"Tüm Bu Gölgeler Neredeyse Senin Işığını Öldürecekken, Beni Burda Yalnız Bırakma Dediğini Hatırlıyorum."Bölüm Şarkısı/Emre Aydın- Son Defa
*
Gözlerim, tüm geceyi uykusuz geçirmenin verdiği yorgunlukla kapanırken ayağıma taktığım siyah spor ayakkabılarım giydiğim siyah pantolonuma uymuştu. Koyu saçlarım koyu kırmızı lagosuma düşmüştü. Ayakkabılarımı giymek için eğildiğimde kenara kayan çantamı düzeltip yerden doğruldum. Masada kahvaltı yapan Esin Abla, Fırat Abi ve Yankı 'nın gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum. İki günümü zeytin ekmekle geçirmiştim. Normalde kahvaltı yapmayan tiplerden değildim ama canım istemiyordu aç olmama rağmen. Bir yerde düşüp gebermekten korkuyordum.
"Gececiğim, yemeyeceğinden emin misin? Aç acına dersi anlayamazsın? " Fırat Abi'nin sorusuna karşılık sırtım onlara dönük konuştum. "Eğer canım bir şey isterse atıştırırım, teşekkürler," tam kapının kulpunu çevirirken tekrardan Fırat Abi'nin sesi geldi.
"Yankı bugün geç gidecek okula, gel ben seni bırakayım," diyerek çayından bir yudum alıp ayaklandı. Yüzümü onlara döndürürken elimi havaya kaldırmıştım. "Hiç gerek yok gerçekten," dedim Fırat Abi'ye bakarak. "Hem biraz yürüsem iyi olabilir, zahmet olmasın lütfen. Kahvaltınız da yarım kaldı. " beni dinlemeden yanıma kadar gelirken yan portmanto dan arabanın anahtarını alıp sağ elini omzuma koyup bana dönmeden kapıyı açtı. "Bekliyorum arabada," yüzüme vuran sıcak rüzgar, tüm vücudumu ısıtırken sırt çantamın askılıklarından güç aldım. Onlara zaten yük oluyordum bir de bu gerekmiyordu. Ben bunu haketmiyordum.
Açık kapıdan dışarı çıkıp, kapıyı geri örterken Esin Abla'nın 'iyi dersler canım' dediğini zorda olsa duymuştum. Seri adımlarla dışarıya çıkarken araba çoktan çalışmıştı. Ön koltuğun kapısını açarak oturdum. Kemerimi takarken çoktan hareket haline geçmiştik.
"Alışabildin mi okula?" Fırat Abi bana bakmadan gülümseyerek konuşmuştu.
"Kısmen" dedim yola bakarak. Sonunda okulun tanıdık sokağına dönerken araba durmuştu. "Teşekkürler," diyerek tam inecekken kapının kulpuna giden bileğimi yakalayıp durdurmuştu. Cebinden çıkardığı 50'liği avucuma yerleştirirken yine gülümsedi. "Al bakalım, kahvaltıda yapmadın" demişti.
Ne yani? Kolay mıydı bu kadar her şey? Onun parasını istemiyordum ki ben?
Elime tutuşturduğu parayı sertçe kaydığım koltuğa bıraktım. Gözlerimi ondan ayırmadan konuştum.
"Biliyorum size yük oluyorum ama inanın elimde değil. Böyle olmak zorundaydı. Paranıza ihtiyacım yok benim. " şaşkın bakışlarının altından ezilmek umrumda değildi , açtığım kapıdan kendimi serbest bırakırken derin bir nefes alıp ona doğru döndüm. "En kısa zamanda gideceğim merak etmeyin."
"Gececiğim yanlı-" kapıyı kapatıp okula doğru ilerledim. Ölen amcamın hesabından bana da Batu'ya da her ay bir miktar para hesabımıza yatıyordu. Henüz hiç dokunmadığım o parayı sıkıştığımda kullanabilirdim. Zaten evlerinde kalıyordum, bir de para alamazdım.
Okuldan giriş yaptığımda hemen hemen herkes bana bakıp konuşuyorlardı. Ah birde adımız çıkmıştı değil mi? Neymiş Yağız Bey'i peşimden koşturuyormuşum, soğuk nevale Uzay Soykan'a da küçük başımı göstermişim.
Çok Komik.
Tam koridora girecekken dün dersimize giren Edebiyatçı Seren Hoca bana doğru geliyordu. Olduğum yerde durup onu bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Teen FictionOnlar sinirlenince kavga eden tipler değillerdi. Onlar her bir olayda , güçlerini boş bir arazide yarışarak gösteren üvey kardeşlerdı. ~Uzay ve Yağız~ "Seni Uzay'a yedirtmem güzelim"