Oturma odasından kolonyayı alıp, geri misafir odasına girip elime biraz kolonya döktüm. Emir'in burnuna doğru götürdüm avucumu kolonyayı koklayabilmesi için. Emir gözlerini kırpıştırıp gözlerini açıyor. Çok sükür."Bir an hiç uyanmayacak sandım." diyen Yağmur kolonyayı elimden alıp eline yüzüne sürüyor. Bunu çocukluktan beri yapardı. Ne zaman dedemler gelse, kolonyayı saklardı kendisine bir şey kalmayacak diye. Allahtan kolonya saklama huyunu bırakmış yoksa şimdi Emir hâlâ başka alemlerdeydi.
Emir ciddileşip başını yastıktan kaldırıyor. Tabi içeridekilerin olanlardan hiç bir fikirleri yoktu. Yağmur ve Pelin gözlerini üstüme dikmişlerdi. "Noldu?" diyorum. Omuzlarını silkip başlarını çeviriyorlar. Emir'e bakıyorum.
"Ya arkadaş. Madem kan'a dayanamiyorsun.. ne diye gidip ilk yardım kursuna gidiyorsun."
Pelin'in elinden suyu alıp, bir yudumda bitiriyor.
"Bilmiyorum.."
Tek kaşımı havaya kaldırıp yeşil gözlerine bakıyorum.
"Bana bak çimen göz. Sende birşeyler var ama hadi hayırlısı."
Emir neye uğradığını şaşırmıştı. Bu çocukta ne kadar şaşkın. Herşeye şaşırıyor.
"Yo.. hayır hiç bir şey yok.."
Tek kaşımı havaya kaldırıp yüzünü inceledim yalan söyleyip söylemediğini ölçmek için fakat baya ciddiye benziyordu.
"Abla, enişte.. Babamlar sizi çağırıyor." Eh yani. Şimdi yanlış bir şey düşünmesinler mazallah teyzemde orada çünkü, kadın Allah bilir kaç tane senaryo kurmuştur kafasında.
Başımla onaylayıp odadan çıkıyoruz. Salona girmeden önce Emir'e bir bakış attım. İçeri girdiğimde herkes memnün gözüküyordu.
"Kızım geçin oturun siz şöyle."
Babamın işaret ettiği yere suç işlemiş küçük çocuklar gibi oturmuştuk.
"Biz diyoruz ki; yarın hem istemeyi hemde nişanı aradan çıkaralım." Yutkunup Emir'e bakıyorum. Ona hava hoş tabi.
"Siz nasıl uygun görürseniz babacığım.." Emir'i dürtüp, "Değilmi Emir?" Emir yapmacık bir gülümseyle, "Tabi tabi efendim. Siz nasıl isterseniz."
Teyzem ortaya girip, "Baksana kız ne kadarda nazik konuşuyor çocuk." Gözlerimi yumuyorum. Teyzem şu patavatsızlığı ne zaman bırakacaktı ya!
"Ne giyineceğiz biz ozaman yarın?" Dediğinde annem, Emir'in annesi onu onaylamıştı.
"Moda defilesine gitmiyorsunuz ya. Bir şeyler giyinin işte." diyor Emir'in babası.
"Ozaman yarın akşam, bizim dükkan'da yapıyoruz. Salonuda bir güzel süsleriz. Oh ne güzel." Babam sanırım herşeyi kafasında canlandırmıştı sanki o nışanlacakmış gibi. Bir de oyun olduğunu öğrenseler, ben bittim.
"Bari çocuklar gidip bir şeyler alsınlar. Benim kızımın diğer kızlardan ne eksiği varki dolaptakileri giyinsin. Gitsin güzel bir nişanlık alsın." Bu saatte ben nereden elbise bulacakmışım?
"Çok iyi bir fikir. Biz çıkalım öyleyse." Emir ayaklanıyor. Babamın başıyla onayladığını gördüğümde bende ayağa kalkıyorum. Kaşlarımı çatıp aceleyle odadan çıkmak isteyen Emir'e baktım.
"Kızlarda gelsin sizinle.." diyor annem endişeyle. "Duru kararsız birisi, elbise bulamaz." Pelin ve Defne'de ayaklanıyor. Kızlara oturmaları için bir bakış attım.
"Hiç gerek yok. Benim aklımda bir şey var." diyorum gülümseyerek.
"Peki kızım. Sen nasıl istersen."
Oturma odasından çıkıyoruz. Koridora geldiğimizde Emir'e ceketini uzatıyorum.
"Nereden bulacaksak elbiseyi." diyorum oflayarak. "Bildiğim bir yer var. Oradan beğenip alırsın." Ceketimi giyiniyorum. "Çok aceleye gelmedimi her şey?" diyorum fısıldayarak. Emir bana bakıp, "Bilmiyorum." diyor.
Bir şey söylemeyip evden çıkıyoruz sessizce. Arabamın anahtarlarını çıkarıyorum.
"Daha neler. Benim arabam ile gideceğiz."Arabasını işaret ediyor. Anahtarları geri cebime sıkıştırıp arabasına doğru yürüyoruz.
{...}
"İşte geldik." dediğinde camdan dişarı bakıyorum. İyide burası bir hastane? Kaşlarımı çatıp Emir'e cevap vermek için ağzımı açıyorum. Emir bir şey söylememe fırsat vermeden arabadan iniyor. Yanına doğru yürüyorum. Bana bakıyor çaresizce. Neler oluyor?
"Hiç bir şey söyleme tamam mı?"
Dediğini yapıp sessizce ardından yürüyorum. Buraya neden geldiğimizi çok merak ediyordum. İçeri giriyoruz. Asansör'e girip ikinci kata çıkıyoruz. Kapılar açılıyor ve çıkıyoruz. Katın ismime bakmamla donuyorum. Kanser.
Benim Emir ile ilgili bilmediğim bir şeymi vardı?
Bizi selamlayan hemşirelere başımızla onaylıyoruz. Bir odaya girdiğimizde yatağın içinde yatan küçük bedene kayıyor gözlerim. Yatağa doğrı yürüyüp küçük bedenin başını okşuyor. Emir sanki başka birisi olmuştu. Ciddi ve sakin. Kapıyı ardımdan kapatıp ne yapacağına bakıyorum. Uyuyan küçük kız uyanıp, "Baba!" diye sesleniyor. Bir şok daha geçirmiştim. Küçük kızın saçlarına bir buse konduruyor.
Yavaş adımlar ile yatağın kenarında duruyorum. Kahverengi saçları ve deniz mavisi gözlere sahip olan beş- altı yaşlarındaki çocuğa bakıyorum. Emir'in kızı.
Başını yastıktan kaldırdığında saçlarının bir peruk olduğunu görüyorum. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle siliyorum. Küçük kız kanserdi.
"Öykü, seni birisiyle tanıştıracağım." diyor Emir bana bakarak. Derin bir nefes alıyorum. Ne yaptığımızın şimdi farkına varıyordum. Bu saçma sapan oyuna bir masum çocuğu dahil edemezdim. Onun canını yakamazdım. Buna hakkım yoktu! Hayır bunu yapamazdım. Deniz mavisi gözleriyle bana bakarak gülümsüyor.
Geri gülümsemeye çalışıyorum fakat yapamiyorum.
"Özür dilerim. Ben yapamayacağım." Ağlamaklı çıkan sesime aldırmayıp hızlı adımlar ile kapıya doğru yöneliyorum. Küçük kızın söylediği cümle odadan çıkmama engel oluyor.
"Anne.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğe Dokun
SpiritualBir gün olurda bir kelebek konarsa avuçlarının içine, ona dokun olurmu? Şanslısındır elbet. Çünkü o kelebek seni özenle seçmiştir. Fakat gideceğinide unutma. Onu hapsedersen ölür. Bırakırsan uçar gider. Sadece dokun. İncitmeden.. canını yakmadan. Ba...