Kaybetme korkusu; hangimizin kalbini yerinden sökercesine acıtmadı ki! Peki sevdiklerimizi gözlerine bakarak kaybetmek, elimizi uzatıp yakalayacağımız mesafedeyken kaybetmek, kim bilir ne kadar acıtırdı. Kalbinin etrafını dikenler sarmış, her attığında o dikenler batıyormuş gibi. Nefes aldığında ciğerlerin acıyormuş ama nefes almazsan boğulacakmışsın gibi.
Sevdiği kadın gözünün önünde ölüme doğru bir adım atınca ciğerleri sökülmüş gibi nefes alamadı adam. Kaybetme hissini kaldıramadı o güçlü bedeni. Aniden yere yıkıldı. Hangi beden, hangi yürek kaldırırdı ki bu hissi! Elini boğazına götürdü, nefes alması iyice zorlaşmıştı. Yavaşça elini kadının olduğu tarafa doğru kaldırdı.
"A-As-Aslı...yap-yapma."dedi, yerde oturmuş nefes almak için çırpınırken.
Adamın yerde eli boğazında çırpındığını görünce durakladı kadın. Bir ayağı boşlukta sarkarken, bir ayağı uçurumun kenarındaydı. Hafif bir dengesini kaybetse düşecekti. Anlamaz gözlerle baktı adama.
Artık nefes alamaz hale gelmişti adam. Konuşmak için çırpınıyordu ama feryatları içinde yankılanıyordu. Tüm gücünü toplayıp son kez çabaladı konuşmak için.
"Bı-bırakma be-"cümlesini tamamlayamadan gözleri karanlığa büründü.
Adamın boğazındaki eli yavaşça yere düşünce paniğe kapıldı kadın. Boşlukta sarkan ayağını yere bastı. Adama doğru bir iki adım attı. Yerde hareketsiz yattığını görünce koştu adamın yanına oturdu. Başını kaldırıp dizine koydu kadın.
"Yi-Yiğit."dedi titreyen sesiyle. Günlerdir ilk defa adamın ismi dudaklarından dökülüyordu. O isim dudaklarından acı ile dökülmüştü o gün. Ama bugün endişe ile dökülüyordu.
Elini yavaşça adamın yanaklarına koydu.
"Yiğit."dedi tekrar fısıltı gibi çıkan sesiyle.Adamın başını yavaşça yere koyup ayağa kalktı. Hızla arabaya doğru koştu. Kapısını bir hışımla açıp çantasını aldı. Aceleyle içinde telefonunu aradı. Telefonu bulur bulmaz titreyen elleri ile ambulansı aradı. Bulundukları yeri de tarif ettikten sonra telefonu kapattı. Tekrar hızla adamın olduğu yere doğru koştu. Dizleri üzerine oturup yüzünü adamın burnuna doğru yakınlaştırdı. Nefes aldığını anlayınca o da derin nefes çekti ciğerlerine. Adamın başını kaldırıp tekrar dizlerine koydu.
Yavaşça kulağına doğru eğilip adamın yarım bıraktığı cümleyi tamamladı.
"Bırakma beni."dedi gözünden bir iki damla yaş akarken.
İşte şimdi adamın ne hissettiğini anlamıştı.Kulaklarını dolduran siren sesiyle başını kaldırdı. Göz yaşları görüş alanını bulanıklaştırıyordu ama sedye ile gelen sağlık görevlilerini seçebilmişti. Sağlık görevlileri adamı dikkatle sedyeye yerleştirip hızla ambulansa bindirdi. Kadın her ne kadar adamın yanında olmak istese de gidip arabaya bindi.Hızla ambulansın peşinden arabayı sürmeye başladı.
Hastahaneye geldiklerin de arabayı aceleyle park edip, içeri girmek üzere olan adamın olduğu yanına doğru koştu. Sedyenin yanına geldiğinde adamın hala baygın olduğunu gördü. Rahat nefes alması için bir şeyler takılmıştı. Adam hızla bir odaya alınırken kapı yüzüne kapanmış, dışarıda kalmıştı.
Ağır adımlarla odanın karşısında duran koltuğa doğru ilerledi. Yorgunlukla bıraktı kendini koltuğa. Dirseklerini bacaklarına dayadı, başını iki elinin arasına aldı. İşte şimdi içinde ki mahkemesi başlamıştı.
İçinde ki hisler ağır geliyordu kadına. Aynı kalpte hem nefreti hem sevgiyi taşımak ağır gelmişti. Aşkın içinde nefreti taşıyordu. Ve bu iki duyguyu da yaşatan aynı adamdı. Bu yüzden miydi onu kaybetmekten korkması? Bu yüzden miydi beni bırakma diye çırpınması? 'Peki...'dedi kadın. 'Peki ben nefret duygusunu taşıdığım halde böyleyken o nasıl hissetmişti?'diye sordu kendi kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ AFFEDEMİYORUM
Teen FictionBağırıp sesini duyurmak istedi ama çığlıkları gecenin sesizliğine karıştı.Ağladı acısını dindirmek için ama göz yaşları çaresizliğine karıştı.Çırpındı bir umut kurtulabilmek için ama sevgisi nefretine karıştı! Ve o an içinden sadece tek bir cümle ge...