BAEKHYUN
İki saat önce chanyeol denen dangalağın evinden ayrılıp ormanın derinliklerine karışmıştım. Başta korkudan deli gibi ağlasamda sonra sakinleşmiş yoluma devam etmiştim. Hedefim bir kulübe, yol, köy, kasaba ne varsa beni buradan kurtaracak bir şey bulmaktı. O yüzden hala yürümeye devam ediyordum. Her ne kadar yürümekten bacaklarıma kara sular inse de bu karanlıktan kurtulmak istiyordum. Karanlığa fobim vardı. Normalde asla karanlık bir oda da bir dakikadan fazla kalmaz bayılırdım ama burası nasıl olduysa, sadece astım ve öksürük kriziyle atlatmıştım. Her ne kadar çok şiddetli olsa da bayılmaya göre daha iyidi. Ayıldığımda kafamda toplanan orman sakinlerini bulmak istemiyordum. O yüzden buna da şükür etmiştim ve yoluma devam etmiştim.
Kolumda ki saate baktığımda saat bire yaklaşıyordu. Orman çok karanlık olduğu için çok yavaş adımlarla yürümüştüm ve az yol kat etmiştim. Gönül isterdi ki chanyeol denen pislikten bir milyon kilometre uzak olmak fakat bu yürüyüş hızlıyla asla olmayacak gibiydi. Güneşin doğmasına daha 5 saat vardı. Asla bu ormanda kalıp güneşin doğuşunu izlemek gibi bir niyetim yoktu. o yüzden ellerimle önümü sürekli yoklayıp yüyümeye devam ettim.
Biraz yürüdükten sonra ağaçların bittiğini ve büyük bir düzlük gördüm. Düzlüğün ortasında küçük bir dağ evi vardı ve içinde ışık geliyordu. Gerçekten de kulübeden ışık geliyordu yani içinde birileri vardı.
Yaşadığım sevinçle büyük bir çığlık attım oraya doğru kalan son gücümle koşmaya başladım. Deli gibi mutluydum çünkü beni öldüren karanlıktan kurtulup ışığa doğru gidiyordum. Bundan daha güzel birşey olamazdı heralde.Nefes nefese koştuktan sonra dağ evine yetiştim. Tahta merdivenleri hızlıca çıkıp kapıyı serçe çaldım ve beklemeye başladım. Ev sahibi ilkinde açmayınca bende ikinci defa daha şiddetli çaldım ve kapı az sonra açıldı. Karşımda bir elinde av tüfeği olan, hafif sakallı ve otuzların sonlarına doğru olan yakışıklı denilebilecek bir adam açtı kapıyı.
Bende büyük bir gülümsemeyle kapıyı açanı baktım. Elindekini görünce korkuyla bir adım geri çekildim.- sende kimsin?
Adam bana soru sorunca bende elindeki tüfeğin korkuyla konuşmuştum.- Merhaba efendim. Ben şey, motorumla sipariş vermeye geldim ama nasıl olduysa dalgınlığa gelip motorumu çaldırtım ve bu ormanda mahsur kaldım. çaresizçe ormanda dolaşıp en sonda burayı buldum. İzin verirseniz güneş doğana kadar evinizin bir köşesinde bekleye bilir miyim?
Tek nefeste hızlı hızlı konuştuğum da karşımda ki adam kendini şaşırmaktan alıkoyamadı. Sözlerimi bitirdikten sonra da, beni baştan aşağı hoş olmayan bir şekilde incelemeye başlamıştı.
Gözleriyle incelemesini bitirdikten sonra yandan bir gülümseme atıp tüfeğini benden çekti.- Demek ki ormanda kayboldun küçük çocuk ve motorunu kaybettin. Ne üzücü ama
Ben yapmacıktan gülümsedim.
- Evet, ormanda kayboldum.
- tek misin?
- Evet efendim, tekim ve çok korkuyorum lütfen bana yardımcı olun.
Önünde saygıyla eğilip öyle biraz kalıp başımı kaldırdığımda adam kapıdan çekildi ve elleriyle içeri gösterdi.
- ahhh buyur tabi! Bu karanlık ormanda tek başına çok korkmuş olmalısın.Bir çocuk için çok korkunç olmalı.
İçeriye tedirginlikle girerken bir yandan da adamla konuşmaya devam ettim.
- Evet çok korkunç bir karanlık vardı dışarıda. Önümü bile görmekte zorlandım. Zar zor burayı bulabildim. Beni evinize aldığınız için çok teşekkür ederim.