0.1

1K 51 1
                                    

Adımlarımı dikkatlice çizgilerin üzerine yerleştiriyordum.Her ne kadar küçükken yaptığımız bişey olsada bunu şu anda yapmak hala keyifliydi.

Yanımda bir çift ayakkabı gördüğümde kafamı kaldırma ihtiyacı duymadım.O ayaklar da bana uyum sağladığında herzamanki gibi hızlanmaya başlamıştık.

Dengesini kaybedip düşeceği sırada elimi cebine atarak olduğu gibi kalmasını sağladım.

Aynı yoldan yürümeyi kesmiş adımlarımı parka doğru atmaya başlamıştım.Buranın bir park olmasına rağmen neden hiç çocuk olmadığını hala anlamamış olsamda küçüklüğümden beridir buranın benim için yeri ayrıydı.

Kıçım soğuk bankla buluştuğunda kafamı ona çevirip sırıttım.Yanıma oturmasıyla zıplaması bir olurken sırıtmanın sınırlarını zorlamıştım.

"İnsan bir 'Çok soğuk sevgilim sakın oturma' falan der yani" demesiyle kahkahayı koydum.

"Soğuktan nefret ettiğini unutmuşum" bana o en sinirli bakışlarından birini yollayıp sırıttı.

"Ha sevgilim derdin yani?" bu sefer sinirli bakış atma sırası bendeydi elbette.

"Şaka yaptığımı biliyorsun hyung" diyip dahada sırıttığında tabiki bakışlarım otomatik olarak yumuşamıştı.

Üzerimdeki kapşonluyu çıkartıp yanıma sererken sevindiğini görebiliyordum.

Küçücük şeylere bile sevinmesi beni uyuz etsede ses çıkarmadım.

Yanıma oturduğunda bu sefer rüzgardan şikayet etmeye başlamıştı.

"Madem üşüyosun yanına bir mont al yada kısaca hiç gelme" azarlamamı kulak ardı etmeden cevaplamıştı elbette.

"Hyung eğer mont almaya ve giymeye zaman harcasaydım sen çoktan gitmiştin" gözlerimi devirdim ki zaten başka ne yapabilirdim.

"Ah bu arada biliyosun dimi 1 ay sonra gidiyorum" dediğimde dönüp yüzünü dikkatlice incelemeye başladım.

Siyah saçları gözlerinin altına ulaşmaya başlamıştı ve gözlerini görmek imkansızlaşıyordu.

Hafifçe tombul bir suratı var gibiydi ama öyle değildi.Aslında tamamiyle suç yanaklarındaydı.Böyle şişko yanakları olmasa yüzü tamamen kemikten ibaretti.Bunu anlayabiliyordum çünkü bu yanaklar varken bile çene kemiği oldukça ortadaydı.

Gerçi o benim çenemin bin kat daha güzel olduğunu ve gerçekten istediğini söyleyip duruyordu.

Burnu ten renginin yanından bile geçmiyordu.Çünkü üşümüştü.Çok kolay üşüdüğünden şuan burnu oldukça yoğun bir pembeydi.

Gözlerimi tekrar gözlerine getirdiğimde bana bakmadığını fark ettim.

"Çok üşüdün hadi eve gidelim"

Gözlerini bana diktiğinde bişeyler söylemek zorunda gibi hissetmiştim.

"Ne diyeceğin şuan için önemli değil Jinyoung çünkü ne dersen de gitmeliyim" biraz bekledi.

"Cidden artık ordaki liseye mi gitceksin yani" gülümsedim.

"Ne kadar seçici biri olduğumu biliyosun dimi yani senden başka bir arkadaş bulmak benim en az 1 yılımı falan alır ki 1 yıl sonra buraya döneceğim" içten olmasada gülmüştü.

"Zaten her ay gelebileceğim kadar yakın bir mesafe biliyorsun sonuçta ülke değiştirmiyorum sadece ülkenin diğer bir ucu" kafasıyla onayladığında ses çıkartmamasının sebebini anlamış ve bende sesimi kesmiştim.

Kolunu tutup kalkmasını sağladım.Bir elime kapşonumu alırken bir elimide sırtına koymuş bir nebze onu eve doğru iteklemiştim.

Hasta olduğunda cidden hiç çekilmiyordu.

___

¿¡

 mayday , markjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin