açımdan iyi sonuçlanmayabilirdi.
"Oturabilirmiyim?" diye sordu Ned.
"Ah tabiiki oturabilirsin," dedim heyecanlı bir sestonuyla.
Bu durum hiç hoş olmamıştı, Ned ile aynı sırada oturmak değişik hissettiriyordu ve ben bu deģişik duyguyu hâlâ çözumlemiş değildim.
Durmadan bana bakıp durması gerçekten rahatsız ediciydi, delici bakışlarına her döndüğümde yapmacık bir gülümsemeyle karşılık veriyordum. Kafamı her çevirdiğimde Ned'i beni izlerken buluyordum, derin bakışlarında hayranlık ve şüphe gizliydi.

Bir insana bu kadar yakın olmamam gerekti ki bu erkekse daha dikkat etmem gerekirdi. Sonuçta ben erkekleri cezbetmek için yaratılmıstım ve bu görevide eskiden oldukça iyi yapıyordum.
İnsanlar'ın tabiriyle güzel, hatta çok güzelbiriydim. Bu benim açımdan pek önemli değildi, güzel ve çirkin kavramı kesinlikle göreceli olabiliyordu.
Sınıfa yavaş yavaş öğrenciler doluşmaya başladılar, herbirinden ayrı bir ses çıkıyor, seslice konuşup gülüşüyorlardı. İnsanlar, daha doğrusu ergen insanlar oldukça gürültücü ve meraklıydılar, her konuya karışır, başlarını belaya sokmaktan korkmazlardı.
Aslında sevecen tiplerdi, bu yalnız başına kalmış eyalette yeni birilerini görmek ve tanımak onlar için deģişik birşeydi. Yeni gelen birine kuşku ile baktıkları olurdu kimi zaman, bazen de sıcak bir gülümsemeye hemen aralarına katar, kendilerinden biri olarak görmeye başlarlardı.

Biraz sonra yüzünde koca bir gülümsemeyle, güzel ve biraz abartılı makyajıyla İrina girdi. Bu kız güzel ve uçarı biriydi, yüzünde gülümseme hiç eksik olmaz, daima pozitif biriydi. Bir ön sırama geçip göz kırptı bana. Sırasına yerleştikten sonra arkasına dönüp önce Ned'e baktıktan sonra bana döndü.
"Bu gün nasılsın fıstık?" dedi gülümseyerek.
"Aynı," dedim kısık bir sesle.
Ned'i işaret ederek fısiltıyla konuştu:
"Ne iş?"
"Birşey yok, sadece oturuyoruz,"dedim.
"Eminim öyledir, zaten hep böyle başlar." deyim önüne döndü, yüzünde şeytani bir gülümasemeyle.
Tanrım bu kız herşeyi yanlış şeylere yoruyordu.
Çalan zil herkesi düşüncelerinden sıyırarak sesli ve rahatsız edici bir şekilde çalmaya başladı. Bu, kimya dersinin başlangıcının habercisiydi.

Aswang | Karanlıkta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin