"Ya kanka işte dediğim gibi oldu, niye inanmıyon ki?"
Ateş'in laf anlatma çabalarını dinlemiyordum bile. Beni kandırmıştı! Yardım istemiştim ve o abim olduğunu söylemek yerine üvey abim olduğunu söylemişti kapıma gelen kadına. Tamam, belki bir nevi dediğini yerine getirmiş olabilirdi ama yine de beni ikna etme çabalarını dinlemekten keyif alıyordum. Sırf bu yüzden bile onu affetmeyebilirdim.
Etrafımız ağaçlarla kaplıydı. Ağaçların arasından geçen bir yolda dümdüz ilerliyorduk. Camı açıp bol oksijenli yerin tadını çıkartmak iyi gelebilir en azından beynimize oksijen gider düşüncesiyle camı açtım. Ateş ise hâlâ konuşmaya devam ediyordu.
"Hem benim fikrim değil, Toprak'ın fikriydi."
Toprak, gözlerini yoldan ayırıp bir Ateş'e bir de -dikiz aynasından- bana baktı. "Beni bu işe bulaştırmayın."
"Sen neden benimle hiç konuşmuyorsun?"
Aniden sorduğum alakasız soru karşısında ben bile şaşırmıştım. Salaksın Renk!
Durumu kurtarmak amacıyla sahte öksüriyim derken öksürük krizine girdikten sonra Ateş'in bana fırlattığı şişeden birkaç yudum su içtim.
"İyi misin la? Bir an ölüyon sandım."
"Ankaralı mısın sen?" Yine alakasız bir soruyla karşınızdayım arkdşlr.
"Hee, nerden anladın?"
"'La' demen yeterli oldu."
"O kelimeyi söylemek için illa Ankaralı olmak mı gerekir?"
Oo beyimiz de dahil olmuş konuşmaya. Vay vay vay!
"Hayır, gerekmez tabii. Ama-"
"Ee o zaman?"
Sözümü kesmesine mi sinirleneyim yoksa sinir bozucu ses tonuna mı? Bu çocuğun bana garezi mi vardı?
Bir "Aman bee. Şuradan bir şarkı açayım da keyfimiz yerine gelsin," derken aynı zamanda da radyoya uzanan Ateş'e baktım. Bir de ifadesiz bir şekilde araba kullanıp, bizimle pek muhattap olmayan Toprak'a. Bunlar cidden kardeşler miydi?
"Acaba üvey kardeşler mi?"
"Ne dedin kanka? Duyamadım."
Dışımdan mı düşündüm lan ben?
"Yok bir şey."
"Ee patlatalım mı bir şarkı?"
"Eveett," diye bağırmaktan kendimi alamamıştım. Şarkı söylemeyi inanılmaz derecede fazla seviyordum. Aşıktım be!
"Ateş, Allah aşkına sesini bilmediğimiz bir kıza şarkı söyletme!"
Her ne kadar görmeyeceğini bilsem de, gözlerimi kısarak dikiz aynasından ona öfkeli bakışlarımdan birini yolladım.
"Aç sen şarkıyı."
Ateş'in radyoyu açmasıyla duyduğum şarkı yüzümü gülümsetmişti. Melodisinden tanıdığım şarkı, favorilerim arasındaydı. Söylemeyi de seviyordum. Toprak'a sesimin kötü olmadığını göstermek değildi amacım. Bu olsa bile, Toprak sırf sinir olayım diye olumsuz bir şey söyleyebilirdi. Düşünmeyi bırakıp şarkıya odaklandım.
"Uyu aşkım koynumda kaygısız mışıl mışıl,
Bana emaneeet gül yüzünde,
Gülümseyen huzurrr.
Hani gitmiştik ya ikimiz birden,
Ama bitmiştik harbiden.
Yine bastırırsa kapkara bulutlar aniden,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başbelalarım
ChickLitAşk nedir? Üç harften oluşan bir kelime. Ama dikkat etmek lazım. Peki ya dostluk? Çocukluk arkadaşım Eylül'den başka olmamıştı dost diyebileceğim biri. Ona da dost denirse... Kötü günlerimde yanımda olmayan ve bana ihanet eden birine nasıl dost diye...