29.Bölüm✔ #koyuyorbe

107 10 1
                                    

Not: TEOG'TAN SONRA ÜZERİME BİR SIKINTI ÇÖKTÜ. BUNU BÖLÜMLERE BAYA YANSITTIM BUNUN FARKINDAYIM BİLİYORUM.
TEOG KOYUYO BE ! BU BÖLÜMÜN HASTAGİ
İYİ OKUMALAR...

#koyuyorbe

Son günüm.
Bugün şimdilik Amerika'daki son günüm. Gidiyorum ve belki bir gün dönücem belki de hep Kanada'da kalıcam. Tanrı bilir. Herşeyi oluşuna bırakıyorum ve hiçbir şeye isyan veya inkar etmiyorum. Sessizce kafamı eyip, insanların ve hayatın akışını seyrediyorum.

Daha dün gülüp eğlenirken, bugün boyle kasvetlendiğim için kendime kızdım. Tam şuan kendime bir söz veriyorum. Kendime eskiyi hatırlatıp, mutsuz olmak yerine ; geleceği ve olacakları düşünüp, mutlu olmaya teşfik edeceğime dair söz verdim.

"Siz harikaydınız çocuklar! Sizi unutmayacağım" dedim ve teker teker sarıldım hepsine.

"Vedalaşmak koyuyor be!" dedi Cameron ve benden ayrılıp, biraz uzakta benim diğer çocuklara sarılışımı izlemeye başladı.

Cameron, Jack, Aaron, Jacob, Taylor, Jack, Shawn, Matt, Carter ve Hayes.
Nash gelememişti. Cameron'ın daha demin söylediği sözü içimden geçirdim. Ama 'Nash'sizlik koyuyor be!' diye geçirdim.

Dün ona sarıldım. Sanki son kez sarılıyoruş adına. Belki de öyleydi...

Herkesle tek tek vadalaştım. Bana güzel bir hediye hazırlamışlardı. Ben ne olduğunu anlamadan elime bir kutu tutuşturdular ve koca bir kucaklaşma daha. Kolların uyuşmayan başlayınca çocuklardan ayrıldım ve biraz geri gittim. Ne olduğunu anlamışlardı. Etrafı sessizlik kapladığında bundan nefret ettim.

Boğazımı temizledim ve sesimin kötü çıkmaması için çabaladım. Biri burnunu gıdıklayıp, gözlerimi deşiyormuş hissi veriyordu onlara bakmak.

"Herkese herşey için teşekkür ederim, tekrar. Son sözüm ise kendinize iyi bakın" dedim ve tekrar baktım arkamdakilere. Hızla merdivenleri çıkarak uçağa bindim ve göz yaşlarına izin verdim. Akıyorlardı ve ben onlara engel olamıyordum. Kendimi kasıyor ve bağırışlarıma engel olamıyordum.

Bütün yaşadıklarımız gözümün önünden geçti. Gülümseyen yüzler. Belki kafamda kurguluyordum ama onalarında üzüleceğini hissediyordum. İçimi çeke çeke, bağıra bağıra ağladım. Çocuklar çoktan gitmişti. Küçük pencereden baktım uzun süre. Nash gelirdi belki. Tutardı elimden kaçırırdı beni. Giderdik istediğimiz yere. Belki yüzüne -iki kez- hapşırdığım için geç geliyordu ve böyle alıyordu intikamını, belki de poposuna indirdiğim şaplakların hıncını çıkarıyordu benden.

Bunları düşünerek dahada ağlamaya başladım.
Kendimi kandırarak bir yere varamazdım. Ama Nash. Onu seviyordum. Onsuz nasıl yapacaktım? Onsuz nasıl gülecektim?

Magcon çocukları olmadan gülersem onlara ihanet etmiş olacaktım.
Onları gülümseyen suratları geldi gözümün önüne. Onlara değer vermiştim. Hâlâ onlara değer veriyorum ve asla onların verdiği mutluluğu unutmayacağım.

Kendimi sakinleştirdim ve lavaboya girip, elimi yüzümü yıkadım. Justin, Jazmyn, Jason ve Pattie de gelmişti. Uçak kalkerken sürekli oturduğun koltuğun yanındaki küçük camdan düşarıya baktım. Nash gelecekti. Onu bekleyecektim. Ömrümü onunla geçirmek isterken, bunun bir son olmasından korkuyorum.

Daha dün eğlenirken, bugün ağlamak koyuyordu. Kendime söz verdim, üzülmemek için söz verdim. Bu sözü ne kadar tutamasamda, kendime hep bunu söyleyip kandıracaktım kendimi.

Telefonum çalmaya başladığında sesimin olduğundan daha iyi çıkması için boğazımı temizledim ve açtım. Bit umut Nash'in olmasını umarak açtım telefonu.

"Alo"

"Riley?"

"Efendim"

"Tatlım ben Melissa"

"Ah Melissa, üzgünüm tanıyamadım"

"Asıl ben üzgünüm Riley. Seninle son bir kez vedalaşamadık. Ben gelemedim, çok üzgünüm"

"Sorun değil düşünmen yeter"

"Tamam tatlım kendine dikkat et"

"Sende Melissa, hoşçakal"

"Hoşçakal"

Sevinti ve üzüntü arasında bir bağda ipleri tutuyordum. Kontrol etmeye hakkım olmayan ipleri tutuyordum. Kendiliğinden oluşuyor ve sonuçlanıyordu bütün hayat.

#koyuyorbe

500

One Day // Nash Grier (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin