Bölüm 4 - Eski Defterler

88 13 5
                                    

12 yıl önce

Kadın yüzünde kocaman bir gülümseme ile yetimhanenin merdivenlerinden iniyordu. Elinden tuttuğu dört yaşındaki kız ne olduğunu bilmiyordu. Hiç bir şeyden haberi yoktu. Tek istediği oyun oynamaktı küçük kızın. Kadın o senenin son model bir siyah arabasıyla gelmişti yetimhaneye. Arabanın kapısını açtı ve küçük kızı arka koltuğa oturttu. Daha sonra kendisi de kızın yanına oturdu ve kapıyı kapattı. Önde oturan şoföre "Gidebiliriz." talimatını verdikten sonra arkasına yaslandı. Küçük kızın uykusu gelmişti ve oracıkta, kadının dizlerinin üstünde uyuyakaldı. 

Normalde kocası da gelecekti. Ama önemli bir toplantısı olduğu için gelememeşti. Kadın buna üzülmüyordu. Kocasını pek sevmezdi. Severek evlenmemişti. Buna mecbur bırakılmıştı. Kocasının yanındayken rahat olamıyordu. Tek başına olması daha iyiydi. Çok daha iyi...

Eve geldiğinde şoför arabayı durdurdu. Kadın kapıyı açtı ve çocuğu kucağına alıp yavaşça arabadan indi. Her zaman arabanın kapısını kendi açardı kadın. Diğer zenginler gibi şoförüne açtırmazdı. Böyle şeyleri sevmezdi. Evin kapısına doğru yöneldi. Ne var ki kapıya yaklaşır yaklaşmaz Gülsu kapıyı açtı.

"Hoş geldin Melek Kızım." dedi sevecenlikle.

"Hoş buldum Gülsu Abla." Gülsu,evde bir çalışandı fakat kadın ona abla derdi. Hatta çoğu zaman -Gülsu istemese de- ona yardım ederdi. Gülsu, kadının kucağında uyumuş küçük kıza baktı. Çocukları olmadıkları için evlat edindikleri masum,küçük kıza... Bu küçük kız Melek ve Ferhat çiftine kim bilir ne gibi sürprizler getirecekti. 

"Maşallah. Pek bir tatlı. Adı ne?"

"Derya."

-Günümüzden 2 yıl önce- Derya'nın Ağzından

Sabah erkenden uyanmıştım. Yataktan kalktım ve yatağımı topladım. Banyoda biraz işim vardı. Vakit kaybetmeden banyoya yöneldim. Banyodaki işlerimi hallettikten sonra kıyafet dolabımın karşısına geçtim. Yeni aldığım beyaz uzun elbisemi giydim. Fazla abartılı değildi. Sade bir elbiseydi. Bu elbise çok hoşuma gidiyordu.

Gece yatmadan önce ördüğüm,şimdi ise örgüden başka her şeye benzeyen saçlarımı açtım ve taradım. Yatmadan önce duş aldığım için saçlarım hafif nemli olmuş, örgünün etkisiyle dalga dalga idi.

Saçlarımın önden bir tutamını alıp arkadan iki tel toka ile birleştirerek prenses modeli yaptım. Küçük sırt çantamın tek askısını omzuma taktım ve mutfağa gittim. 

Melek annem kahvaltı hazırlıyordu. Çantamı sandalyenin arka tarafına astım. Annemin yanına gidip sulu bir öpücük kondurdum yanağına. Babam yine yoktu. Çok yoğun çalışıyordu ve ben onu sık sık göremiyordum. Annem ise bu durumdan hiçte şikayetçi değildi. İşin garibi memnun gibiydi. 

"Günaydın anneciğim."

"Günaydın güzel kızım." diyerek sımsıcak gülümsedi. Üvey kızı olmama rağmen öz kızı gibi seviyordu beni. Hiç hissettirmiyordu. Her neyse,sonrasında masaya oturup kahvaltı ettik. Kahvaltımızı bitirdikten sonra evden çıktık. Arabamız hazır bizi bekliyordu.

***

Şoför arabayı durdurduğunda kapıyı açtım ve indim. Annem de benim arkamdan indi. Şoför annemle benim huyumuzu bildiği için kalkıp kapıyı açmak için zahmete bile girmemişti. Gerekte yoktu zaten. Annemin ehliyeti yoktu. Zaten ehliyeti olsaydı şoföre bile gerek kalmazdı da neyse.

Siyah'ın Siyah'a AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin