ÖMÜR

66 4 2
                                    

Fotoğrafdaki Efe .

_________________¥__________________
  

    Arkamı dönüp Efe’nin yüzüne baktım ayağı kalkmıştı. Oda öylece bana bakıyordu. Bakışları çok farklıydı. Saf nefret vardı gözlerinde. Sebebini bilmediğim nefret..

    Daha fazla bakmayı kesip sınıftan dışarı çıktım. Bugün bu kadarlık okul yeterde artardı bile. Eve gidip düşünmeliydim. Dönüp dolaşan, birbirine dolanan sorulardan kurtulmalıydım.

    Okuldan çıkıp tramvaya bindim. Otobüsü bekleyecek kadar sabırlı değildim. Eve gidip uyumalıydım ve bu düşüncelerden arınmalıydım. Hem halsizlikte vardı. Sinirlerimin bu kadar gerilmesi iyi gelmemişti. Galiba hasta olacaktım.

    Hepsi o kendini beğenmiş grup yüzünden di. Hiç bilmediğim olayların ortasına düşmüştüm ve bu gidişle kurtulacak gibi durmuyordum.

     Tramvaydan inip eve kadar yürüdüm. Evle tramvay arası fazla uzundu. Bu yüzden tramvayı otobüsü kaçırmadıkça tercih etmezdim. Eve vardığımda fazlasıyla yorulmuştum. Bitmek bilmeyen yol ve bitmek bilmeyen düşünceler zihnimi de bedenimi de yormuştu.

     Eve girer girmez yatağa attım kendimi. O kadar yorulmuştum ki uğraşmadan uyumuştum bile...

     Uyandığımda hava hala aydınlıktı. Ve boğazımda garip bir ağrı vardı. Ayrıca kuru kuru öksürüyordum da. Sabahtan belliydi hasta olacağım. Efe ve grubundan biraz daha nefret ederek zorla da olsa yataktan doğruldum.

     Telefonumu alıp saate baktım saat ondu. Sabahın onu. Eve geldiğimde 12 idi şimdi nasıl on olabilirdi ki? Dünden beri yatıyor muydum yoksa ben? Sanırım kafamdaki ağrı fazla uyumanın getirdiği bir şey.

     Sabahki derse geç kalmıştım ve bugün zaten dersler öğlene kadardı, artık gitsem de bir şey değişmeyecekti. Bu yüzden okula gitmemeye karar verip tekrar yatağa uzandım. Dün yeterince uzun geçmişti, bugün dinlenmek kesinlikle her şeye iyi gelecekti.

     Nerden bulaştım ki bu gruba? Aslında bulaşmamıştım onlar bana bulaşmıştı. Kendimi onlardan nasıl koruyacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

     Ve ayrıca Kerem, karanlık kuyularında kaybolduğum Kerem. Özellikle ondan uzak durmam gerekiyordu. Hislerimin gittiği yer belliydi. Onlar kendini kaybetmeden önlerini kesmem gerekiyordu.

     Efe istemeden de olsa bana bir iyilik yapmıştı Kerem’i uzak tutarak. Yoksa ben kendimi tutamayabilir ve Kerem’e aşık olup onların grubuna girmek için her şeyi yapabilirdim.

    Simdi ne değişmişti, bu seferde istemeden gruba dahil ediliyordum. Hayat neden her zaman bana bir taraflarıyla gülüyor? Neden hep birlikte gelip yalnızlığımı bozmaya çalışıyorsunuz ki?

     Kafamdaki allak bullak düşünceleri karnımdan gelen sesler bozdu. En son dün kahvaltı yapmıştım ve başka bir şey yememiştim. Haliyle acıkmıştım, ama canım bir şey istemiyordu. Daha önceki tecrübelerime de dayanak kesinlikle hasta olduğum kanısına vardım. En iyisi zorla da olsa sıcak bir çorba içmekti. 

   Tekrar doğruldum yataktan, sanki hamal gibi çalışmışımda bütün kemiklerim ağrıyordu. Hasta olmaktan nefret ediyordum. Yavaş adımlarla mutfağa gidip kettlea su koydum. Böylece daha erken çorba içip yatağıma dönmüş olacaktım.

     Su ısınırken tencereyi çıkardım mutfak dolabından. Güzel bir çorba yapacak kadar halim olmadığı için tercihimi hazır çorbadan yana kullanacaktım. Ama bir sorun vardı. Çorbayı nereye koyduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu.

Bi'ZebanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin