Ben ise bir yabancıydım. Bir turist edası ile etrafa bakıyordum. Her yer dağınık, müzik aletleri ile doluydu. Kız bana yaklaşıp "Şuradaki odaya geç ben hemen geliyorum" dedi. Odaya yavaş bir şekilde girdim ve bir kaç ceketin üstünde olduğu koltuğa oturdum. Korkuyordum. Neden buraya gelmiştim ki? Kalbim dışarıdan duyulurcasına atıyordu. Heyecanımı bastırmak için aklımdan Fibonacci dizisini saymaya başladım. 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987... Yeterli olmuyordu. Ayağa kalktığım anda kız içeriye girdi ve kapıyı kapattı. Elinde tütüne benzer bir şey vardı fakat daha yeşildi. Masanın yanında ki dolabı açıp bir tür cam şişe çıkardı ve ucuna tütünü koydu. Evet bu, bu ottu. Yakıp içmeye başladı. Dumanı üflerken yüzünü bir tür kasvet bağladı. Sonrasında bir daha doldurup bana uzattı. Bırak otu hayatımda ağzıma zararlı bir şey sürmemiştim. Bana baktı. Gözlerimin içine...
Gözleri kurşuni bir çelik gibi içime işledi, burun delikleri öfkeden titriyordu. Kekeleyerek konuşacaktım ki... birden... birden bir kahkaha attı... berrak, kaygısız, içten gelen bir kahkaha ve yüksek sesle, herkesin duyabileceği bir sesle; " Ciddi misin?" diye sordu. İnsanların beni korkak görmesinden bıkmıştım. Suratındaki o küçümseme beni delirtiyordu. O kahkaha atarken ki gamzesi... Tam şişeyi ağzına götürürken tutup çektim. Ve yakıp bütün dumanı içime çektim. Bir süre durdum ve üfledim. Kızın suratındaki şaşkınlık durmadan titriyordu.
"Şaşırtıcısın" dedi, gözüme bakarak. Çok rahat hissediyordum. Tenimde ki karıncalanma, hayatımda hiç bu kadar rahat hissetmemiştim. Kendisi bir duman daha çektikten sonra tekrar bana uzattı. Kötü olduğunu biliyordum ama istiyordum. İkinci dumanı çektiğimde anlık hafızam yavaşlamaya başladı ve durduk birbirimize bakıyorduk. Neredeyse itici bakışlarla süzerken, buz gibi bakışlı gözlerinin üzerindeki kaşlarını yukarı kaldıran bu seri kanlı, bu kibirli, bu soğuk kadın, daha iki yada üç ay önce bir yatakta, hayvanlar gibi çırılçıplak ve şevhetten inleyerek adamın biriyle oynaşıyordu, bedenleri iki dudak gibi birbiriyle kaynaşmıştı... O beni öyle kibirle, tıpkı bir subay edasıyla yanına yaklaştırmayan soğuklukla süzerken, işte bu yakıcı düşünce düştü aklıma... işte o zaman... o zaman birden bir yay gibi gerildim, o kadını aşağılamaktan başka bir şey düşünemez oldum... o andan başlayarak o kadına sahip olmak düşüncesiyle yaşadım. O katı dudaklarının arasından bir inleyiş duymak, bu soğuk, bu kibirli kadını, tanımadığım öteki erkeğin yaptığı gibi şehvetin koynuna düşürmek düşüncesiyle yaşadım. Evet, bu kadar iğrenç hale gelmiştim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeklik Peşinde
Teen Fictionİlk anı hatırla... Ana rahmine düştüğün ilk an, annenin hamile olduğunu öğrendiği anı. Oradaki sevinci hatırla... sen hayal kırıklığı değilsin. Sen onların yüzünde ki gülüşlerin sebebisin. ...