'Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.'
Bölüm Şarkısı/ İlyas Yalçıntaş- Dilberim
*
Avuç içlerimde sakladığım karmakarışık duygular her geçen gün yüzüme çarpmaya devam ediyordu. Ben buydum işte.. Benim hayatım buydu, böyleydi.
Siyah botlarımla okul kapısından girerken, yağan yağmurdan berenin faydası olmayan saçlarım ıslanmıştı. Gece geçte olsa , erkende kalkmış olsam da 3-4 saat uyuyabilmiştim ama her günkü gibi kendimi halsiz ve yorgun hissediyordum.
Bugün Esin abla ve Fırat ağabey gece geç saatte dönmüşlerdi. Yankı çoktan uyumuştu o saatlerde ve bende yatağımda durmaya devam etmiştim. Sabah ise kimseye görünmeden bir şeyler atıştırıp yağmura aldanmadan yürümeye karar vermiştim. Bugün taşınacağım evin anahtarını alacaktım ve akşam da evdekilere bu konudan bahsedecektim.
En doğrusu bu olacaktı.
Bahçede her zaman banklarda oturan kimselerden bir iz yoktu. Yağmur çok şiddetli yağıyordu ama aldırmamıştım. Binaya giriş yaparken arkamdan tanıdık arabayı fark etmiştim. Ancak arkamı dönmeden sınıfımın önüne doğru ilerledim.
Birçok kişi aralarında toplanıp sınıfı gruplara ayırmışlardı. Elis sırasında oturuyordu ve elindeki telefonla hayattan bağını koparmış gibiydi. Yağız benim sıramda oturuyordu ve hemen ön sırada Baha ve Aras'la hareketli hareketli bir şeyler konuşup gülüşüyordu.
Beni görünce gözlerini arkadaşlarından alıp sırıtmasına devam ederek göz kırptı. Elis'in yanına geçebiliridim değil mi?
Yağız'a bir şey demeden Elis'in yanına oturdum ve onun yanında oturan kız sevinerek boş olan Yağız'ın yanına geçti. Umursamadan geldiğimi fark etmeyen Elis'e döndüm.
"Hey!"
Elindeki telefondan sonunda gözlerini ayırıp bana dönebilmişti. Gülümsedi ve tamamen elindeki telefonu kapayıp masanın üzerine koydu. "Gece, görmedim geldiğini, naber? "
"İyi-" pantolonumun arka cebinden titreyen telefonum sözümü kesmişti. Tanımadığım bir numaraydı ve mesaj atmıştı. Çatılan kaşlarımla mesaja tıkladım.
Kimden: 05** *** ** **
'Spor salonundayım, anahtarı vermek için.'
Sıramdan hızlıca kalktığımda Elis'in sorgulayan bakışlarına rastlamıştım. "Elis, tenffüste sana anlatacaklarım var" diyerek sıradan çıktım. "şimdi gitmem gerek. Umarım derse yetişirim."
Biran önce anahtarı alıp, teşekkür etmem gerekiyordu. Sahiden kim olduğunu bilmiyordum ama onun beni tanıdığına şaşırmamıştım. Koca okulda iki kardeşi ayartmakla adım çıkmıştı zaten.
Derse giren öğrencilerden boş olan koridordan yararlanarak hızlıca spor salonunun önüne gelmiştim. Kapıyı açar açmaz önce karşıma boş olan tribünler gelmişti. Kapıyı kapatarak tamamen bedenimi spor salonuna çevirdiğimde gördüğüm manzara karşısında yutkunamamıştım.
Ayaklarım durmuştu ve içimden bir ses bu salonu terk etmemi söylüyordu. Bana anahtarı vermek için mesaj atan çocuk daha gelmemiş olmalıydı.
Karşımda basketbol topunu sektirerek başarılı bir basket atan Uzay, geldiğimi görünce elindeki topu alarak bana doğru döndü. Ellerimi bedenimin arkasında kapıya değiyordu. Üstünde sporcu atleti ona bol gelmişti ve altında ise siyah pantolonu sımsıkı sarmıştı uzun bacaklarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzayın Gecesi
Teen FictionOnlar sinirlenince kavga eden tipler değillerdi. Onlar her bir olayda , güçlerini boş bir arazide yarışarak gösteren üvey kardeşlerdı. ~Uzay ve Yağız~ "Seni Uzay'a yedirtmem güzelim"