Geldiğinde henüz Yeşim' in gelmediğini gördü ve beklemeye koyuldu. Çok geçmeden Yeşim de geldi ve selamlaştıktan sonra Yeşimin gösterdiği bir kafeye oturdular. Garsona siparişi verdikten sonra sohbete başladılar. Sohbeti başlatan Yeşim oluyor her zaman ki gibi ama akşamki konulara girip de Ufuk' u tekrar üzmek istemeden sempatik bir şekilde " Bildiğim kadarıyla şu anda hayatında birisi yok ve eski zamanlarda geçirdiğin acı dolu bir aşk hikâyen varmış. Yani anlayacağınız Ufuk Bey bana biraz aşk hayatınızdan bahsetmek ister misiniz?"
"Aslında hepsini öğrenmişsin daha neden bahsedeceğimi bilemiyorum ama neden olmasın bahsederim tabi."
Aslında Ufuk ne kadar anlatmaya niyeti yokmuş gibi göstermeye çalışsa da içten içe anlatıp rahatlamak istiyordu.
"İnsanın hikâyesini kendisinden dinlersen daha iyi oluyor diye biliyorum. Bilmem doğru mu?"
"Doğrudur. Bak başın ağrırsa karışmam sonra."
"Sen anlat merak etme kalın kafalıyım ben kolay kolay ağrımaz benim başım."
"İyi o zaman başlıyorum." Sözünden sonra Yeşim pür dikkat Ufuk' u dinlemeye koyuldu. "En baştan tane tane anlayacağım şekilde anlat."
"Peki, tamam. Hani bir aşk vardır ya gönüllere sığmayan. Kelimelere dökmeye çalışsan kalemlerin taşıyamayacağı kadar ağır. Sol yanında sakladığını sandığın ama bir türlü saklamayı beceremediğin. Hatta bazen eline yüzüne bulaştırdığın bir aşktı benimkisi. Belki mazide kaldı ama acısı hala sol yanımda. Sol yanım yine acıyor ama alıştım acılarıma. Masal gibi bir aşka sahiptim aslında güzel ve kısa. İlkokulda tanımıştım onu ama o zamanlar aşkın ne olduğunu bilmiyordum. İlkokuldayken bizim başka bir yere taşınmamızla ayrılmıştık. Nasip mi şans mı bilinmez ama ortaokuldayken dershanede çıkmıştı yine karşıma. İşte o zaman sevmiştim onu. İsmi hiç yabancı gelmiyordu. Aynı sınıfta olduğumuz için gelen öğretmenlerimize okullarımızın adını söylerken geldi aklıma. Ben çocukluk arkadaşıma âşık olmuştum. Sevmiştim evet ama bir türlü söylemeye cesaret edememiştim. Liseye geçeceğim yani ortaokulun sonunda aklıma çok geldi ya bir daha karşıma çıkmazsa diye. Ne kadar istesem de bir türlü söyleyemedim. Nasipse ileride zaten çıkar karşıma bende o zaman söylerim, diye düşünüyordum. Çok zaman geçmişti üstünden ama hala unutamamıştım onu. Kısmet ki yine lise sondayken çakardı Rabbim onu karşıma. Aynı şeyler baş göstermişti ve ben yine cesaretsizliğin altında ezilmiştim. Sonunda daha fazla bekleyemeyip çıktım karşısına ve söyledim. Madem seviyordun daha önce neden karşıma gelmedin, olmaz dedi. Sevmiştim ama sevilmemiştim. En temiz duygularımla sevmiştim. Olmadı, nasip değilmiş diyerek kenara çekilmiştim. Ta ki hasta olduğunu ve sık sık bayıldığını duyana kadar. Ne yaptıysam ve nerede karşısına çıktıysam da bir türlü konuşmama izin vermedi. Her defasında defol hayatımdan demeyi tercih etti. Bir akşam dershane çıkışında durakta görünce dayanamayıp yanına gittim ve konuşmak istemediğini duyunca; korktuğunu görünce de ayrıldım oradan. Ertesi gün ben sınıfta ders çalışırken yanıma geldi. Dışarı çıkıp konuşmamız gerektiğini söyledi ve bende çıktım. Söyle seni dinliyorum ne diyeceksin, dedi? Bende hasta olduğun duydum çok üzüldüm eğer yapabileceğim bir şey varsa elimden geleni yaparım, dedim. Belki üzerine fazla gitmiştim ama o sözleri hak edecek bir şey yaptığıma hala inanmıyorum. Ben kimseye isteyerek zarar vermedim ki nasıl sevdiğim kişiye zarar vereceğim. Beni düşünmene gerek yok, dün gece nasıl korktuğumu biliyor musun, eve nasıl gittiğimi biliyor musun, senin bana bu yaptıklarını annene bacına yapsalar ne yapardın, dedi? Ve daha bir sürü kötü şey... İyi ama ben ne yapmıştım ki sen beni dinlemedin bana başka bir çare bırakmadın ki diyecektim. Daha fazla kızmaması için sessiz kalmayı tercih ettim ve hala sessizim. Üzerinden belki çok yıllar geçti ama acısı hala sol yanımda. Ben hatam yok demiyorum ama benim hatam olduğu kadar onunda hatasının olduğunu söylüyorum. Biraz daha anlayışlı olsa böyle olmazdı eminim."
"Gerçekten çok acıklı bir hikâyen varmış. Bu hikâye roman olsa süper olur. Artık elden bir şey geleceğini zannetmem. Geçmişte kalmış ve acı, tatlı yaşanmış bitmiş bir olay. Unutmak en doğrusu bence."
"Haklısın elden bir şey gelmez zaten. Zamana bırakarak zamanın içindeki zamansızlığı öğrenmiş oldum bu sayede. Biliyor musun sevdiğim insanı yine çıkardı Rabbim karşıma."
"Şaka yapıyorsun, nerede?"
"Şuan çalıştığım şirketin avukatlığını yapıyor."
"Peki, hala aynı hislere sahip misin?"
"Hayır, benim onu seven yüreğim o sözleri söylediği gün öldü. Artık toprağın altında vuslatı bekliyor."
"Demek o yüzden diğer bayanlara soğuk davranıyorsun."
"Evet, artık hiçbir bayana güvenim kalmadı yanlış anlama lütfen."
"Yok, hayır neden yanlış anlayayım ama birisi yüzünden diğerlerini silme lütfen."
"Haklısın ama kırılan bardağı bir daha yapıştıramıyorsun geri."
"Doğru ama yenisini alabiliyorsun. Bence sen yeniden sevmeyi denemelisin. Bu kadar çabuk pes etmemelisin."
"Haklı olabilirsin."
Konuşma tamda Yeşim'in istediği yöne dönüştü ve fırsat bu fırsat "Gelelim asıl seni buraya çağırma meseleme." Dediğinde Ufuk büyük bir şaşkınlığın içine düşmüştü.
"Hayırdır inşallah ne meselesiymiş o?"
"Seni dövdüreceğim."
"Gerçekten mi nasıl olacak peki."
"Adamlarım hemen şurada."
"Peki ya ben adamlarını döversem ne olacak."
"Seni de bir türlü korkutamıyoruz arkadaş ya şaka yaptım. Mesele o değil kızmazsan söyleyeceğim."
"Merak etme kızmam söyleyebilirsin."
"İyi o zaman. Benim bir arkadaşım var ve beraber çok iyi bir çift olacağınıza inanıyorum, tabi kabul edersen. Mehmet'te tanıyor ve o da benim gibi düşünüyor. İstersen en kısa zamanda tanıştırmak istiyoruz sizi."
Ufuk kendi kendine ' şimdi istemezsem ayıp olur, en iyisi buluşmadan sonra beğenmedim veya anlaşamam derim olur biter.' Diye düşünerek olumlu cevap verdi. Ufuk'un olumlu cevap vermesine çok sevinen Yeşim "En kısa zamanda tanıştıracağım sizi." Dedi. Ufuk'un aklına bir şey takılmıştı ve hemen sordu "Peki güzel diyorsun da hanımefendinin haberi var mı?"
"Yok, da sen onu merak etme ben hallederim."
"Ya beni beğenmezse ne yapacaksın?"
"Ya sana merak etme diyorum. Eminim beğenecek seni, sen sakin ol."
"İyi hadi bakalım dediğin gibi olsun."
"Bu arada Mehmet'in kardeşinin durumu nasılmış bir bilgin var mı? Arabayı verirken soracaktım da unutmuşum."
"Merak etme çok iyi."
"Allah iyilik versin."
Biraz daha sohbet ettikten sonra ayrıldılar ve Ufuk' un bedeni eve gidiyordu ama yüreği hiçte gitmek istemiyordu. Tam kapandı, kabuk bağladı dediği yarası tekrar kanamaya başlamıştı. Ona en acı verende sevdim dediği insanda bulmaya çalıştığı sevgisini başka gönüllerde arayacak olmasıydı. Hayatın neden bu kadar acımasız olduğunu düşünüyordu. Bir bankta oturmuş düşünürken aklına kitapta okuduğu söz geldi.
'Zamanın derinliğinde ölüm vardır.
İnsan yaşadığı ana gelirken
Geride her ana ait bir ölüm bırakır.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA SENİ YAZ #wattys 2017
RomansaÖnce hayatta sonra ise aşkta yetim kalmış bir hikaye benimkisi... Sessiz bir şehir düşün sensizliğin karanlığında...