Karşımdaki tanıdık sese ait bedene kaşlarım çatık bir şekilde bakarken gördüğüm karanlık cüsse sinirlerimi daha çok bozdu
Saniyeler sonra cebinden çıkardığı şey ile ortam aydınlandı ve yüzünü daha net görebildim.
"Bulut?"
soru sorarcasına attığım bakışlarım onun ateş altındaki gökyüzü mavisi gözleri ile buluşunca içimi bir titreme sardı. Ayak uçlarımdan saç diplerime kadar ürperirken bende yarattığı bu etkisinin nasıl olduğunu merak ettim o an.
"Deniz?"
O da benim ile aynı ses tonu ve aynı bakışlar ile bana bakınca şaşkınlığın sadece bana ait olmadığını anladım. Daha sonra ikimizde aynı an da "Burda ne işin var?" dedikten sonra bir süre sustuk. İkimizde bir şey söylemek için ağzımızı açarken yine sustuk. "İlk Sen söyle!"
Sanki anlaşmışcasına aynı anda aynı şeyleri söylememiz ortamda komik bir etki yaratırken gülme isteğimi bastıramayıp gülmeye başladım. O da sanki benim gelmemi bekliyormuş gibi çakmaktan çıkan ateşin yüzünde yarattığı etki eşliğinde gülmeye başladı.
Bu adam çok mu çekici yoksa bana mı öyle geliyor Allahım?
"En iyisi şöyle oturalım" demesi ile siyah deri koltuklara geçtik ikimizde. O, benim yanıma oturmadan önce benim henüz kurcalamadığım dolaplardan birine geçip el feneri çıkardı. Fenerden yayılan beyaz ışık başta gözlerimi kamaştırsada kısa sürede alıştım. Feneri yüksek bir yere koyup tüm odayı aydınlatırken çakmakla az önce sönen mumları yakmaya koyuldu.
"Fenerleri daha bulamamışsın anlaşılan. Mumlar benim en son tercihim olurdu genelde."
Yüzünde çarpık bir gülümseme ile gelip yanıma otururken "Demek burayı bulan şanslı kişi sensin."
Onunla bu kadar yakın olmak ve masmavi gözlerini mum ışığı altında görmek bir an heyecanlanmama sebep olsada gözlerimi onun gökyüzünden kaçırıp ahşap masaya çevirdim.
Sakin ol Deniz! Heyecanlanma.
"Bir şey söylemeyecek misin?"
Kendimi toparladıktan sonra bakışlarımı yine ona çevirdim. Yüzüme yapmacık olduğu belli olan bir gülümseme yerleştirip "Ne diyeyim ki. Şans" dedim.
"Demek sen de benim gibi yalnızlığı yeyleyenlerdensin."
"Aynen." deyip geçiştirdim onu. Daha sonra aklıma yaklaşık yarım saat önce olanlar geldi. Heyecanımın yerini üzüntü aldı hemen.
"Ağladın mı sen?"
Bulut'un soru sorarcasına çıkan sesi ile bakışlarımı ona kaydırıp yine gökyüzünden daha derin olan gözlerine baktım. Çattığı kaşları ile beni cidden merak ettiğini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trakyalı
Teen FictionHayatının en çıkmaz da olduğunu düşündüğü zamanda Etrafında gelişen olayların ve 3 bilinmeze doğru sürüklenerek çıkmaza doğru daha çok yol alan bir kız düşünün. Aklı, ruh u ve kalbi her bir yol için çalışırken bedeni ortada kalan bir kız. O benim iş...