TRACIA #7 - Koma (Part III)

1.2K 127 8
                                    

Öğlen saat bir, iki gibi Charles uykusundan uyanmış, kendisine gelmeye çalışıyordu. Karşı kanepede uyuyakalan Taylor’ı görünce içindeki korku biraz da olsa dinmişti. Sol kolundaki saatine baktı koltuktan doğrulurken. 13:49 yazısını gördü. Dün Taylor’ın yaşadığı olaylar ikisini de çok germişti. Bugün işe devam etmeyip kafasını toplasa daha iyi olacaktı. Koltuktan kalkıp mutfağa yöneldi. Susamıştı. Buz dolabından sürahiyi çıkardı, bir bardak alıp suyu doldurdu. Sudan bir yudum alır almaz suyu püskürttü. Ardı ardına öksürmeye başladı. Gördüğü şey ile hem iğrenip hem de gerildi. Su yerine kan içmişti. Oysa ki sürahideki sıvının su olduğuna adı gibi emindi. Kafayı mı sıyırıyordu yoksa sadece halüsinasyon muydu? 

“Charles, ne yapıyorsun?” Taylor’ın uykulu sesini işitince ona döndü genç adam. “Ben... şey,” Cümlesine devam etmeden önce önüne dönüp sürahi dolusu kanı kadına göstermek istedi fakat kan gitmişti. Kesinlikle halüsinasyon görmüştü. “Yine bir şeyler oluyor Taylor,” dedi sonra toparlamaya çalışarak. “Ne gibi şeyler?” diye sorarcasına cevapladı kadın. Charles sürahiyi hiç ellemeden Taylor’ın yanına geldi. “Sanırım halüsinasyonlar başladı. Su içmek için sürahiyi çıkarmıştım ama halüsinasyon nedeniyle onu kan zannettim, sen kalktığında da gitmişti.” Kadının bedeni korkuyla titredi. Birkaç saat bile olsa rahat durmayacak mıydı bu şey? “İşler daha da kötüleşiyor, Charles.”

Charles da bunun farkındaydı. “Tracy için endişeliyim, keşke onu orada bırakmayıp ambulans falan çağırsaydın,” dedi adam koltuğa otururken. Taylor hafifçe sırıtıp cevap verdi. “Pardon, kızı siyah kanlar ve siyah gözler içinde görünce aklıma ambulans çağırmak gelmemiş.” Charles ters bir bakış atıp ofladı. Her ne kadar ardından eklemek istese de, tartışma çıkmaması için sustu. Zaten işleri başlarından aşkındı, bir de kavgayla uğraşamazdı. Derken genç adamın telefonu çalmaya başladı. İş yerinden arkadaşlarından biri arıyor zannedip umursamazca telefonunu cebinden çıkardı. Ekrana, kimin aradığına bakınca yüzü dondu. “Kim arıyor?” diye atıldı kadın. Charles sert bir şekilde yutkundu. “T-Tracy arıyor.” Aynı şekilde kadın da şaşırdı. Olduğu yerden ayağa kalkıp “Nasıl olabilir?” dedi. “Onu gördüğümde... ölmüştü.”

“Hem bir dakika,” dedi ardından. “Telefon numaranı ne zaman aldı?” Charles, kadının sorduğu sorunun cevabını ararken ilgilenmeleri gereken daha büyük bir sorun olduğu gerekçesiyle cevapladı. “Taylor, farkındaysan ölü birisi beni arıyor. Numaramı alması, es geçilecek bir konu.”  Taylor gözlerini devirerek telefona odaklanmaya çalıştı. “Açsana,” dedi genç adama. Charles her ne kadar telefonu açmak istemese de içini kemiren merak ve korkuyla çağrıyı onayladı, telefonu hapörlere aldı. Herhangi bir ses beklerlerken “Charles,” dedi telefonun ardındaki genç kız. Kadın ve genç adam birbirlerine dönerlerken gözlerindeki korkunun okunmaması imkansızdı. “Tracy,” diye karşılık verdi genç adam. Yarı ağlamaklı ve yarı titreyen sesle “Yardım et,” dedi Tracy.

Taylor tekrar koltuğa oturdu. “Tracy, yaşıyorsun!” dedi heyecanla. Telefonun ardından bu sefer kesik kesik fısıltılar duyulmaya başladı. “Charles, geliyorlar... Charles hemen vereceğim adrese git, orada bir kitap olması gerekiyor. Onu bul, lütfen. Geliyorlar Charles... Adres 6G, Fısıltı Caddesi.” Ve telefon kapandı. Bu adres, Tracy’nin evinin adresiydi. Charles adresin tanıdık gelmesini umursamayarak bir hışımla kapıya doğru koştu. Montunu ve anahtarını kaparak, kapıyı açtı. “Bekle!” Kadın da montunu giyerek adamı takip etti.

“Ah Tanrım, kafayı yiyeceğim.” Otoparka indiler hız kesmeyerek. Charles’ın arabasına bindiler ve Tracy’nin evinin yolunu tuttular.

***

Eve geldiklerinde kapısı açık olan girdi Charles, ardından Taylor. Evin bir köşesinde, Taylor’ın fırlattığı kitabı gördü adam, görmezden gelerek salona koştu. Yerde boylu boyunca uzanan, Taylor’ın bahsettiği gibi siyah kanlar içerisindeydi kız. Elleri titreye titreye kızı kucakladı Charles, kapıdan çıkarken “Kitabı al,” diye emretti kadına. Kadın, adamın dediğini yapıp köşede duran kitabı aldı. Binanın önünde duran arabaya bindiler tekrar. Charles gaza basarak hastanenin yolunu tuttu bu sefer. Arka koltuğa oturan Taylor, kitabı açtı. Daha önce okuduğu kelimeler hala duruyordu ama resimler gitmişti. Kitabın bu sefer ilk sayfasına büyükçe ‘6G’ yazıyordu. Bu bir yerden tanıdık gelmişti. Sanki...

“Charles!” diye bağırdı kadın. “Bu kitap, Paranormallik Kütüphanesi’nde 6G sırasındaydı. Tracy’nin evi de 6G’de. Neler oluyor yahu?!” diye ekledi. Sadece yol ile ilgilenen Charles kısa bir süre için dikiz aynasından kadına baktı. Son sürat gitmeye devam ederlerken Charles “Artık hiçbir şeye aklım ermiyor,” diye fısıldadı. Kadın birkaç dakika daha kitabı inceledi. Tracy ile buluştukları zaman kitaptaki yazıların kaybolması gibi, resimler de kaybolmuştu. Bu da demek oluyordu ki, Tracy haklıydı. Kitaba gerçekten bir şeyler oluyordu. Bunu yapan her kimse veya her neyse bazı kişilerin öğrenmesini istemiyordu demek ki.

Bir süre daha yol aldıktan sonra sonunda hastaneye varmışlardı. Charles arabayı park ettikten sonra kapısını açarak dışarı çıktı. Arka kapıyı açıp Taylor’ın yanında yatan genç kızı kucakladığı gibi hastaneye girdi. Taylor adamın arkasından arabadan çıktı, kitabı arkasında bırakmıştı. Hastanenin içine girdiklerinde Charles “Doktor!” diye bağırdı. Yanına bir kadın yaklaştı, “Neyi var?” diye sordu. Charles ne diyeceğini bilemedi, bir şeyler uydurmak zorundaydı. “İntihar girişimi,” diye atıldı kadın. Büyük ihtimalle hemşire olan kadın, hastane girişindeki sedyeyi çekti önlerine. Charles kızı sedyeye koyunca hemşire kadın ameliyathaneye ilerlemeye başladı. Yanına bir adam yaklaştı. “Nesi var?” diye doktor sordu. Hemşire, Taylor’ın söylediğini doktora ilettikten sonra ameliyathaneye girdiler. Hemen arkalarından koşturan Charles ve Taylor, ameliyathane kapısının önünde durdular.

“Kalbi ve nabzı çok düşük, kolu kırık. Sanırım beyin kanaması var,” dedi doktor ameliyathanenin içindeki meslektaşlarına. Hemen harekete geçmeleriyle, ameliyat başladı.

***
Uzun bir sürenin ardından kapılar açıldı, dışarı bir doktor çıktı.

“İntihar girişiminde bulunan genç kızın yakınları?” diye sorarcasına konuştu. Charles oturduğu yerden hışımla kalktı. Meraklı gözlerle doktorun ağzından çıkacakları dinlemek üzere kulaklarını açtı. “Hayati tehlikesi geçmiş durumda fakat uyanması için henüz çok erken. Beyin kanaması yüzünden uyanmayabilir de. Kesin bir şey söylemek için henüz çok erken. Geçmiş olsun,” dedi doktor. Taylor da ayağa kalktı.

“Nasıl uyanmayabilir?” diye sordu. Doktor kaşlarını çatarak kadının sorusunu yanıtladı. “Koma riski var. Belki bir hafta, belki bir ay, belki bir yıl. Hatta uyandığında hafıza kaybı riski bile var. Özür dilerim, geçmiş olsun tekrar.”

***

Daha sonra yoğun bakıma kaldırıldın. O günden bu güne ne biz o’nu gördük, ne de o herhangi bir şey yaptı.” Tracy kafasını her iki yana salladı. Derin bir nefes verdi. “Taylor da olayları kavradığına göre, şimdi ne olacak?” diye sordu ortaya. Kadın omzunu silkti. Tracy’nin aklına bir şey gelmişçesine ağzını açtı. “Kitap... Kitap nerede?” Charles ile Taylor birbirlerine baktılar. “Kitap yanınızda, değil mi?” diye sordu kız. Boğazını temizleyen Charles titreyen sesiyle cevap verdi.

“Şöyle bir sorun var ki... Kitabı kaybettik.”

TRACIA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin