"Derya,döktürmüşsün yine ama senin tabağındakiler duruyor, hasta falan mısın yoksa? "
"Yok abicim iyiyim. Aç değilim sadece o kadar."
"Peki güzelim. Rüzgar hadi biz içeriye geçelim. Maç vardı bu akşam."
Abim ve Rüzgar sofradan kalktı. Rüzgar kalkarken "Eline sağlık." demişti fakat pek umrumda olmadı doğrusu. Onlar salona geçerken ben de sofrayı toplamaya başladım yavaş yavaş. Sofrayı toplamış, bulaşıkları bulaşık makinesine yerleştirmiştim. Yapacağım başka bir iş yoktu. Bu maçı kaçırmak istemiyordum.Ama içeriye gidemezdim. Buna hazır değildim. Ben de mısır patlatmaya karar verdim. Elimde mısır dolu tabakla tam mutfaktan çıkacaktım ki Rüzgar mutfağa girdi. Kalbim adeta depar atmaya başlamıştı. Kalbimin bu kadar fazla atması canımı yakmıştı.
"Ben su alacaktım da..." Bir şey demedim. Elimdeki tabağı mutfak tezgahına bıraktım. Dolaptan bir su bardağı aldım. Sürahiden bardağa suyu dökmeye başlamıştım. Ellerim titriyordu. Ama aldırış etmedim.
"Seni çok özledim." Sesi duyunca duraksadım. Ama arkamı dönüp ona bakmadım. Kızgındım. Fazlasıyla kızgın...
"Biliyorum. Bana kırgınsın. Hatta ve hatta kızgınsın da. Beni belki hiç affetmeyeceksin. Ama şu an sadece dinle. Yarın seni şu aşağıda ki kafe de saat üçte bekliyor olacağım."
Elimde su dolu bardakla Rüzgar'a döndüm. "Suyun." dedim. Elimdeki su dolu bardağı uzattım ve yanından geçip mutfaktan çıktım. Sonra mısırı unuttuğumu fark ettim. Hadi ama ya! Mutfağa tekrar geri döndüm. Gülmemek için kendini çok sıktığı belliydi. İşaret parmağımı ona doğru sallayıp, tehdit eder gibi "Gülme!" dedim. Tam tekrar yanından geçecektim ki, kolumu tuttu ve kulağıma fısıldadı.
"Kızardın. Hiç değişmemişsin. Hala benim Derya'm sın. Ve ben seni hala çok seviyorum.
***
Tekli koltuğa oturmuş, televizyondaki maçı izliyordum. Ama ne yazık ki bir türlü konsantre olamadım. Diğer koltukta oturan Rüzgar'a bakarken bir iki kere yakalandım. Daha fazla bakmaya cesaret edememiştim. En sonunda bu eziyete daha fazla dayanamayacağımı fark ettim.
"Abi. Ben odama çıkmak istiyorum." sesim kısık çıkmıştı. Yorulmuştum. Yıllardır görmediğim, unuttuğumu sandığım birini görmek beni gerçekten çok fazla yormuştu. Kendimi acayip bir şekilde tükenmiş hissediyordum. Bu sefer daha yüksek bir sesle "Abi!" dedim. "Odama çıksam?" diyerek ekledim soru sorar bir şekilde.
Abim "Tamam." dedi. Daha çok şey söylemek istediğini anlamıştım. Sanki bu akşam ki hareketlerimden neler olduğunu anlamış, fakat üstelemek istemiyor gibi bir hali vardı. Sanki huzursuz olmuştu o da. Ama yapabileceğim bir şey yoktu ne yazık ki. Merdivenleri yavaşça çıktım. Tembel adımlarla odama yöneldim. Üstüme pijamamı giyer giymez kendimi yatağa attım. Uyumak istiyorum. Tek kaçacak yerim uykuydu sanki. Ama anılar, düşünceler ve bu akşam yaşanan şeyler bir türlü uyumama izin vermemişti. Bütün gece uyuyamadım. Ağladım. Sessiz sessiz, hıçkıra hıçkıra ağladım. Abim çoktan uyumuştu belki de. Rüzgar inşallah bizde kalmamıştır diye içimden geçirdim. Saat sabah altı ya gelirken ağlamaktan gözlerim şişmişti. Kızarmış gözlerimle anca uykuya dalabilmiştim.
***
Altı da uyumama rağmen on ikide kalkmıştım. Benden beklenmeyecek bir hareketti bu. Yatağımdan kalktım. Lavoboya yürüdüm. Elimi, yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda gözlerim sanki bir uyuşturucu bağımlısı gibi olmuştu. Göz torbalarım çıkmıştı adeta. Ardından duşa girdim. Kısa bir duşun ardından siyah yüksek bel bir pantolon ve lacivert bir tişört giydim üzerime. Tişörtü pantolonumun içine soktum. Kareli gömleğimi de belime bağladığımda neredeyse hazırdım. Neredeyse... Saçlarımı taradım. Bütün saçlarımı topladım ve sağ omzumun üzerinden bıraktım. Ve güzel bir şekilde ördüm. Siyah kepimi taktığımda hazırdım. Telefonumu aldım ve arkadaşım Cansuyu aradım. Öküz arkadaşım her zamanki gibi telefonu öküz bir şekilde açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah'ın Siyah'a Aşkı
Novela JuvenilSonu belirsiz sıradan bir hayat öyküsü. @elifff12234 ile yazdığımız ortak kurgudur.