8. Bölüm. "Hayat bayram olsa!"

111 12 2
                                    

Selamün aleyküm cancanlarım!🙌🏽
Bol kahkahalı bölüm yazmaya çalıştım sizler için!!😁😂
İnşallah beğenirsiniz
Bölüm şarkısını açmayı unutmayalım😎
Ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen! 💙
Kalın sağlıcakla🌸🦄✨

Nisa🌧

________________________________

Birisi bana burada neler olduğunu açıklayacak mı?" diyorum koca gözlerle anneme ve babama bakarak. Araya mutfaktan çıkan teyzem geliyor.

"Aman gelmişler ya! Hoş geldiniz!" diyor teyzem kocaman gülümsemesiyle. Sinek olsam ağzına girebilirdim sanırım. Hatta şahsen ben bu halimle bile girebilirdim öyle açıktı kadıncağızın ağzı.

"Ümran hatırladınmı? Bak eski komşularımız.." diyor annem Emir'in anne ve babasını işaret ederek. Teyzemin bu sefer ağzı değil gözleri kocaman açılıyor. Emir'e doğru yürüyüp yüzüne şaşkınca bakıyor. Emir'se garibim neye uğradığını şaşırmıştı. Sessizce kıkırdadım. Ablam kolumu dürttüğünde kıkırdamamı bastırdım.

"Ay yok artık. Zülfikar sen küçükken çirkin bir şeydin ya! Sana n'olmuş?" Teyzem bu konuşmaya devam ederse kendimi yere atıp güleceğim! Benim bildiğim Zülfikar geçen sene evlenmişti köyden bir kızla! Allahım sen akıl fikir ver teyzeme.. Amin!

Araya giriyorum, "Teyzeciğim sana dedim ya az önce.. Zülfikar yok diye.. Emir o Emir!" Teyzem mahçup olup, "Kusura bakma oğlum.. İyi ki Zülfikar değilmişsin.. Allah korumuş.." diyor. Şu hale bak arkadaş. Herkes ayaktaydı. En son hoşgeldiniz diyorduk teyzem araya Zülfikarı sokana kadar.

"Ehh şey buyurun.." Annem dolaptan misafir terliklerini çıkarıp misafirlere veriyor. Bense sırıtarak bana bakan Emir'e bakıyorum. Zülfikar'mı demeli acaba?

{...}

İç yanağımı ısırıp duruyordum. Herkes gülümseyerek birbirine bakıyordu ve tek bir kelâm eden olmamıştı. Emir'e baktığımda benim kadar nelerin olup bittiğini anlamadığını gördüm. Bir koltukla onlar, diğer koltukta annem, babam ve sandalyelerin üstünde son'a kalan ben, Pelin, Defne, teyzem ve bizim kızlar oturuyorduk.

"Şimdi bizim çocuklar hatırlamaz o günleri.." diyor babam kahvesinden bir yudum alarak.

"Hey gidi günler.." İnşallah askerliğe bağlamazlar yoksa iki yıl sonra hâlâ bu pozisyonda olurduk. Bir seferinde babam, ablamı beni Mustafayı ve Edayı bir araya toplayıp askerliğini anlatmaya başlamıştı. Yemin ederim anlattığı şey askerdeki ilk günüydü ve onu anlatma süresi üç saatti. Hatırladıkça içim ürperiyordu.

"Duru'ydu değilmi tatlım?" Düşüncelerimden ayrılıp benimle konuşan bakımlı teyzeye bakıyorum.

"Evet teyze.." diyorum gülümseyerek. Kadın bir kahkaha atıyor. "Ayol ne teyzesi! Şuracıkta müstakbel annen olacağım! Hem teyzede nereden çıktı?" Nerede deli varsa beni buluyor. Yanımda kıkırdayan Pelin'e nefret dolu bakışlarımı yolluyorum. Hadi ama! Az önce bem değilmiydim kıkırdayan.

"Ah tabii haklısınız.. Şey anneciğim iki dakikka benimle mutfağa gelirmisin?" diyor ve ayağa kalkıyorum. Annem başıyla onaylayıp peşimden mutfağa geliyor. Mutfağın kapısını arkamızdan kapatıyorum. Annem kaçamak bir bakış attığında kaşlarımı çatıyorum.

"Anneciğim neler oluyor? Açıklar mısın?" Sandalyeye oturup annemin vereceği cevabı bekliyorum. Annem karşıma oturuyor.

"Eski komşularımız. Sen Emir'le beraber çok oynardın. Birbirinizin peşinden koşardınız, hatta bir seferinde çocuğun kafasına taş atmıştın.."

"Ne! Benmi?" Çocuğa amma çok çektirmişim.

"Evet kızım ama hatırlamazsın tabii. 'Ben Emir'le evleneceğim!' der babanı çıldırtırdın kızım!" diyor gülerek. Kendimi bir yerden aşağa felan atabilirmiyim? Başka bir şey deseymişim gerçek olurmuş demekki.

"Dediğinde oldu işte.." Annem hikâyesini tamamlayamadan ben daha fazla dayanamayıp, "Yaa çok güzel.. Biz çok mutluyuz.." Yalan üstüne yalan söylemeyide becerdin ya Duru, afferin sana! Hiç kimse bu anlaşmayı bilmeyecekti.

"İnşallah kızım.." Ayağa kalkıp anneme sarılıyorum. Bunu yapmak zorundaydım. Sevmediğim birisiyle evlenmek istemiyordum. Gerçi şimdide öyleydi fakat anlaşmalı. Ömürlük bir şey değildi en azından.

Annem ile birlikte içeri giriyoruz. Herkes birbiriyle kaynaşmış muhabbetin dibine dalmışlardı. Annemin elindeki tepsiyi alıp herkesin önüne çay koyuyorum. Kızların ortasına oturup, "Çocukluk aşkımmış meğer.." diyorum sessizce. İkiside çığlık atmamak için ellerini ağızlarının üstüne bastırıyorlar. "Ay çok romantik! Siz resmen birbiriniz için yaratılmışsınız.." Pelin hayallere dalırken Yağmur hâlâ şoktaydı. "Aynen.." diyebiliyor sadece. Gözünü odakladığı yerden kaldırıp gözünü kısarak bana bakıyor. "Çocuk?.." Direğimle vuruyorum Yağmur'a. Yağmur ağzını kapatıp önüne dönüyor.

"Yarın istemeye gelebilirsiniz kardeşim.." demesiyle babamın içeri ağlayarak Berk giriyor. Ağzı burnu yara olmuş, ağzı kanıyordu. Ablam yerinden fırlayıp ağlayan oğlunun yanına doğru gidiyor. "Emir çocuğa ilk yardımını yapabilirmisin.." Kaşlarımı çatıyorum. O ne anlar ilk yardımından Allah aşkına? Emir yerinden kalkıyor. Daha doğrusu yerinden zıplıyor. Bu gün şoktan öbür dünyayı boyluyabilirdim sanırım. Neyse.. rahmetli neden öldü diye sorarlarsa.. Şoktan diyiverin!

Hayal dünyamdan kopup herkesin baktığı Berk'e ve Emir'e kaydırıyorum gözlerimi. Garibim Berk'in ne dediği anlaşılmıyor. Emir annemlere bakıp, "Su getirebilirmisiniz?" sorup daha sonra Berk'i alıp diğer odaya götürüyor. Hâliyle teyzemlerin bakışlarına maruz kalıp kızlarla peşinden gidiyoruz. Berk ağlaması gerekirken sadece gülüyordu. Emir bana bakıp, "Siz ailece tuhafsınız." diyor. Tek kaşımı kaldırıyorum.

"Seninle sonra konuşacağım zaten." diyor ve başını Berk'e çeviriyor. İşi bittiğinde gözlerini bayıyor. "Ne o? Beni gördüğüne çok mu sevindin?.." diyorum alayla. Gözleri daha çok 'ölüyorum' galiba der gibiydi. Elindeki kan'a bakıp koltuğa düşüp bayılıyor.

"Kan tutuyor galiba?" Bir kahkaha atıp kolonya almaya gidiyorum. Daha çok çekeceğim var senden Emir!

Kelebeğe DokunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin