7♥ Lütfen Yapma♥

346 26 29
                                    


Ağlamak; bazı acılara da yetmez bazı ölümlerede. Yetmiyordu kadının göz yaşları. Ne acılarına yetiyordu ne de içinde ölenlere. İçinde ki yangını söndürmek için daha çok ağlıyordu. Ne içinde ki yangın sönüyordu ne de göz yaşları diniyordu. Her gözyaşı bir şey anlatıyordu. Hepsinde ayrı bir acı vardı. Her biri umutlarını taşıyordu. Ve tıpkı hayalleri gibi gelinliğinin üzerine düşüp yok oluyorlardı.

Yatakta oturmuş ağlıyordu kadın. Göz yaşları yanaklarından süzülüp gelinliğini ıslatıyordu. Bugün ağlamamak için o kadar çok sıkmıştı ki kendini nikah kıyıldıktan sonra direk odaya gelmişti. İçindeki o boşluk ağır gelmişti bedenine. Göz yaşlarının firar etmesine izin vermişti.

Düğün boyunca sadece iki çift göz aramıştı, bulamayacağını bile bile. Alkışlayan iki çift el istemişti, imkansızı isteye isteye. Ama onu her zaman saran babasının merhametli kolları yoktu. Saçlarını her zaman okşayan annesinin elleri yoktu. Sadece boşluk, kocaman bir boşluk. İçindeki o boşlukta intihar etmek istedi kadın. Çünkü tüm sevdikleri orada ölmüştü.

Kapının açılma sesini duydu ama aldırmadı. Başı eğik bir şekilde ağlamaya devam etti.

"Neden çiftlik evini istedin?"dedi, sert bir sesle adam.

Kafasını kaldırıp bir zamanlar aşık olduğu gözlere baktı. Artık tiksinmesine neden oluyordu bu gözler. İçindeki katliamın sahibiydi karşında duran adam.

Kadının başını kaldırmasıyla ağladığını fark etti adam. Her kadın için miladı ifade ederken evlilik, bu kadın için sonu ifade ediyordu. Yaklaşıp silmek istedi göz yaşlarını ama önce sorusunun cevabını alması gerekiyordu.

"Kefaret!"dedi, yorgun sesiyle kadın.

"Neyin kefarti?"dedi adam, merakla.

"Kaybettiklerimin!"dedi kadın, gözlerindeki nefretle. Her şeyini kaybettiği o ev kaybettiği ailesinin, hayallerinin, umutlarının kefaretiydi.

Yavaşça yaklaştı kadına, adam. Yüzünü ellerinin arasına alıp baş parmağı ile göz yaşını sildi. Bu ufacık temas bile kalbinin ritmini değiştirmeye yetiyordu.

Aniden geri çekildi kadın. En ufak temas bile midesinin bulunmasına yetiyordu. Adama bakarken bile çoğukez tiksinirken, dokunması daha kötü hissettiriyordu.

Kadının aniden çekilmesi ile şaşırdı adam. Ufacık bir temasa bile izin vermemesi sinirlendirmişti onu. Yatakta oturan kadının iyice üzerine eğildi. Bir tutam saçını tutup kulağının arkasına koydu.

"Dokunma bana!"dedi, ayağa kalkarken kadın.

"Ben senin kocanım."dedi adam bağırarak. Kadının üzerine doğru yürümeye başladı.

Bir iki adım daha geri giderek:
"Kağıt üstünde kocam olman bana dokunacağın anlamına gelmiyor."dedi kadın.

"Kağıt üstünde kocan olacağımı nerden çıkardın?"dedi, kadına iyice yaklaşarak.

"Yine zorla mı sahip olacaksın bana?"dedi kadın, bedeni duvarla buluşurken.

Son cümle adamın kendine gelmesini sağlamıştı. Sinirinin esir aldığı bedeni kendini yavaşça vicdan azabına bırakmıştı. Yine zorla yapamazdı bunu kadına. İkincisini kaldıramazdı kadın.

"Aslı bugün evlendiğimiz gün. Bari bugün o geceye unutup mutlu olsak. Bugün sana o geceyi unutturmaya çalışsam."dedi adam, yalvararak. Son bir umut istedi kadından. Bir şeylerin düzelebileceğine inanmak istedi.

Ama kadının o umudu vermeye niyeti yoktu.
"Sen evlendiğim gün sevdiğim adama vereceğim emaneti çaldın benden."dedi içindeki haykırışa zıt fısıltı gibi çıkan sesiyle.

SENİ AFFEDEMİYORUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin