Selam ya...
Üzgünüm epeydir bölüm koymadım fakat daha önce de söylediğim gibi artık daha yoğun olduğumdan, haftada en az 1 bölüm paylaşmanın sözünü verebiliyorum. Bekletmek hoşuma gitmiyor elbet ama ne yazık ki durum bu.
Umarım elimden geldiğinde vakitlice yaparım, destek olmaya devam edin...Sizi seven yazar,
⚜Miss Mulgogi⚜➼♪♫♬♪♩♫♬♪♩♫➼
2 Hafta Sonra - Tokyo / Japonya
Hayır, yani... neden Euhnyuk'u da getirmek zorundaydık ki? Setten sonra neredeyse iki haftadır yan yana gelmemiştik ve onu tekrar görmek garipti. ''Adama sadece benimle gitmen yeterli değil miydi, hyung?''
Leeteuk ön koltukta otururken ''Albümünün Japonya'da çıkmasını istemiyorsan yeterli tabi.'' dedi.
''Peki neden bizimle aynı araçta gitmek zorundaydı?'' diye sordum.
Leeteuk ''Arabayı kemirmiyor ya sonuçta Donghae, ne olacak?'' dedi.
''Onu da yapabilir hyung, sorumluluğu alacak mısın-'' derken yapmacık bir öksürük sesiyle başını yana çevirip baktı.
''Ben yokmuşum gibi devam edin lütfen.'' dedi yan koltukta oturan Eunhyuk. ''Ve... gerçekten mi? Bir kemirgen diye çağırmadığın kalmıştı zaten.''
''Az bile yapıyorum.''
''Huysuz balık...''
''Dansçı maymun...''
''Seninle aynı arabada olmak benim için de rahat değil.''
''İn o zaman-'' dediğimde lafım bu sefer de Leeteuk'ın adımı yüksek sesle söylemesiyle -bağırmasıyla- kesildi. ''Çocuk musunuz?! Anaokullular bile daha sessiz sizden.''
Leeteuk'ın azarlamasıyla ikimiz de birbirimize zıt dönüp camdan dışarıya bakmaya başladık. Bir an önce gidip, yapımcı ile konuşup geri dönmek istiyordum. Üstelik... Bunun bugün olması şart mıydı? Yeni yıl arifesinde bile, iş beterdi. Daha akşam katılmamız gereken yeni yıl kutlaması vardı.
➼♪♫♬♪♩♫♬♪♩♫➼
Gözlerimi açıp esnedim. Görüşme uzadıkça uzarken akşamüstüne kadar sürmüştü. Leeteuk yetişmesi gereken bir görüşme olduğu için Kore'ye benden daha önce gidecekti. En azından o adamla konuşurken izin isteyip rahatça uyuyabilmek için kaçmıştım. Yangın merdivenlerinin dışarı bakan tarafı epey müsait ve ıssız gözükmüştü. Uçuşa kalan dört saatte burada biraz dinlenebilirim diye düşünmüştüm.
...
Etrafa baktığımda havanın kararmış olduğunu ve şehrin ışıklarının yanık olduğunu fark ettim. ''Woah.'' dedim, manzaraya bakarken. Yeni yıla gireceğimiz için etraf ışıl ışıl parlıyordu. Sokaktaki süsler sabah bu kadar etkileyici gözükmese de, akşam gözüyle görünce her şey değişmişti. Hayran kalınacak bir manzaraydı.
O sırada kendimden başka bir nefes daha duyduğumda hızla döndüm ve merdivenlerin yukarısında uzanan bedeni fark ettim. O... Eunhyuk muydu? Ölü gibi yatarken yanına gidip eğilerek ''Eunhyuk-ssi'' dedim, uyandırmaya çalışarak.
Eunhyuk kendine gelirken ''Ah, sen miydin? Bitti mi işimiz?'' diye sordu.
Başımla onaylarken saate bakmak için elimi telefonuma attım fakat cebim boştu. Diğer ceplerimi de kontrol ettim ama ne cüzdanım ne de telefonum yanımdaydı. Sonradan hepsini Leeteuk'a verdiğim aklıma geldi.
Eunhyuk'u dürtüp ''Hey, telefonun yanında mı? Saat kaç?'' diye sordum.
Eunhyuk doğrulup telefonuna bakarken yüzünün hali değişti. ''Donghae-ssi...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOUCH
FanfictionKariyerinin zirvesinden yere çakılan biri için geri dönmek ne kadar zor olabilirdi? Cennetinden kovulmuş bir meleğin, geri dönmek için kırılan kanatların yerine başkasının kanatları kullanması işe yarar mıydı? Lee Donghae, hızla parlayan şöhretini...