3.BÖLÜM

58 2 0
                                    




                  

Yeşim babasından gelen zenginliği gayet iyi kullanıyordu. Kendine çok yakışan çok şık ve sade bir elbise giyinmişti. Saçlarına da çok özen gösterdiği açıkça belliydi. Elbisesi, ayakkabıları ve çantası çok uyumluydu. Mesleğini bilmeyen bir insan ona moda tasarımcısı diyebilirdi. Ama asıl mesleği iç mimarlıktı. Ufuk Yeşimi görünce çok şaşırmıştı. Çünkü Yeşimi hiç böyle hayal etmemişti. Zenginliğin ve tek çocuk olmanın verdiği şımarıklık hiçte yoktu üzerinde. Gayet sıcakkanlı, saygılı, kibar ve çok da zeki bir bayandı. Tabi Ufuk Yeşimin böyle biri olduğunu masadaki konuşmalar devam ettikçe anlıyordu ve çok seviniyordu. Ama nedense aklına bir şey takılmıştı. 'Mehmet içeriye girdiğinde Yeşime işimizin olduğunu ve o nedenle geç kaldığımızı söylemişti. Acaba neden camiye gittiğimiz söylemedi. Hâlbuki Yeşim çok anlayışlı ve insanları yargılayacak birisine benzemiyor.' Diye düşünürken bir anda masadaki sıcak muhabbet Mehmet' in telefonunun çalmasıyla bölündü. Mehmet telefon konuşması bittikten sonra telaşlı bir şekilde "Ya gerçekten çok özür diliyorum böyle bir günü mahvetmek istemezdim ama annem aradı kardeşim rahatsızlanmış hastaneye götürmüşler durumu iyiymiş çok şükür ama durmadan abim nerede abimi istiyorum, diye söyleniyormuş. Müsaadeniz olursa benim kalkmam gerekiyor."

"Ya canım ne müsaadesi olur mu öyle şey sen hemen git kardeşini daha fazla bekletme. Bizi düşünme sen."

"Yeşim çok haklı sen bizi düşünme kardeşinin yanına git biran önce bizde kalkarız şimdi."

"Anlayışınız için çok teşekkür ederim. Ufuk senden bir ricam olabilir mi?" diyerek masadan uzaklaştırdı Ufuk' u.

"Tabi abi ne demek buyur."

"Ufuk Yeşimin arabası serviste gece vakti bir başına taksiyle göndermesen de ben buradan taksiyle giderim hastaneye babamın arabası var zaten sen benim arabayla Yeşimi eve bıraksan olur mu?"

"Tabi bırakırım Mehmet ayıp ediyorsun."

"Çok sağ ol Ufuk bu iyiliğini hiç unutmayacağım."

"Ne iyiliği Mehmet hadi sen kardeşini bekletme bizi de düşünme tamam mı?"

"Tamam kardeşim."

Mehmet masaya gelip "Canım seni Ufuk eve bırakacak haberin olsun ben gidiyorum ararım seni." Dedi ve ayrıldı yanlarından. Mehmet' in gitmesiyle masada bir anda derin bir sessizlik olmuştu. İkisi de biran önce masadaki bu sessizliği bozmak istiyorlardı ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Ufuk daha önce pek bayanlarla baş başa kalmadığı için bir de Yeşimi yakından tanımadığı için hem ne konuşacağını bilmiyordu hem de yanlış bir şeyler söylemekten çekiniyordu. Yeşim ise Ufuk' ta gördüğü farklılık yüzünden konuşamıyordu. Çünkü Ufuk diğer erkekler gibi değildi. Başkası olsa Yeşim gibi güzel ve zengin bir kıza daha yakın olmak isterdi. Oysa Ufuk daha doğru düzgün Yeşimin yüzüne bile bakmıyordu, sürekli başka yönlere gözlerini kaçırıyordu. Yeşim daha fazla dayanamayarak biraz da ürkek bir ses tonuyla "Ufuk, Mehmet senin mimarlıktan başka yazarlık yanının olduğundan da bahsetmişti. Sanırım birkaç kitabın varmış?"

"Evet, doğru kendi çapımda yazarlık yapmaya çalışıyorum. İki tane kitabım var. Şimdi üçüncüsünü yazmaya çalışıyorum."

"Hm baya baya yazarsın yani. Kitaplarının adı ne peki?"

"Öyle de denilebilir. İlk kitabımın adı Eski Hikâye diğerinin ise Yetim Rüyalar. Peki, senin var mı mesleğinden başka uğraştığın bir hobin?"

"Ben mi? Resim çizmeye bayılırım. Ama fazla vakit ayıramıyorum. Genelde ailem ve arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Senin var mı daha başka hobilerin merak ettim şimdi?"

"Kitap okumaya âşık bir insanım zaten yazarlık yeteneğimin de oradan geldiğini düşünüyorum. Bende senin gibi resim çizmeye bayılırım. Gezmeyi çok severim ama tek başıma değil tabi ki. Müziği çok severim. Hayatın müzik ve resimden ibaret olduğuna inanlardanım."

"Anlanmadım o nasıl oluyor ki?"

"Şöyle anlatayım bana göre her şehrin kendine ait bir resmi bir müziği var. Mesela şuan bulunduğumuz bu ortamın dikkat edersen çok güzel bir melodisi var. Arabalardan gelen korna sesleri, insanların konuşma sesleri, denizin sesi, içeriden gelen tabak sesleri ve daha birçok ses. Kulağına gelen her sesin kendine göre bir anlamı ve farklılığı var. Bazıları çok sinir bozucu bazıları ise çok hoş, huzur veren sesler. Yanlış anlamanı istemem bana göre müzik bu değil tabi ki. Ama bu seslerde doğanın ve insanların birleşerek oluşturduğu sesler de bir müzik. Çenem biraz fazla açıldı, umarım başını ağrıtmadım?"

"Yok ya olur mu aksine yeni bilgiler öğreniyorum. Hayata hiç bu yandan bakmamıştım. Bundan sonra dikkat edeceğim emin ol."

"Peki."

Ufuk pek konuşkan biri değildi. Ama Yeşimin sıcak tavırları ve dikkatle dinlemesi çok hoşuna gidiyordu. Bu da çenesine yansıyordu. Sohbetleri koyulaşırken yemekleri bitmişti ve yanlarına garson gelmişti "Başka bir arzunuz var mıydı efendim?" diye sorarak sohbetlerini bölmüştü. Ufuk "Benim bir istediğim yok. Senin var mı Yeşim?"

"Yok ya bende bir şey istemiyorum. Teşekkür ederim."

"O zaman biz hesabı alalım lütfen garson bey."

"Peki, efendim nasıl isterseniz." Diyerek yanlarından ayrıldı garson ve çok geçmeden geri döndü yanlarına "Buyurun efendim hesabınız." Diyerek elindeki küçük defteri Ufuk'un önüne koydu. Ufuk tam defteri eline alacakken Yeşim hızlı bir hamlede kendine çekti ve para çıkarmak için çantasına yönelerek "Öyle olmaz Ufuk bey ben sizi davet ettim hesabı da ben ödeyeceğim." Dedi gülümseyerek. Ufuk cebinde nakit taşımadığı için Yeşim parayı çıkarana kadar kredi kartını çıkarmıştı bile garson ile birlikte defteri alarak kasaya doğru yönelirken "Ben burada dururken sana para ödettirmenin yakışı kalmaz. Hem ben nasıl centilmen bir erkek olacağım?" dedi gülümseyerek ve gitti.  Restorandan çıktıklarında kışın iyice İzmir'e hükmetmiş olduğunu hissettiler. Hava gerçekten çok soğuktu ve hızlı adımlarla Mehmet'in arabaya doğru yöneldiler. Arabaya bindiler ve hemen Ufuk arabanın kaloriferlerini çalıştırdı. Yeşim biraz kızgın biraz da kırgın bir ses tonuyla  "Olmadı şimdi bu yaptığın ben davet ettim seni buraya bir de hesabı sana ödettim." dedi.

"Bu seferlik benden olsun. Sende bana bir dahaki sefere bir şey ısmarlarsın ödeşiriz."

"İyi o zaman izin ver de ön hazırlık olarak şimdi bir çay ısmarlayayım?"

"Saat geç olmadı mı?"

"Yok, merak etme saat ona kadar vaktim var tabi senin varsa orasını bilemem?"

"İyi peki tamam o zaman ama beni istediğim yerde içeceğiz çayımızı olur mu?"

"Peki, nasıl istersen."

BANA SENİ YAZ #wattys 2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin