10.Bölüm - Gökyüzünün Göz Yaşları

47 7 2
                                    

Öğleden sonraki 3 dersi de atlattıktan sonra sinir bozan ve rahatsız eden bakışlardan kurtulmak adına çantamı toplayıp soluğu deniz havasında almaya karar verdim. Çantamı toplarken Zeynep'in yanıma gelmesi ile bakışlarımı ona yönlendirdim.

''Deniz?'' dedi üzgün bir sesle.

''Efendim tatlım.'' dedim gözlerine bakarak. Bursumun kesilmesi canımı fazlasıyla yakmıştı ve ben bunun dışarıdan anlaşılmaması için uğraşıyordum devamlı.

''Senin için karar verilmiş. Bursun kesilmiş. Ben sanmıştım ki toplantı ertelendi ben bayılınca. Erdem, yani Erdem hoca öyle söyledi çünkü bana.''

Gülümseyerek omuzunu sıvazladım. ''Hayırlısı buymuş tatlım. Yapacak bir şey yok. Umarım senin için böyle bir şey olmaz.''

O da umursamazca omuzlarını silkti. ''Onların ne yapacağı umurumda değil artık. Her neyse. Kafa dağıtmaya ne dersin? Gidip kahve içelim mi?''

''Çok isterdim Zeynep ama ben şu an biraz yalnız kalmak istiyorum da. Daha sonra yapalım mı?''

''Sen nasıl istersen'' 

Çantamı topladıktan sonra omuzuma taktım. Zeynep'e görüşürüz dedikten sonra kendimi sınıftan ve daha sonrada okul binasından dışarı atıp esen rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verdim gözlerimi kapatarak hiçbir olumsuz mimik sergilemeden. Yürümeden önce derin bir kaç nefes alıp kendime gelmeyi bekledim.

Saniyeler sonra soğuk hava beni kendime getirdikten sonra yürümeye başlayıp çıkış kapısına doğru gittim. Sağa dönüp ilerleyecekken hemen karşımda arabasına yaslanmış bir şekilde bana bakan Bulut'u gördüm. Ona baktıktan hemen sonra siyah renkli, uzay araçlarını anımsatacak renk de olan arabasına yönlendirdim bakışlarımı. Audi R8 mi o? Oldum olası arabalara merakı olan biri olmuşumdur. Daha doğrusu araba yarışlarına merakım olmuştur. Bugatti, Venom ya da Agera... Hep merak etmişimdir öyle arabalara binip 400 km ile hız yapmayı. Bu hız tutkusuna olan bağlılığım ise küçükken ağabeyimle izlemeye başladığım fast and furious serisinden kaynaklı. Çocukluğum bizim arabaya turbo ya da nitro taktırma hayali ile geçmişti, kabul ediyorum.

Derin düşüncelerimden Bulut'un beni görünce doğrulması ve bana seslenmesi ile ayrıldım. Ben de ayaklarıma uyup ona gitmeye başladım farkında olmadan.

"Selam" dedi gülümseyerek. Ben de ona uyup "Selam" dedim normal bir şekilde.

"Bir şeyler içmek ister misin? Hem o sırada konuşuruz."

Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Senin derdin ne?"

"Derdim falan yok." diye savunmaya geçti hemen kendini. "Ben sadece se-"

"Sen sadece yaptığın iyiliğin karşılığını almaya çalışıyorsun değil mi? Güzel." deyip devam ettim. "Bak. Beni derse aldırıp iyilik yaptığın için teşekkür ederim. Ama bu, senin istediklerini yapacağım anlamına gelmez. Anlıyomusun beni?"

"Hey hey hey. Sakin ol atarlı kız. Benim kötü bir niyetim yok."

"Ne o zaman niyetini açıkça söyle."

Benim sinirli tavrımın aksine o gayet sakindi. Hatta gülümsüyordu bile etrafa.

"Neye gülüyorsun sen?"

Beni duymayıp gülmeye devam ederken sinirlerim daha çok gerildi. Omuzlarından tutup ittirdim onu bu seferde. "Sana söylüyorum. Gülme"

Kollarımdan tutup durdurdu beni. ''Sakin ol atarlı kız. Gel sahile gidelim. Bir şeyler yiyip içelim, daha sonra konuşuruz.''

''Ne söyleyeceksen şimdi söyle. Seninle hiçbir yere gelmiyorum.''

TrakyalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin