AZRAİL

84 4 10
                                    

___________________¥___________________

  

   Bana biçtiği ömür ne kadardı acaba?

   Kelimeler düğümlenmişti boğazımda öylece bakakalmıştım Efe'ye. Okyanusun ortasında kaptansız bir gemi gibiydim. Gecenin karanlığında ne yapacağını bilemeyen umutsuz bir gemiydim. Görüşüne göre kaptanım Efe'ydi. Gemiyi buz dağına çarpmak isteyen bir kaptan. Gemiyi umursamayan bir kaptan...

    Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırmaya başlamıştı. Hiç tanımadığım bu adam bir gün içinde yerle bir etmişti beni. Usulca olduğum yere çöktüm. Diyecek birşey bırakmamıştı bana. Ağlamaktan başka ne yapabilirdim ki?

    Durmak bilmeyen gözyaşlarımı silip Efe'ye baktım. Camdan dışarı bakıyordu. Burada bana ne olduğu umurunda değildi. Ben ona ne yaptım da bana böyle davranıyordu?
  
     Ağlayışım sesiz hıçkırıklara dönüşene kadar orada oturup ağlamıştım. Efe ise öylece dışarıyı izlemişti. Ağlamak enerjimi tüketmişti. Kalkmaya bile halim yoktu. Yavaşça kalktım yerimden. Bir ara başım döndü ama idare edebilirdim. Salondaki üçlü koltuğa oturup Efe'ye baktım.

    Neden hala buradaydı? Neden gitmiyordu? Saat öğleni geçmişti. Beni yerle bir etmişti. Gidip bir yerde kutlaması gerekirken neden hala burada öylece duruyordu? Hepsini sormak istiyordum ama sanki konuşsam tekrar dağılacakmışım gibi hissediyordum. Ben onu izlerken rahatsız olmuşçasına dönüp bana baktı. Bakışları buz gibi ve bomboştu. Nasıl böyle acımasız bakabiliyordu acaba?

    Yavaşça yanıma gelip oturdu. Yanıma oturunca hafifçe köşeye kaydım. Ona yakın olmak istemiyordum.

   Öldürecekti beni değil mi? Ama ben pes etmeyecektim. Dağ başında yaşamıyorduk. Bu ülkenin de polisi vardı. Kimse sahipsiz değildi. Bu kendini bilmez tarafından öldürülmeyecektim.

   Öylece onu izlerken bakışları bana döndü. Elini kaldırıp yavaşça bana doğru uzattı. Eli yaklaştıkça kendimi uzaklaştırmaya başladım. Bir yerden sonra kaçacak yer kalmamıştı. Haliyle elini alnıma koydu.

    Elleri buz gibiydi kansızlık mı vardı acaba?  Ne saçmalıyorum ben? Allah inşallah cenazesine katılmamı sağlar. Böyle birine merhamet göstermemeliydim.

   Eli alnımdayken surati ciddi bir ifade aldı. Ne olmuştu ki?

   "Ateşin var senin" dedi. Sanki kanser olmuşum da, onun haberini veriyordu. Elini tutup ittim. Öldüreceği kişinin ateşini düşünmek nede centilmence degil mi?

  "Daha ne istiyorsun? Elini kirtletmeden ölmüş olurum" dedim gözlerinin içine bakarak. Ciddi bakışları alayla doldu.

  "Saçmalama Zeynep ateşden kimse ölmez" deyip küçük bir kahkaha attı.

  Efe gülebiliyormuş! Ağzım bir karış açık vaziyetde gülüşünü izledim. Azrailim gülüyordu. Kusursuz bir melek gibiydi gülümsemesi, bir melek kadar güzeldi. Dış görünüşüne zıt bir kişiliği olması ne kadar da üzücüydü. Düşüncelerimi bir kenara ittim. Azrailin büyüsüne kapılmamalıydım...

   Şaşkınlığında verdiği cesaretle.
"Sen gülmeyi biliyormuşsun" dedim Efe'ye.daha sonra dediğim şeyin komikliğini farkedip bende bir kahkaha attım. Bu yaşadıklarım fazlaydı ve sanırım ben kafayı yiyiyordum. Beni durduran Efe olmuştu.
  
   " Sadece gülmeyi değil çorba yapmayı da biliyorum" deyip kalktı yanımdan. Bana çorbamı yapacaktı? Peki ben neden hala azrailimin evde kalmasına müsaade ediyordum? Bende kalkıp peşinden gitmek isterdim ama o kadar gücü kendimde bulamamıştım.

     Mutfaktan sesler gelmeye başlamıştı. Daha fazla dayanamayıp kafamı koltuğun kenarına koydum. Mutfaktaki sesler git gide uğultu halini aldı. Uyku beni güzel kollarına çağırıyordu.

    Güzel ve güvenli kollar, tıpkı annelerinki gibi. Benim hiç bilemediğim sıcaklık. Sanırım bunun gibi birşeydi. Her zaman bu duygu gibi olduğunu düşünmüştüm. Usulca bıraktım kendimi uykunun kollarına.

     Efe'nin evde olması yada ne yaptığı umrumda değildi. Nedensiz bir güven vardı ona karşı içimde. Usulca sarmaladım anne sıcaklığını, içime çektim kokusunu.

Annem...

Keşke seni bir kerede olsa görebilseydim...

___________________¥___________________

    Uyandığımda hala koltuktaydım. Tek bir fakla. Fazla dan sıkıca sarıldığım bir adet Efe.

    Birliktemi uyumuştuk? Hemen kalkıp tekli koltuga geçtim. O kadar sese ve itilip kakılmaya rağmen Efe uyanmamıştı. Ağır bir uykusu vardı sanırım, yada uzun süredir uyumamıştı.

    Bir melek kadar saf ve masum durması çok ironikti. Azraildi o sonuçta. Böyle olması kurbanlarının canını alırken kolaylık sağlıyordu sanırım.

     Masanın üzerinde bir kase içerisinde çorba vardı. Acaba beni neden uyandırmamıştı? Hava kararmaya başlamıştı. Masaya oturup çorbamı içmeye başladım. Normalde içmemem gerekirdi ama fazla acıkmıştım, gurur yapmak yada seçmek gibi bir şansım yoktu.

    Çorbayı çok güzel yapmıştı Efe. Demekki deneyimliydi. Sürekli yemek yapıyor olması tek yaşadığının göstergesiydi. Koltuğumda yatan azrail meleğime baktım. Acaba nasıl bir yerde yaşıyor yada gerçekten tekmi yaşıyordu? Keşke her zaman uykusundaki kadar saf masum olsaydı. Gözlerindeki karanlık, soğukluk, nefret hiç olmasaydı?

    Azrailimi incelerken telefonu çaldı. Ama hala uyanamamıştı. Gidip telefonda arayan kişiye baktım.

    Melis

    Merak etmişti demek ki. Haklıydı kız, nede olsa sevgilisiydi.
 
    Sevgili...

    Demek ki Efe bey sevmeyide biliyordu. Keşke birazda beni sevseydi. Kafamdaki cümle beynimde şok etkisi yarattı.

Keşke birazda beni sevseydi.

Hayır Zeynep, sen ne dediğinin farkında değilsin. Azrail o... Senin ömrüne süre biçmiş biri! Saçma sapan düşünceleri bırakıp telefonu açtım. Yoksa Melis'in duracağı yoktu. Konuşmama izin vermeden Melis'in itici sesi doldu kulaklarıma.

   "Aşkım neden bakmıyorsun telefonlarıma? Zeynep'in güvenini kazanabildin mi? Hem neden bu kadar önemli bu kız? Ne istiyorsan bende yapabilirim canım. Bence planladığın zamandan önce kurtul ondan."

   Her bir kelime kurşun misali saplanmıştı yüreğime. Cevap bile verememiştim Melis'e. Sahtemiydi yani ateşime bakması, çorba yapması?

   Çok safsın Zeynep. Zaten dememişmiydi işim bitince senden kurtulacağım diye. Herşeyi biliyorken, azrailim diye kabullenmişken neden ağır gelmişti bu kelimeler?

     Telefonu kapatıp sessize aldım. Tekrar Efe'nin yanına bırakıp odama gittim. Dolabımdan kullanmadığım bir battaniyeyi alıp Efe'nin üzerini örttüm.
  
     Düşünmek istemiyordum hiç birşeyi. Sadece gücüm yettiğince karşı çıkacaktım, boyun eğmeyecektim. O kadar kolay yılmayacaktım, yıkılmayacaktım...

   Tekrar odama gidip yatağıma girdim. Uyuyabileceğimi sanmıyordum ama yapacak birşeyim de yoktu. Daldığım düşüncelerle bir süre sonra istemedende olsa uyuyakalmışım.

  __________________¥___________________





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bi'ZebanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin