-Doktor yokmu ?
Bir ses yankılanıyordu hastane koridorlarından.
Koridorlardan yankılanan bu ses tüm personeli ayaklandırmıştı kimi görevinden kimi ise merakından dolayı tüm görevliler hastane acil çıkış kapısına yönelmişti.
Hastane holündeki hastalar ise kendi dertlerini unutmuş hep birden sesin geldigi yöne bakiyorlardı.
Acil kapisinda ki güvenlik görevlileri görevlerinin verdiği refleksle hem de yardim etmek için yatiştirmaya çalışıyorlardı üzerinde ve vucudunun belirli yerlerinde kan olan adamı hemsirlerin bir kısmı ise sedyeyi getirmeye çalışıyordu.
Sedye gelmişti sedyedeki görevli ve yanıbaşindaki güvenlikler geceliğinin sol tarafından akan kana aldırmadan sımsıkı sarılmış adamı elinde ki yaralı kadını sedyeye bırakması için çabalıyorlardi.
Her çaba heybetiyle ve gürsesiyle doktor yokmu diye bağiran adamdan geri dönüyordu.
Hakkı binbaşı o an etrafında olup bitenleri hissetmiyor buğulu gözlerle yüksettiği gür sesiyle halâ
-Doktor yokmu diye bağırıyordu.
Koridorun sonundan elinde telefonuyla bir doktor sese doğru hizlı ve sakin adımlarla gelirken
Hakkı binbaşinın etrafıni saran görevliler binbaşıya hastayı vermesi için adeta yalvarıyorlardı.
Doktor: Çekilin etrafından diye bağırdı Hakkı binbaşınin etrafındakilere boşaltın dedi.
Doktor Hakkı binbaşıyı göz aşinalığından tanır gibi oldu.
Bir an düşündükten sonra içinden
-Evet evet bu adam emekli binbaşı arasıra görmüştüm burda dedi kendi kendine
Doktor az da olsa tanıyordu ara sıra yaşının verdiği rahatsizliklar nedeniyle ssk ile anlaşmali olan hastanelerine gelir eşiyle birlikte muane olurdu.
Hemen Binbaşının kucağinda uzanmış olan eşi olduğunu bildiği kadına elleriyle dokunarak kanayan yarasına Hakkı binbaşınin elinde müdahale etmeye çalıştı.
Hakkı binbaşı eşini o kadar sımsıkı tuttuyordu ki doktor müdahale etmekte zorlanıyordu.
Doktor:
-Efendim eşiniz eşinizin yarası çok kanıyor lütfen sedyeye bırakın hemen müdahale etmessek kaybederiz dedi.
Hakki binbaşı:
-Hayır doktor bir daha kimseyi kaybedemem.
Doktor:
-Efendim size söz veriyorum kaybetmemeniz için elimden geleni yapacağım.Ama bırakmassanız eşiniz ölebilir.
Hakkı binbaşı:
Sımsıkı tuttuğu eşinin kanlar içinde kalmış yüzüne baktı ve.
-Ne olur sende ölme Nilgün eğer ölürsen ben ne yaparım.
Doktor ne olursun kurtar onu onsuzluk nedir bilemessin diye hüngür hüngür ağladı.
Doktor :
-Emin olun efendim bana güvenin elimden gelenin fazlasıyla onu kurtarmak için çabalıyacağim dedi.
Ve o an Hakkı binbaşı eşini hemen sağ tarafta duran sedyeye hafifce hüngür hüngür ağlayarak biraktı.
Hakki binbaşı eşini değil canın bir parçasını o sedyeye bırakmıştı sanki.
Doktor ve hemşireler sedyeye koyduğu eşinin cansız bedenini alıp giderken yanından son kez yüzüne baktı eşinin ve sedyenin üzerinde ki elini kavradı.Duymadığını bildiği halde sedye hizlica ilerken oda hızlıca sedyenin sağ yanında ilerliyordu.
Ve ağzından
-Sakın beni bırakma ben burdayım cümleleri düştü eşinin üzerine.
Göz alıcı ışıklar döşenmiş holde ilerlerken holün sonundaki pencereden gün yavaş yavaş ağarıyor şehrin ışıklari tek tek sönüyordu. holün bitiminden sonra ameliyathane giriş kapısı önüne gelindiğin de elini sımsıkı tutuğu eşinin hemşirelerin müdahalesiyle bırakmak zorunda kaldı.
Sanki bir daha göremeyecek gibi bir his saplandı kalbine bir hançerin saplanması gibi.
Eli ayağı dolaştı hastanenin ameliyathane kapısıda ne yapacağını uzinca süre bekledi önünden geçenler oluyordu ama onun gözü ameliyathane kapısından başka birşey görmüyordu.
İçi içini yiyip bitiriyordu sanki anlatılmayacak bir sıkıntı vardı yüreğinde kalbi ağrıyor göğsü daralıyor nefes almakta nereeyse zorlanıyordu.
Elleri göz kapaklarını
yavaşca silerken başına ellleriyle arkadan kelepçeliyor kafasını öne eğiyor koltukta bir oturuyor bir kalkıyordu.
Birden hareketlendi hole doğru nefes almalıydı nefese ihtiyacım dedi kendi kendine holde kimseye aldırmadan hastanenin acil çıkış kısmına doğru yürüdü tam acil çıkış bölümübe gelmişti ki solunda duvarda açık olan televizyondan gelen spikerin sesini duymasiyla irkildi gözleri öfkeyle açılmış gibi soluna döndü ve televizyonda son dakika bantıyla yazan Ankarada Patlama yazısını gördü televizyonda ki spiker soruyor muhabir olay yerinden kendi evinin bulunduğu cadde üzerinden bilgi veriyordu.Muhabir elinde mikrofonla hüzünlü bir sesle
-Bugün sabahın erken saatlerinde tahmini saat beş kırksekiz sıralarında Ankara'da tam burda başkentte şehrin göbeği mit binasi yan taraf caddesin de büyük bir gürültüyle patlama oldu.Patlama çevresinde büyük hasar kaybı yaşanırken Son belirlemelere göre Ankara valiliği 8 Askerin şehit olduğunu 32 Vatandaşımızın yaralı 7 sininse durumunun ağır olduğu bildirildi.
Olay yeri gördüğünüz gibi...
Diye devam ederken Hakkı binbaşı o an olduğu yerde dondu kaldı.Eli yüzü buz kesilmişti adeta.
Acısı bir katta daha artmıştı ne yapacağını ne edeceğini bilemez durumda tekrar acil kapısına yöneldi.
Acil kapısından dışarıya çıktığında artık eskisi gibi nefes alamadığını ve dünyanın anlamsızlaştigini düşündü.
Kendini acil servis duvarınin yanindaki banka attı devrilmiş bir çınar gibiydi bedeni elini derin bir nefes aldıktan sonra alışkanlık olacakki elini cebine attı siğarasını aradı ama siğara yoktu bir daha attı diğer ceplerine elini oralardada yoktu.
-Allah kahretsin dedi kendi kendine
Elini ah eah diye çıkardı cebinden
Herşey gözünde büyüyordu artık üstüne üstüne geliyordu dünya.
Bu kadari fazlaydı sanki tam doğrulup kalkacakdı ki yerinden bir sigara uzatıldı eline kafasını hafifçe kaldırdiğında gözleri büyüdü sigarayı uzatan yıllarca eğitim verdiği son iki operasyonda yan yana omuz omuza mücadele veren Mithat albaydı.Bir anlık duraksama ve şaşkınlıkla eline alırken siğarayı
-Mithat senin ne işin var burda dedi.
Mithat Albay:
-Komutanım saldırıda yaralanan erler için geldim.
Hakkı binbaşı:
-Onlardamı burda aslanlarımı burayamı getirdiniz.Ben neden görmedim durumları nasıl.
-Komutanım evet 2 yaralı askerimiz burada durumları daha belli değil.Henüz bir haber alamadım birde polis arkadaş var o hafif yaralı durumu iyi görünüyor.Siz neden burdasiniz hayırdır yenge falanmı hasta.
-Hayır Mithat hayır patlama sırasında Nilgünüm nilgün de yaralandı.
-Nasıl yani komutanı sizdemi ordaydınız nasıl oldu buuu.
-Mithat benim ev o cadde üzerinde
Tam evimin yanında oldu.Ne olduğunu hala anlamış değilim.
Ben ben tam balkona çıkmıştım ki büyük bir patlama oldu evimin heryeri dağıldı o esnada nilgünün sol yanına şarapnel parçası gelmiş ağir yaralı bi halde getirdim buraya olayida yeni koridordaki tv den öğrendim.
-Ne diyorsun komutanım inanın offf bilmiyordum çok geçmiş olsun.
-Sağol Mithat geçer inşallah.
-Komutanım şimdi nasıl yenge iyimi elimden gelecek birşey varsa...
-Yok yok Mithat sen dua et yeter.Elimizden sadece şu an dua gelir bende bilmiyorum durumunu daha ameliyatta henüz bi haberde alamadım.
-Komutanım Allah sabîr versin inşaallah iyi haberini alırız.
-Amin Mithat amin inşallah.
Dedi.
Mithat albayda müsade isteyerek Hakkı binbaşının yanına oturdu.
İkiside bir çıkmazdaydı sanki boşluğa doğru dalmış bakarken gözleri
Mithat albay :
-Komutanım nasıl bi iştir bu sabahın köründe kim bunu yapan hangi örgüt
Neden herşeye anlam verebiliyorumda sabah yapmalarına anlam veremiyorum hiç bu şekilde bi eylemle karşılaşmamıştık.
Üstelik kimse bilmiyordu bu operayonu
-Ne operasyonu
-Komutanım iki gün önce bir istihbarat aldık istihbarta göre Ankara valiliği yada Ankara garına bombalı eylem yapılacaktı bizde bu sabah özel harekat biriminden özel eğitimli sivil bir ekip oluşturduk.Planimiza göre bu sivil ekip Valilik ve gar çevresini koruyacaklardı güven timleri ve Ankara emniyetiyle birlikte kordineli çalışıp sahada bulunan istihbarata elemanlarımızin da desteği ile olayı vuku bulmadan bitirecektik.
Dün Akşam saatlerinde yapılan hazırlıkla bu sabah tam bombanın patladığı emniyet binasının önünde sessizce toplanıp gerekli bilgi akışını sağladıktan sonra görev yerlerimize dağılacaktık.
Öylede yaptım bu sabah karakol önüne bir sivil minübüsle içinde 14 özel harekat ekibimle geldim.
Minübüsten indim bizi bekleyen Emniyet amiriyle kapıda tokalastiktan sonra planı gözden geçirmek için içeri girdim.
Emniyette 23 kişilik güven timi ve resmi ekipte hazır bulunuyordu.
Emniyet Müdürlüğü odasına girdim oturduk yapılacak ve oluşacak kordineyi anlatıyordum ki
Büyük bir gürültüyle sanki bina üzerime yıkılmışcasına patlama oldu o refleksle hemen yere atmışım kendimi.
Kalktığımda heryer duman ve yardım edin sesiniyle yankılanıyordu.
Hemen yanı başımda olan Emniyet müdürünü aradı gözlerim
Yaralanmıştı ama iyiydi ikimiz zor bela kalktık olayda heryer harap olmuştu tetbirli birşekilde dışarı çıktık ve o bizi yıkan manzarayla karşılaştık
Çok kötüydü komutanım
Orda 8 askerimi şehit verdim
-Mithat ne diyorsun sen ava giderken avlandık mı diyorsun.
-Bilmiyorum komutanım bilmiyorum aklımda deli sorular var ama galiba dediğiniz gibi oldu.
-Mithat bu işte bi iş var yıllardır bu meslekteyim ama bu şekilde bir eylemle ben karşılaşmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD 71
Misterio / SuspensoEmekli bir Mit Ajanının Yaşadığı acı olaylardan sonra tüm İstihbarat servisleriyle karşı karşıya gelmesi... İstihbarat Savaşları