4

92 9 3
                                    


Elini, yüzüme hafifçe yaklaştırarak gezdirmeye başladı. Dudaklarımda, elmacık kemiklerimde, kulağımda... Asırlardır bu anı bekliyormuşçasına... Otun verdiği hissiyat mıydı ki bu? Ne hayat, nede ailem umurumdaydı. Gözlerine odaklanmıştım. Onu tanımak istiyor, delicesine sahip olmak istiyordum. Her saniyede aramızdaki mesafe bir karış azalıyor, gitgide bana yaklaşıyordu. İlk başta yanağıma yaklaşıp bir öpücük kondurdu. O kadar sıcaktı ki... Ama yakacak derecede değil. Sobanın verdiği o içi ısıtan bir sıcaklıktı. Dudağıma yaklaştığında diğer odadan gelen bağrışma sesleri ile bir an durdu. Ardından patırtılar...
Kapı sert bir şekilde açıldı. İçeriye iki adam girdi; biri kel uzun boylu sıska, biri ise düz saçlara sahip sarışın biriydi. Uzun boylu burnunu işaret parmağıyla silerek, "Oo... kimleri görüyorum. Bebeğim aramaz sormaz oldun"
Kızın suratında o korku ifadesi çok rahat hissediyordum. Ama belli etmemeye çalışıyordu. Yanına doğru yaklaştığı anda arkalarından kızın arkadaşı olduğunu düşündüğüm adam geldi. Dayak yemiş olmalıydı ki ağzı yüzü kan içindeydi. Kıza dokunmaya başladı. Sinirlendim. Ona dokunmazsın, diyerek saldırmak istiyordum. Ormanda gibiydik ve onlar aslan sürüsüydü. Bizlerse sadece av... Kızın yanağından öperek, "Gel elimde yeni bir mal var deneyelim" dedi.
Kız oğlanın elini iterek, "Kullanmıyorum artık!" Adam bana baktı ve "Bu salağı mı tercih ediyorsun?" dedi. Bir süre sessizlik olduktan sonra üzerime yaklaşarak bıçağını çıkardı. Kızın gözleri fal taşı gibi açıldı.
" Tamam dur. Çıkın dışarıya geliyorum"
Adamın o suratında ki pis gülümsemesinden midemi delicesine bulandıran kokular geliyordu. Bir şeyler yapmam gerekiyor! Bir şeyler...
"Ama ben bu çocuğu sevmiştim. Biraz oynamak istiyorum" dedi. Kız sinirli bir bakışla "Çık!"
Adam elinde ki bıçağı katlayıp cebine koyarak "Tamam, tamam kızma çıkıyorum. 5 dakikaya gel"
Herkes dışarı çıktığında o sahilde kayaların üzerindeki o göz yaşı tekrardan düştü. Dişlerimi kırılırcasına sıkıyordum. Kolunu tutup, "Gitme! Gel kaçalım. Bulmazlar seni... beni..."
Yanağından akan göz boyasıyla birleşmiş siyah göz yaşını silerek, "Öyle kolay değil. Hayat senin düşüncelerin gibi değil. Keşke öyle olsa... Özgür ve iç ısıtıcı..."
"Olamaz mı ha? Neden olmasın korurum ben seni" Suratında ki sertlik bir anda yumuşadı. Gülümseyerek, "Hoşça kal, ben seni bulurum beni arama sakın" Arkasından onu izliyordum. O kısa siyah saçlarını... Yaşadıklarımız sanki birer film sahnesi gibiydi ve biri bunları hızlı bir şekilde ileriye sararak izliyor. En heyecanlı sahnelerde duruyordu. Öfkem elimi ayağımı felç etmişti. Birden kendimi toparladım ve koştum, yürümedim, yere vurdukça ses çıkaran ayakkabılarımla koştum. Arabaya binmişti. Arka koltuktan camdan bana bakıyordu. Onun arkasından gittim. Adımlarımın sesini duyuyor, herkesin şaşkın dolu bakışlarını üzerimde hissediyordum. Daha koşarken yaptığım çılgınlığın farkındaydım... ama artık... artık geri dönemezdim... Lambalarda yakaladım onları, gözlerime baktı. O kurşuni gözlerinin titrediğini gördüm. Gelme dercesine yalvarıyordu. Gelme... Lambaların yeşil yanmasıyla araç son hızla kayboldu. Ben ise sadece izledim. Kurtarılma ihtiyacını gözlerinde gördüğüm o tanımadığım yabancı kızı izledim.


Gerçeklik PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin