Üniversitenin ilk günüydü. Ev tutmuştuk. Sabah kurduğum alarmın sesiyle uyandım ve küfür ederek doğruldum. Gün bu kadar boktan olamazdı. Üniversiteye gidecektim ama içimde bir gram bile heyecan yoktu. Boksa devam edebilecek bir yol bulmayı düşünüyordum. Kalktım spor için hazırladığım odama geçtim ve kum torbasında yarım saat antreman yaptım. En son duş alıp üstümü giyindim. Evden çıkmadan Poyraz'ın kapısını çaldım. Kapıyı açtı gözlerini ovaladı "Neee?" dedi. Ben de kendimi tatlı pozlara büründürerek sesimi bi oktav incelterek "Poyraz beni okula götürür müsün?" dedim. Poyraz bana baktı ve "Beceremiyorsun." dedi. Sonra kapıyı yüzüme kapattı. Kapıyı yumruklamaya başladım. O da gürültüden rahatsız olmuş olacak ki bağıra bağıra şarkı söylemeye başladı. Duyuyordum. Duydukça daha çok sinirleniyordum. On dakika sonra ses kapıya yaklaştı. Ben de "Aç artık!" dedim. Kapıyı açtı "Hadi yine iyisin acıdım." dedi. Hazırlanıp gelmişti on dakika içinde. Yoldayken Poyraz bi numarayı aradı "Dört bol patatesli ikisinin mayonezi bol ikisinin de içinde et olsun. On dakika içinde oradayım." dedi. Tam on dakika sonra oraya vardık. Aldık yerken yola devam ettik. Gelmiştik inecekken bana imalı bir şekilde "Derslerine iyi çalışırsan işin hazır." dedi. Klasik aile lafı olmasının yanı sıra burada farklı bir şey vardı.
Okul sıkıcı geçmişti. Çıkışta neden hala psikoloji isterken bilgisayar okuduğumu düşünüyordum. Kapının önüne çıktım son gaz bir araba yaklaşıp tam önümde durdu. Poyraz gelmişti. Güneş gözlüğünü hafif yukarı kaldırarak "Araç lazım mı?" dedi ve güldü. Kapıyı açmaya gitmeden "Evet. Teşekkür ederim." dedim ve arabaya bindim. Poyraz sürmeye başladı ama ev yoluna gitmiyorduk. Ne olduğunu sordum. Gözünü yoldan ayırmadan "Sürprizlere hazır ol." dedi. Hediye aldığını düşünüyordum. Güzel bir sürprizi olması lazımdı. Eğer güzel değilse zaten açım burun kemiğini zikzak şekline getirirdim. Arabayı durdurdu ve karşımda Burger King'i gördüm. Sürprizi buydu evet aç olduğumu anlamıştı. Poyraz "Sürpriz!" dedi ve göz kırptı. Girdik tam olarak iki Whooper bir Chicken Royale yedim. Poyraz bir Steakhouse yemiş ve öküz gibi yememi izliyordu. Ben de baktım "Ne?" diyip bir patatesi daha Ranch sosa banıp ağzıma attım ve "Açım." dedim. Poyraz baktı gözlerini kapatıp güldü. Çıktık "Güzel sürprizdi." dedim ve arabaya doğru ilerlemeye başladım ama Poyraz farklı bir yönde gidiyordu. Onu takip ettim. Bir yerin önünde durdu. Karşısındaki binaya doğru bakıyordu. Ben de baktım ve içeride Dünya boks şampiyonu Zafer'i gördüm. Poyraz "Aaa öküz gibi yedin şimdi antreman yapamayacaksın." dedi ve güldü. İçeri girdi ben ders almayı düşünürken Zafer bana "Hoşgeldin Serin." dedi. Ben de şaşırmıştım "Hoşbulduk." dedim. Gülümsedi ve "Ne zaman antreman yapmak istersin." dedi. Hiç beklemiyordum koskoca Dünya şampiyonu beni tanımıştı. Mal gibi kalmıştım. O surat ifadesiyle "Bilmem." dedim. Poyraz "Heyecanlandı." dedi ve güldü. O an kendime geldim "Çarşamba, Cumartesi, Pazar uygun mu?" dedim. Zafer baktı ve gülümsemesini bozmadan "Ne zaman istersen." dedi. Bu adamın boş zamanı oluyor muydu ki ders verecekti. Biraz sohbetten sonra çıktık. Poyraz arabayı sürerken sessizlik vardı.
Bu sessizliğin sebebini anlamamıştım.Eve geldiğimizde anahtarlarımı çıkarımak üzere çantama davrandım. Poyraz kolumu tuttu. Sorar gibi yüzüne baktım. "Bana gel." dedi.
Acaba yine neyin peşindeydi bu çocuk. Cidden hiç sağı solu belli olmayan biriydi. Ve bazen beni cidden ürkütüyordu.
Evine girdik ve salona oturdum. Sade siyah ağırlıklı bir salon takımı vardı. Seviyordum burayı. İkili koltuğa oturdum. Poyraz da karşımdaki tekli koltuğa oturdu. Lafa nasıl gireceğini bilmiyor gibiydi. "Dökül bakalım"dedim. Ve anlatmaya başladı. Duyduklarım karşısında cidden küçük çaplı bir kalp krizi geçirmiş olabilirim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Mahkeme
Action"Yerdeki kan mı!" dedi Serin. Yargıç baktı, sırıttı ve "Hayır, salça..." dedi. Serin donuk bir ifadeyle bir zamanlar arkadaşı olan kişinin gözlerine baktı...