Nolan delirmek üzereydi. Sırtını soğuk duvara dayayarak kendine gelmeye çalıştı. Sierra iki gündür uyanmamıştı, hasar o kadar büyüktü ki. Tabi ki onu ameliyat edemiyorlardı. DNA’sı değiştiği için derisi sürekli kapanıyordu.
O kadın, Luke ve birkaç bilim adama daha genç kadının bedeni üzerinde çalışıyorlardı. Herkes mükemmel ajanın yaratıldığını düşünmüştü ama öyle değildi.
Sierra’nın yaraları sadece üstten kapanıyordu. Derisi birleşiyordu fakat yara içten kanamaya devam ediyordu. Acıyı hissetmediği için daha önce bunu fark edememişlerdi. Bedeni iki gündür makine sayesinde hayattaydı.
Jack’in yanına geldiğini hissetse de gözlerini açmadı. O Nolan’dı. İnsanlara değer vermeyen, alaycı, umursamaz… Ama Sierra’ya âşık olmuştu, ne zaman? Nasıl? Hiçbir fikri yoktu. Tek bildiği şey onsuz yapamayacağıydı.
‘‘İyileşecek’’ dedi Jack ama sesi o kadar umutsuz çıkıyordu ki genç adam buna inanamıyordu. ‘‘İyileşmeli…’’ diye devam etti Jack. ‘‘Onu bekleyen bu kadar insan varken iyileşmeli.’’
Bilim adamlarından biri dışarı çıktı ve nefesini üfleyerek ‘‘Uyandı!’’ diye haykırdı. ‘‘Sonunda uyandı!’’
Nolan kimsenin konuşmasına izin vermeden içeri girdi. Önündeki engelleri umursamıyordu. Genç kadın bir kapsülün içindeydi. Bedeni havadaydı ve kalbi kendi kendine atıyordu. Gözleri açıktı ama içi bomboştu. Bakıyor ama görmüyordu.
Kimyasalla dolu sıvının içindeki bedeni soluk rengini koruyordu. Hareket edemediği belliydi. İki bilim adamı sıvıyı çekerek başka bir kapsülün içine aldılar. Sierra’nın bedeni büyük bir gürültüyle kapsülün içine düştü. Onu tutan bir sıvı olmayınca hareket edemediğine kesin karar vermişti Nolan.
Bedeninde sadece iç çamaşırları vardı ve her yerinde kablolar vardı. Laboratuar o kadar karıştı ki ne olduklarını bile anlamamıştı. Kapsül açıldı ve genç kadını içinden çıkardılar. Sierra öksürerek kendine gelmeye çalıştı. Kimyasal suyu emen bedeni ışıl ışıldı.
‘‘Öncelikle onun normal DNA’sına dönemeyeceğini bilmen lazım, Nolan. Tekrar insan olmayacak. Sadece yaralarını nasıl iyileştireceğiz diye düşünürken onu kimyasal suya hapsettik.’’
‘‘Bunun bütün sorumlusu sizsiniz ve aynı zamanda bu kadar soğukkanlısınız. Tebrik ederim.’’
‘‘Gidenler için üzülmem Nolan. Kayıplar için pişman olmam. Bir işe başladıysam onun arkasından acı çekeceğim hiçbir şey olmaz.’’
Adının Lillith olduğunu söyleyen kadının böyle acımasızca kurduğu cümleler Nolan’ı o kadar sinirlendirmişti ki hemen doğrulup yumruğunu geçirme isteği uyandırıyordu.
‘‘Ona zarar verirseniz acısını çıkarırım’’ dedi sadece. Sierra başını kaldırdı ve gözlerini Nolan’a dikti. Ardında güçsüzce elini kaldırdı, ince ve uzun parmakları genç adamın yeni çıkmış sakallarında gezindi. Güçsüzce yığıldığında bayıldığına emin olmuşlardı.
‘‘Onun acısını dindirmeye çalışıyoruz Nolan. Yeterince acı çekti. Eğer iyileşmezse onu öldürecekler.’’
‘‘Asla!’’
Buna izin vermezdi, veremezdi. Sierra’sız bir hayatın ne kadar boş olduğunu fark ettikten sonra onun kolları arasından böylece kayıp gitmesine müsaade edemezdi.
‘‘Bunu ona yapan sizsiniz! Onu öldürmenize izin vermem.’’
Genç kadının bedenini kucaklayarak ayağa kalktı ve laboratuardaki hasta yatağına ilerledi. ‘‘Onun acısını dindirmek için yapılacak tek şey bu.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Science FictionUnuttuğu 3 haftayla yaşadığını hisseden Ajan Grant'ın hikayesi.