~5~

52 11 1
                                    

Yarın annem taburcu olacaktı. Tam bir haftadır buradaydık. Nöbetleşe kalıyorduk hastanede. Nilay Teyze'min refakatçi olarak kalacağı günlerde eve geç dönüyordum. Nilay Teyze daha erken gitmemi, bir şey olursa beni arayacağını söylese de erken gitmek istemiyordum. Sanki gidersem bir şey olacaktı. Kötü bir şey.

Hem benim hem de annem için son gece olacaktı bu gece. En azından 15 gün boyunca uğrayacağımızı sanmıyordum.

Nilay Teyze de kalacaktı bu gece. Refakat sırası bende olmasına rağmen kalmakta ısrar ettiği için bir şey dememiştim.

Annemin yeni uyumasını fırsat bilerek, Nilay Teyze'ye kafeteryaya ineceğimi söyledim ve çantamı alıp çıktım odadan.

Kafeteryaya gidip bir kahve aldıktan sonra dışarı çıktım. Çantamdaki sigara paketini çıkarıp bir sigara yaktım. Uzun zamandır içmediğim sigaralar yanmayı bekliyordu sanki. Annem hastanedeyken 2-3 taneden fazla içmezdim.

Derin bir nefes çektim zehirimden. Küçüklüğümde babam yok diye benimle oynamamazlık yapmamıştı kimse, ben yaklaşmamıştım onlara.

Babamın eksikliğinden utanmıyordum, annem vardı benim. Kimsesiz değildim ki ben. Kimsesiz olsam da utanmazdım. Neden utanayım? Kötü bir şey değildi bu. Elimde olan bir şey de değildi.

İkinci sigaramı yakarken, yanıma biri oturdu. Aldırmadım. Bir yandan kahvemi içerken bir yandan da zehirimden nefes çekmeye devam ediyordum.

"Renk Hanım." Bu sesi tanıyordum. Annemin doktorunun sesiydi bu. Ona bakmamaya devam ettim. "Efendim."

"Anneniz, Saliha Hanım'ı bir an önce özel hastaneye yatırmanız gerektiğini biliyorsunuz değil mi?" Biliyordum. Adım kadar iyi biliyordum hem de.

"Evet," dedim sigaramdan uzun bir nefes çekerken.

"Renk Hanım, annenizin durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor. Eğer kısa zamanda özel hastaneye yatmazsa..." Sözünü tamamlamadı doktor. Biliyordu canımın yanacağını. Doktordu sonuçta. Kim bilir kaç kez karşılaşmıştı bu tür durumlarla.

"Tamam," dedim sadece. Başka ne diyebilirdim ki?

Doktor yanımdan uzaklaşırken 3. sigaramı yakıyordum. Neden böyle olmak zorundaydı ki? Babam, ikizim, anneannem, dedem... Hepsi gitmişti. Bir tek annem ve ben vardık. Annem de giderse... Düşünmek bile istemiyordum onsuzluğu. Dünya, cehennemim olurdu. Canımın cayır cayır yanışı, hiç sönmezdi. Evin her köşesinde onun hatıraları vardı. Nasıl sönsün ki?

"Gizemin artıyor gitgide. Şimdi de elinde sigara görüyorum. Hiç yakışıyor mu bebeksi sıfatına şu yaptığın?"

Yanıma gelen kişiye bakmadan, sigaradan bir nefes daha çektim.

"Şşt, gizemli kız. Bu kadarı fazla. Bak karşıdan iki saattir izliyorum seni. 3. sigaranı yakıyorsun. Hadi, bırak bakalım şunu." Kesinlikle başbelasıydı. Bir an önce kurtulabilmek için sigarayı yere atıp, üzerine bastım ayakkabımla.

"Söndürdüm, hadi git," dedim bıkkınca. Zaten canım sıkkındı, yalnız kalmak istiyordum. Sanki bunu hissetmişcesine geliyordu her seferinde. Her seferinde dediğim 2 kereydi.

"Peki, gizemli kız. Gidiyorum."

İfadesiz bakışlı çocuk gitmişti sonunda. Tamam kabul, bu kadar kolay ikna olmasını beklemiyordum. Ama umrumda da değildi.

3. zehirimi de bitirdikten sonra hastaneye girdim. Kafeteryaya girip bir kahve daha aldıktan sonra doktorun söylediklerini düşündüm. Annemin bir an önce özel hastaneye yatması ve orada tedavi görmesi gerektiğini biliyordum. Ama paramız yoktu ki. Hangi parayla yatıracaktım annemi oraya? Hangi parayla ameliyat ettirecektim?

BaşbelalarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin