Laptobun ekranında bana bakan bir çift göz vardı. Yeşil gözleri, simsiyah saçları, pembe pijaması, topuz yaptığı saçları ile bana bakıyordu. Bir anda ikimizde gülmeye başladık. Bir gelenek olmuştu artık bu. Hiçbir şey demeden birbirimize bakıyor, sonra da gülüyorduk.
"Hayırsız mısın kızım ya?! Aramıyorsun, sormuyorsun. Bu kız öldü mü kaldı mı diye düşünen yok."
İrem'in kızmasına hiç takılmadan direk konuya bodoslama daldım.
"Kanka mevzu derin. O yüzden boğulmakla meşguldüm. Sana anlattığım çocuk var ya... Hani, adı lazım değil, baş harfi Rüzgar Yılmaz. O geldi."
"Rüzgar kimdi ya?!"
"Şuan sana ciddi misin bakışları atıyorum. Git ötede yaşa İrem ya! Nasıl unutursun?"
"Oha. Dur, hatırladım."
"Jeton köşeli olunca tabi, anca düşüyor."
"Benim jetonumu bırak da, kanka sen şu olayı ayrıntıları ile anlatsana."
Derin bir nefes aldım. Bu konuyu pek konuşmak istemiyordum aslında. Ama İrem bana iyi gelirdi. Ona anlatmayı en başından beri düşünüyordum aslında ama zaman olmamıştı.
"Peki, anlatıyorum..."
*****
"Oha! Ay ben şok. Şimdi bir değerlendirme yapmam gerekirse; Rüzgâr'ın o lafından sonra kalkıp gitmen çok iyi olmuş. Aferin! Ama keşke bir iki laf etseydin kanka ya. Her neyse. O salağı takma sen boşver. Şu Emre dediğin çocuğun fotoğrafını atsana kanka, merak ettim."
"Aaa! O çocuğun fotoğrafı yok ki bende. Lan ben o çocuğu daha stalklamadım. Allâh benim belamı vermesin."
"Bencede vermesin kanka. Hemen fotoğrafını bul lan o çocuğun bana."
"Tamam abla, kızma" diyip güldüm. İrem de güldü. Bu kız kafamı nasıl dağıtacağımı biliyor ya.
İremle vedalaşıp sosyal medya hesabından Emre'yi aramaya başladım. Hemen yatağımın yanındaki küçük dolabı açtım ve içinden bir kaç abur cubur aldım. Bir yandan tıkınıyor bir yandan Emre'yi arıyordum.
Hesaplarına ulaştığım şahısın fotoğraflarını İrem'e wattsaptan attım. Yatağımın üzerini toparladım. Çarpılcam ya. Yatağın üzerinde yemek mi yenir?! Ama ben az önce yedim. Bu da benim dengesizliğim.
Kitaplığın yanına gittim. Okumakta olduğum kitabımı aldım ve yatağıma uzandım. Kitap okurken saatin erken olmasına uyuya kalmışım...
*******
"Kalk çabuk!"
Burnuma dolan nefis kahve kokusu ve bu ses... Kimin geldigini anlamıştım. Ama umursamadan yatmaya devam ediyordum. Ona arkamı döndüm ve yastığıma daha sıkı sarıldım. Ben bile ne dediğimi anlamadığım bir kaç mırıltı çıkardım.
Cansu, iki saattir dürte dürte çökerttiği omzuma bu sefer çok hızlı bir şekilde vurdu.
"Hayvan! Kopartsaydın temelli."
"Eğer hemen kalkmazsan onu da yapacağım."
Uflayarak puflayarak yataktan kalktım ve banyoya yöneldim. Banyoda işlerimi halledip geri odaya girdiğimde Cansu'nun yatağımı toplamış olduğunu gördüm. Yatağıma oturmuş bağdaş kurmuştu.
Acaba yine ne oldu? Masanın üzerindeki benim olan kahveyi aldım ve Cansu'nun yanına oturdum.
"Emre ile olan tanışmanızı anlat çabuk. Kesin bir şeyler olmuş sizin aranızda. Anlarım ben. Evet, dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah'ın Siyah'a Aşkı
Teen FictionSonu belirsiz sıradan bir hayat öyküsü. @elifff12234 ile yazdığımız ortak kurgudur.