İstanbul'un vefalı sokaklarında dolaşıyoruz kızımla. Onunla beraber bende çocuklaşıyorum,çok eğleniyorduk beraber. O çocuksu sesiyle kahkahalar atarken benide gülmek tutuyordu,kahkahalar ve tatlı eğlenmeler sokaklarda akıp gidiyordu. Bazen onu semtimizden dışarı çıkartıp benim en sevdiğim semt'e; Balat'a götürürdüm. Oranın insanlarıda kuş tüyü kızım kadar eğlencelilerdir,şen şakrak insanlardır yani... Bide parkları,deniz kenarları olsun güzeldir. Tarihî bir semt olunca,kızımın mahrum kalmasını istemezdim açıkçası. Enteresan sokaklarına girerdik Balat'ın,oradaki ablalarla muhabbet ederdik,halı yıkarlardı ablalar kızımda girer onlarla birlikte yıkardı. (Yıkamak dediysem,ufaktan yardım ederdi şeker prensesim)
Çok neşeli olduğu zamanlar baba demeyi bile unutur,"Aliiiii"diye seslenirdi. Laf etmezdim,kızmaya ve laf etmeye kıyamazdım. Sakin tavırla ara sıra nasihatler verirdim sadece.
Zaten onunla baba-kız ilişkisinden ziyade arkadaş gibiydik anadınmı!?
Hazar,böyle böyle büyüyordu benimle. Dediğim gibi sayın okur; sindire sindire İzliyordum onu.
Halı yıkama faslı bitince,ıslak minik elleriyle elimi tuttu "hadi gidelim baba"dedi.
"Gidelim tabi kızım" dedim... Ona 'kızım' demeyi küçüklüğümden beri hayal ediyordum ve hayalim karşımdaydı küçük bedeniyle.
Neyse,sokaklardan inerek sahile doğru yürüdük. Yoldan karşıya geçip parkı görür görmez elimi bırakıp salıncaklara koştu. Uçmak en güzel hobisiydi Hazar'ımın. O sallanırken bende banklarda oturup onu seyrediyordum. Kağıt helva satan abimizden pembe olanını (çilek aromalısını) aldım. Ben kağıt helva alırken salıncaktan düşmüş şeker parem. Koşar adımlarla gittim yanına "Birşey oldumu kızım?" dediğim zaman,gülerek dizlerini temizliyordu "Birşey yok baba"diyerek kaydıraklara geçti sonra. Düştüğünün utancını saklamak için kaydırakları tercih etmişti sanırım. Az biraz uzağında duruyordum bu sefer,birşey olduğunda hemen yanında olduğumu bilsin diye.
Yorulmuştu narin parçam. Yanıma gelip"yürüyelim babacım" demişti. Kağıt helvasını verdim,başını yüzüme kaldırıp hafif tebessüm etti. Bu,onun 'Sağol' yada 'teşekkür ederim' deme şekliydi. Bir gariplik vardı kuzumun suratında. Eski filmlerdeki gibi esprili bi halde "N'en var kuzum?" diye sordum. Cevap vermemişti bana.
Elimden çekiştirerek banklara oturttu beni. Yanıma oturdu,ayakları daha yere değmeyen narinliğine bakarak tekrar sordum "Kuş tüyüm neyin var senin?"diye.
Yüzünü kaldırıp yine o ince sesiyle" Neden kuş tüyünüm senin baba?" Dedi.
Ve ben yine adem elmasımın hareketini hissederek kafamda cevap kurguluyordum.
Henüz küçük birey olduğu için onun anlayabileceği cümleler bulmaya çalışırken,aslında kendisini yetişkin gören kızımı gördüm karşımda. Ama yinede anlayabileceği cevap vermem gerekirdi. Yaslandım arkama,sarıldım küçük bedenine,sol tarafımdan göbeğime yasladım onuda. Saçlarını okşayarak başladım sebebi anlatmaya.
"Güzel kızım... Nârin parçam... Kuşlar temiz varlıklardır. Temizdirler,beyazdırlar,renklilerdir,hafiflerdir,tüyleri berraktır,masum varlıklardır. Sende benim berrak kalpli güzelimsin. Kuş tüyümsün. Kuş kadar temiz,kuş kadar küçüksün. Kuşlara kıyılamadığı gibi,bende sana kıyamam bitanem. Bu yüzden Benim kuş tüyü kızımsın... Hayatın boyunca hep berrak kal güzel kızım. Hayatın kuş tüyü kadar hafif olur inşallah bebeğim"diyerek,saçlarından öptüm şekerparem'in.
Başını kaldırıp yine tebessüm etti.
Bu sefer ' Seni seviyorum babam' veya 'iyiki senin kızınım' deme şekliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaprak Ağaçtan İntihar Etti
Teen FictionHangi baba kızıyla fısıldayarak konuşur? Genç bir baba adayıyım ben... Olmayan kızımın babasıyım. Ne ben onu gördüm,nede o beni... Ben onu hayal edebildim de,o beni hayal edebildimi acaba? Kızımla fısıldayarak konuşuruz... Âh canım Hazarım... Ben...