7 Ocak 2002
7. yaşgünümü kutlamak için, Maggie teyzem ve David amcam bize yemeğe geliyordu. Babam Vilhelm ve annem Ophelia, 7 Ocak'ta tanışmışlar. Benim doğumumu da o güne denk getirmek için her şeyi yapmışlar. Ve olmuş.
Hediyelerim için çok heyecanlıydım. Uzun zamandır ne istediğimi anneme söyleyip duruyordum. Hizmetkarlarımız evde dolanırken, annemle rahat konuşamıyordum. Annemle yalnız kalmak istediğimde mutlaka bir şekilde aramıza biri giriyordu. Annem istediğim şeyi mutlaka alırdı. Ancak bir şey istediğim zaman bunun sadece annem tarafından bilinmesini istiyordum. O kadar. Sadık hizmetkarlarımız olduğunu biliyordum ama onlara her şeyimi anlatamazdım.
Annemden bir kurt istedim. Evet, gerçek bir kurt.
Babamdan istediğim bir şey yok. Babam ben doğduğumdan beri beni bir utanç kaynağı olarak gördü. Erkek olmamı istemişti. Babamın soyu, kız çocuk doğarsa direk öldürüyorlarmış. Her zaman dua ettim, ölmemek için. Öldürmedi beni babam. Ama her zaman içindeki öldürme isteğini hissedebiliyordum. Belki de bana hediye olarak bıçak alırdı...
Maggie teyzemin bana bir şeyler ördüğünü tahmin ediyordum, çünkü her sene böyle yapıyordu. David amcam, bana bir sürü kitap alırdı, bu hoşuma gidiyordu. Okumayı 5 yaşında sökmüştüm, zeki bir çocuk olduğumu söylüyor annemle babam.
Odamda bunları düşünürken annem odaya girdi, yatağıma oturdu ve saçlarımı taramaya başladı. Hiçbir şey söylemeden... Karamel rengi saçlarım her zamanki gibi uzundu, belime kadardı. Annem saçlarımı her zaman tarardı. Her gün. Ama bugün onda bir soğukluk vardı. Üstelik bugün benim doğumgünümken.
"İyi misin anne?" diye sordum telaşla.
"İyiyim Carmela. Yorgun olabilirim, yaşlanmaya başladım ben."
"Saçmalama anne, gayet gençsin!"
Güldü annem. Dolabımdan bir elbise çıkardı. Turuncu, şirin bir elbiseydi. "Bunu giy ve aşağıya gel, az sonra Maggie ve David burada olurlar." dedi annem.
"Tamam." dedim ve giyinmeye başladım. Hazır olduğumda koşarak merdivenlerden aşağıya indim.
"Koşma küçük hanım!" hizmetkarlarımızdan Mary her zamanki gibi beni azarlıyordu.
"Bugün benim doğum günüm Mary, istediğimi yaparım." dedim ve kaşlarımı çattım. Kaşlarımı çatmamla geriye doğru gidip duvara çarpması bir oldu. Uçmuştu sanki. Şaşırdım. Korktum ve annemin yanına gidip arkasına saklandım. "Anne, Mary uçabiliyor mu?" diye sordum sakince.
Annem kaskatı kesildi. "Demek vakti geldi."
Kapı çaldı. Annemin dediği şeyi umursamadan kapıya koştum ve direk açtım. Maggie teyzemin yüzündeki gülümseme her zamanki yerindeydi. David amcam elinde kocaman bir kutuyla kapıdaydı. Maggie teyzem beni kucakladı. "Carmela, çok büyümüşsün canım!" dedi.
"Bunun için her gün süt içiyorum ve oyun oynuyorum. Demek işe yaramış!" diye bağırdım sevinerek.
David amcam bana güldü. "Annen nerede küçüğüm?" diye sordu.
"Salonda sizi bekliyor." dedim ve kapıyı açıp içeriye girmelerine izin verdim. Girdiklerinde kapıyı kapattım. Koşarak annemin yanına gittim. Elinde kocaman bir çantayla duruyordu. "Gitme vaktin geldi, Carmela..."
Anneme ciddi bir şekilde baktım. "Ne demek istiyorsun anne? Nereye gidiyorum?"
David amcam "İyi ki hazırlıklı gelmişim." dedi ve elindeki kocaman kutuyu açtı. İçindeki kapkalın kitapları annemin elindeki kocaman çantaya koydu. Teyzem ise çantasından örgü bir hırka çıkardı ve annemin elindeki çantaya koydu. Çanta dolmuştu. "Ben de bir şeyler koydum elbette. Bir defter koydum, her şey yazılı. Okuyunca anlayacaksın. Ama lütfen 18 yaşına gelmeden okuma. Ayrıca, yiyecek, giyecek, bir sürü şey koydum çantaya, kutu, kolye. Bir de..." annem öksürdü ve devam etti, "Bir de şu var, Carlos!" diye seslendi. Mutfaktan bir kurt çıktı. Gülümsedim. Beni gördü ve yanıma geldi. "Adı Carlos. Doğum günün kutlu olsun prensesim, Carmela'm. Hoşçakal..."
Beni alıp kapının önüne koydu. Annemi en son o zaman gördüm. Gözlerim bağlandı ve bir taksiye bindirilerek bilmediğim bir yere gönderildim.